Kazandı ama bu sonuç Erdoğan’ı mutlu etmez

RECEP Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı, kutlarım, ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim.

Haberin Devamı

Seçim sonuçlarına bakarak elbette birçok yorum yapılacak.
Seçmenin verdiği mesaj irdelenecek, siyasetçiler bunlardan kendileri için dersler çıkaracak.
Ama hiç tartışılmayacak olan şudur: Meşru bir seçim yapıldı, Recep Tayyip Erdoğan da bu seçimin galibi olarak cumhurbaşkanı olacak.
Seçim sonuçlarına bakınca, seçimi kazanmış olmakla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ı mutlu edecek bir sonuç elde edemediğini düşünüyorum.
Neredeyse dört seçmenden birinin oy kullanmadığı bir seçimde, (bu yazının yazıldığı saatte) yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş olması, gelecek ile ilgili planlarını gözden geçirmek zorunda kalacağını gösteriyor.
Anketlerin gösterdiği neredeyse yüzde altmışa yakın bir sonuç elde edebilmiş olsaydı, bunun başka siyasi sonuçları olurdu, şimdi aldığı yüzde 52 oyun başka siyasi sonuçları olacak.
Seçimde aldığı toplam oylar gösteriyor ki son yerel seçimde aldığı oyu yakalamış bulunuyor ama bu bir önceki genel seçimde aldığı oyun da altında.
Bu durumda “Cumhurbaşkanına kayıtsız şartsız bağlı profili düşük başbakan” formülü de yeniden masaya yatırılacaktır diye düşünüyorum.
AKP, gelecek yıl yapılacak genel seçimde, Anayasa’yı değiştirebilecek bir oy oranına ulaşmak istiyorsa, bunu profili düşük bir genel başkan ile başaramayacak. Bu seçim sonucu bunu artık açıkça gösteriyor.
Muazzam bir propaganda gücüne, bugüne kadar kimseye kısmet olmamış bir medya desteğine rağmen bu sonucu elde edebilmiş olmasından kendisine bir ders de çıkaracaktır diye düşünüyorum.
Elbette Recep Tayyip Erdoğan, kolayca pes edecek bir siyasetçi değil, asıl planını gerçekleştirmek için her yolu sonuna kadar zorlayacaktır.
Ama bu sonuç, AKP içinde “güçlü genel başkan” fikrinden yana olanların da ellerini güçlendirecek bir sonuçtur.

Haberin Devamı


Kılıçdaroğlu ve Bahçeli kaybetti, İhsanoğlu değil

EKMELEDDİN İhsanoğlu seçimi kaybetti ama aslına bakarsanız seçimi kaybeden İhsanoğlu değil, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.
Gerçi onlar şimdi aslında nasıl olup da kaybetmediklerini açıklayacaklardır ama bu sonuç, Erdoğan karşısında bir seçimi daha tartışmasız bir şekilde kaybettiklerini gösteriyor.
Katılımın bu kadar düşük olmasının sebebi de bu iki partidir, ortak adaylarının Erdoğan karşısında ezilmesinin sorumlusu da aynı partilerdir.
Daha “çatı aday” tartışmaları başladığında ben de dahil birçok yorumcu, bunun seçimin ilk turunu peşinen kaybetmek anlamına geleceğini söylemiştik.
Düşük profilli bir ortak adayla zaten hâkim olamadıkları parti örgütlerini de harekete geçiremediler, katılımın düşük olmasına yol açtıkları gibi geçen seçimde aldıkları toplam oydan da neredeyse beş milyona yakın eksik oy aldılar.
Oysa birinci hedef Erdoğan’ın ilk turda seçilmesini önlemek olmalıydı. Bunu sağlayacak şey de her iki partinin de kendi tabanlarına sempatik gelecek, heyecan verecek birer aday göstermeleriydi.
Böyle adaylar gösterebilselerdi, seçime katılım bu kadar düşük olmazdı, Erdoğan da ilk turda seçimi kazanıp, Çankaya’ya çıkamazdı.
Bunu yapmadılar çünkü partilerinde gösterecekleri adayların başarısının gelecekte kendi koltukları için tehlikeli olacağını düşündüler. “Küçük olsun, benim olsun” diye düşündüler, Erdoğan’ın seçimi ilk turda kazanmasına neden oldular.
Bu yenilgi nedeniyle elbette çekilip gitmeyecekler, hem kendi partilerine, hem de Türkiye’ye zaman kaybettirecekler.
Bizim Siyasi Partiler Kanunumuz, bir partiyi bir kez ele geçirenin canı istediği kadar orada kalabilmesine olanak sağlıyor.
Bu partilerin üyeleri, buna karşı seslerini yükseltebilecekler mi, doğrusunu isterseniz hiç sanmıyorum.
Bu heyetler, 2015’teki genel seçimi de kaybetmek üzere işbaşında kalmaya devam edeceklerdir.

Haberin Devamı


Apo, Demirtaş’a tahammül edebilir mi?

BU seçimin birinci galibi Recep Tayyip Erdoğan ise bir diğer galibi de Selahattin Demirtaş’tır.
Geleneksel Kürt siyasetinin aldığı oyun neredeyse yarısından daha fazla artmasını sağladı.
Bu sonucun “BDP’nin Türkiyelileşmesi” yolunda önemli bir adım olduğunu söyleyen çok sayıda yorumcu var.
Ben buna katılmıyorum.
Bu oy, BDP–HDP çizgisine değil, doğrudan doğruya Selahattin Demirtaş’ın kişiliğine ve kampanya süresince kullandığı tezlere bağlanmalıdır diye düşünüyorum.
Eğer bu bir genel seçim olsaydı ve BDP–HDP çizgisi, geleneksel söylemini kullansaydı, bu oya ulaşılabilmesi mümkün olamazdı.
Demirtaş’ın bu başarısından bu siyasi çizgi kendisine bir ders çıkarır mı, söylemini ve eylemini buna göre yeniden gözden geçirir mi?
Bir şey söyleyebilmek için erken.
Ama unutmayalım ki o siyasi hareket egosu son derece yüksek bir siyasi kişiliğin etkisi altında.
Ve şu anda İmralı’da mahkûm olarak tutulan o ego, kendisini aşacak bir siyasi çizgiyi temsil eden Demirtaş’a daha fazla tahammül edemeyecektir diye düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları