Trol lincine iki kurban

EĞER Yusuf Kaplan, TRT’nin Diyanet kanalında “Biz Suriye’de hata yaptık, Mısır’da hata yaptık, sıfır sorun politikası süper bir şey, muazzam ama hiçbir karşılığı yok, bölgedeki gerçeklerle örtüşmeyen bir şey” demekle kalsaydı başına bunlar gelir miydi yine de?

Haberin Devamı

Veya “Avrupa Birliği’yle ilişkileri ne yaptık, buzdolabına kaldırdık. Manyak mısın sen? Avrupa’yla ilişkileri niye donduruyorsun sen?” dedikten sonra frene dokunabilseydi?.. 

Durduramamış belli ki kendisini Yusuf Kaplan ve lafı Cumhurbaşkanı’nın yakın kadrosuna getirmek “hatasına” düşmüş:

 

KİM KONUŞACAK ABİ?

 

“Ben konuşmayacaksam kim konuşacak abi? Yalakalık mı yapacağım ben? Yeter ya! Batırdılar memleketi! Yalakalık yapa yapa, jölelilerle şunlarla bunlarla... ha bire gaz veriyorlar...”
O cepheden Yusuf Kaplan’a cevap gecikmedi: “Meczup... Münafık...”
Ama bu ifadelerin sosyal medyada “trol” tabir edilen hakaret, şantaj, tehdit üretim merkezlerinin dolaşıma soktuğu küfürler, ithamların yanında solda sıfır kaldığını gördük.
Kaplan İslamcı kesimin itibar gören isimlerinden bir medya figürü, akademisyen ve yazar. Buna rağmen hakaret muslukları, itham muslukları açıldığında trollerin çamurundan kurtulan görülmediği için o da nasibine düşeni aldı:
“İngiliz casusu... Yahudi uşağı... Mason... Kuran düşmanı... Müşrik...”
Bu saydıklarım kendisine yönelik hakaretleri cevaplarken kendisinin alıntıladıkları sadece...

 

Haberin Devamı

PROGRAMA ÇIKARILAMADI

 

Aynı süreçte benzeri bir linç kampanyası yine İslamcı kesimin önemli ve üretken entelektüellerinden Cihan Aktaş için yürütülmeye başladı.
Onun kabahati de “2013 yılında Suriye ile ilgili bir bildiride” imzasının bulunması.
Kendisi olaylar artık çığırından çıkınca “İmzamın kullanılmasına rıza göstermediğimi iletmiştim” açıklaması yapmak durumunda kalsa da linç durmadı.
Esadçı, İrancı gibi suçlamaların yanı sıra hakaretin de bini bir para. Akla hayale gelmeyecek rezillikte fotomontajlar vesaire.
Diyeceksiniz ki 2013’teki bildiri bugün niye germiş ortamı?
Haklısınız.
Ortamı geren, iktidara yakın TVNET kanalının İslami kesimin saygın bir figürünü (belediye için aylık program düzenliyor, çeşitli mecralarda makaleler yayınlıyor, sohbetlere katılıyor, kitaplar hazırlıyor vb) programa çağırması olmuş.
“Vay sen misin 2013’te o bildiriyi imzalayan bu kadını ekrana çıkarmak isteyen?” diyerek tetiği düşürülen trol kadrosu hakareti mühimmat yapıp saçmış kanalın üstüne!
Cihan Aktaş’ı programına çıkaramayan Turgay Bakırtaş anlatsın: “Birazcık edep bilen insanın değil karşısındakine, kendisine yakıştırmayacağı derecede ağır küfürler, hakaretler, hatta tehditler havada uçuşmaya başladı. Baktık saldırıların dozu giderek artıyor ve buna bizim programımız sebep oluyor, Cihan Hanım’ın programa çıkmamasının daha iyi olacağını düşündük.”

 

Haberin Devamı


TÖKEZLEMEYİN BİLE

 

İslamcı kesimin entelektüel figür, kadro üretmekte güçlük çektiklerini zaman zaman kendi aralarında da tartışıyorlar “kamusal alanda”.
Hal böyleyken “zor yetişmiş ve kendilerinden sonraki kuşaklar için tuğla koymuş” iki isim linç edilirken kılını kıpırdatan oldu mu?
Yeni Şafak’ta İsmail Kılıçarslan ve Ayşe Böhürler’in hakkaniyetli yazıları dışında Kaplan ve Aktaş’a karşı başlatılan arsızlık furyasına “Durun, ayıptır!” diyene rastlamadım.
Açıkçası böyle bir durumda Aktaş ve Kaplan’ın yanında duracak daha fazla isim çıkar diye düşünmüştüm. Trollerin tetiklerinin kimler tarafından düşürüldüğü, cephanelerini kimin temin ettiği konusunda rivayet muhtelif.
Biz rivayete itibar etmeyelim ama iktidarın ‘hinterland’ında yaşamak ve aynı zamanda “kendi fikrini söylemek, eleştirisini getirmek hakkını” korumak isteyenlere dostça bir uyarıda bulunalım.
Yere düşmek bir yana, tökezlemeyin bile övgü/onaylama koşusunda.
Yardıma koşacak bir-iki kişi çıkıyor, gerisi çiğneyip geçiyor...

Yazarın Tüm Yazıları