Tacizci değil, sen suçlusun

Bu ülkede kadın da olsan, erkek de olsan, tacizi yazdığında, dile getirdiğinde sen suçlu oluyorsun.

Haberin Devamı

Tacizin kendisi değil, bunu yazmak kabahat ve insanımızın geldiği içler acısı vaziyeti ortaya koyan önemli konulardan biri bu.
Düşünce yapısı sözde muhafazakar Ortadoğu ülkesi koşullarına evrilmiş olan erkek, kadın için “Tacizden hoşlanıyor, taciz edilmek için açık giyiniyor, kim bilir ne yapmıştır da tacizi hak etmiştir” yorumunu yapıyor ve bunu inanarak, son derece doğal bir biçimde söylüyor.
Kadın tacizden bahsederse suçlu... Onlara göre erkek taciz eder, bu normal. Anormal olan kadının örtünmemesi.
Daha önce başıma gelen bir-iki taciz vakasını kaleme almıştım. Hemen ardından aldığım ölüm tehditlerine varan tepkilerden sonra, bir daha başıma bir şey gelirse, bunu yazmamaya yemin ettim.
“Sindirmişler seni” diyeceksiniz belki, fakat tacizi yazmaktan ve kendini bir nevi kurban olarak kudurmuş adamların ortasına atmaktan, “Buyurun ben kendimi kuma gömdüm, siz taşlayın” demekten başka çözüm yolları da var ve ben onları kullanıyorum. “Taciz edilmenin normal sayıldığı bir ülkede yaşamayı kabul ettim ve susuyorum” diyemeyeceğim yani.
Tacizi yaşadıktan sonra tacizden daha beterini yaşamayı arzu etmemek, herhalde bir insanın verebileceği en doğal tepki.
Bakınız, evvelsi gün müzisyen Mert Tünay, bloğu mtunay.tumblr.com’da “Şortlu kız ve bakkalın önündeki amcanın hazin hikayesi” başlıklı bir yazı yayınladı. Konu taciz olduğu için tahmin edeceğiniz üzere, birçok tuhaf tepki aldı ve ertesi gün bu tepkilerden bazılarına bir sonraki post’unda yer verdi. Bu yorumlarda yine kadın suçlanıyordu. En aşağılık dille.
Fakat erkek olduğu için şanslıydı Mert.
Eğer Mert kadın olsaydı, bu tepkilere ek olarak şahsına yönelik suçlamalar, hakaret ve küfürler, aşağılamalar da okuyacaktı. Hem de bu tepkiler uzun süre devam edecekti. Psikolojisi yara alana kadar iğrenç, mide bulandırıcı mail’ler, yorumlar alacaktı.
“Kezban” diyeceklerdi mesela. Mert “Kezbanlıktan ölüyor” olacaktı. Bir başkası ona “Senin çirkin k*çına kim baksın” diyecekti. Bir diğeri “Kendine bakılmasından hoşlanıyorsun, kabul et bunu f*hişe” diyecekti. Öbürü çıkıp “Senin gibilerini öldürmek lazım” diyecekti. “Kendine ait tatlı bir masal” anlattığını söyleyenler olacaktı. “Taciz edilmek istemiyorsan örtün” diyen olacaktı. “Şort giyiyorsan o***pusun, ya ne yapacaklardı” diyen olacaktı. Eğer taciz eden kişi genç ise Mert, “Genç meraklısı sapık” olacaktı. Evet, taciz eden değil, edilen “sapık” olacaktı.
Kadın, bu coğrafyada yaşamanın bedelini “tacizi hak etmek” olarak ödüyor.
İstediğimiz kadar kadın-erkek bir olup mektup yazalım, halimizi anlatalım, ister başkasına, ister kendi başımıza geleni aktaralım, dürtüleri bastırılmış erkeklerin vaziyetinin “normal” kabul edildiği bir toplumda yaşıyoruz.
Kadın, örtünerek erkeklerin bu dürtüleri bastırmasına yardımcı olmakla yükümlü... Ha, erkekleri “dürtmek” için elbiseye, şorta da ihtiyaç yok. Kadının varlığı yeterli.
Bunu çözmeye bizim ömrümüz yetmez. Bireysel savaşımızı vermeye devam edeceğiz, tek yol bu.
Kadın ve erkeğin bir arada yaşamasını normal görecek, eğitim ve bilimi baş tacı edecek; sosyal hayatı kadın erkek ayırmadan insan ekseninde değerlendirecek bir “zihniyet” buralara uğrayana kadar bu işin bir çözümü yok.
Bugün, önündeki kadın gözden kaybolana kadar salyaları akarak onu izleyen adam, bunun normal olduğunu düşünüyor. Kadın, hatlarını belli eden bir şort ve tişörtle sokağa çıktığı için kendine bakılmasından hoşlanıyor onlara göre.
Giyinme şeklinin sıcakla bir ilgisi yok.
Bu “muhafazakar” adamlar şortları ve tişörtleriyle mahrem yerlerini havalandırarak sıcakta rahat rahat dolaşırken, kadın aynı kıyafetle bu coğrafyada gezmenin bedelini “tacizi hak etmek” olarak ödüyor.

Yazarın Tüm Yazıları