Kadıköy’ün küçük bisikleti

Valbuena, 28 Eylül 1984’te Belçika’nın en görkemli şehri Brugge'de dünyaya geldi. Futbol dolu bir aileden geliyordu. Kaderinin de futbolla buluşması kaçınılmazdı.

Haberin Devamı

Okul tatillerinin büyük bölümünde soluğu Barcelona'nın Camp Nou Stadı'nda alıyordu. Futbolun mabedinde attığı her depar onu daha da teşvik ediyordu. Barcelona forması giyemese de ilk adımlarını babasının antrenörlük yaptığı ES Blanquefort’ta atıyordu.

Yaşıtlarına göre gelişimi yetersizdi. Onlardan daha kısa ve zayıftı. Ancak yetenekleri ise bir o kadar farklıydı. Daha 9 yaşında bir yaz tatili onun neredeyse kariyerine mal oluyordu. Yüzerken yaşadığı talihsiz kaza bacağına 50 dikiş atılmasıyla sonuçlandı. Başta babası olmak üzere herkes onun bir daha futbol oynayamayacağını düşündü. Ancak Valbuena yılmadı. Beklenenden de kısa sürede sahalara geri döndü.

Takvimler 1998'i gösterdiğinde Valbuena takımıyla birlikte katıldığı bir turnuvada en iyi oyuncu seçildi ve Bordeaux tarafından fark edildi. Onun gelişimini yakından takip eden kulüp aradan geçen 3 yılın ardından genç oyuncuyu kadrosuna kattı.

Haberin Devamı

Takımda pek çok genç yetenek vardı ama Valbuena tüm çabalarına rağmen bir türlü hocasının gözüne giremedi. Artık bir şeyler yapma zamanı diyerek profesyonelliği bir kenara bıraktı ve amatör bir kulüp olan Langan-Castets’in yolunu tuttu. Burada sadece futbol oynamadı. Antrenmanlardan arta kalan zamanlarında da bir spor mağazasında çalıştı Valbuena. Bordeaux'un göremediği potansiyeli herkese gösterdi ve kısa boyunu avantaja çevirerek kısa sürede Libourne’a imza attı.

***

Sonrasında ise Valbuena olacağı Marsilya’ya geçen yıldız, 8 sezon boyunca buradaki performansıyla taraftarın sevgilisi haline geldi. Humprey Bogart’ın unutulmaz filmi Marsilya Geçidi bir anlamda Valbuena'yı anlatır. Mahkum edilmek istendiği hayattan kaçıp yılmadan mücadele eden ve sonunda istediği yere gelen bir adamın öyküsünü.

Valbuea'nın yolunun kesiştiği isimlerden biri de Eric Gerets'tir. Hani İstanbul'da Galatasaray'ı çalıştırırken elinden düşürmediği purosuyla hafızalarımıza kazınan Gerets. Daha ilk görüşte aşık olur Valbuena'nın oyun stiline. Belkide damarlarında akan Belçika kanını hemen hissetmişti onda. Topla yaptığı ters dönüşler, tekniği ve hızı Gerets'i o kadar etkiler ki ona 'küçük bisiklet’ (Petit Velo) adını verir. Ne zaman ona Valbuena sorulsa cevabı hazırdır Gerets'in; 'o fazlasıyla mobil bir oyuncu benim için'...

Haberin Devamı

Marsilya'da takımın değişmez isimlerimden biriyken Ağustos 2014’te sürpriz bir şekilde Rusya’nın köklü ekiplerinden Dinamo Moskova’ya transfer olur Valbuena. Kariyerinde başka yollar arıyordur aslında. Ama Rusya ile tutmayan kimyası eve dönüş vaktinin geldiğinin işareti olmuştur onun için. Marsilya tekrardan onu bekliyordu hatta küçük yaşlarda ona kapısını kapatan Bordeaux bile hazırdaydı. Ama o projesi olan Lyon'u tercih etti. Gençlerle yoluna devam edecek olan Lyon'da liderlik ona ait olacaktı. Hiç düşünmeden 'Evet' dedi...

Ve Lyon ile çıktığı yolda yeni bir Valbuena'ydı artık. Daha çok sorumluluk alan, liderlik yapan ve gençlere fırsatlar yaratan bir oyuncuya evrildi futbolunun en olgun döneminde.

Haberin Devamı

Ama ona aşk duyan bir takım daha vardı;

Fenerbahçe...

Marsilya'da top koşturduğu yıllardan beri her transfer döneminde ismi en çok Fenerbahçe ile anılıyordu. Ve bu platonik aşk 2017 yılında karşılık buldu.

Tatile geldi, emeklilik ikramiyesi, son durak diyenlere belki de bir cevap vermek için İstanbul'u tercih etti.

Çünkü hala onun bir Dünya Kupası hayali var.

Hem de kimyasının tutmadığı Rusya'da...

 

Yazarın Tüm Yazıları