Gerçek ve zahiri arasında bir köprü

Dün, öğlene doğru, Dolapdere’de bir benzin istasyonu ile bir hırdavatçının arasında son derece “serinkanlı bir bina” şeklinde beliren Pilevneli’nin önünde sergi için sıramı bekliyorum.

Haberin Devamı

Yapay zekâ ve sanatın kesiştikleri, hem gerçek hem zahiri bir coğrafyanın uçbeyi olarak tanınan Refik Anadol’un “Makine Hatıraları: Uzay” sergisini erken gezme şansını yakalayan küçük bir grubuz.

Gerçek ve zahiri arasında bir köprü

HES kodu sorgulamasının ardından, maskeli, mesafeli vaziyette ve ne şanslıyız ki Refik Anadol rehberliğinde sergiyi gezeceğiz.

“Makine Hatıraları: Uzay”, Refik Anadol’un 2014’te Los Angeles’ta kurduğu, bugün 10 ülkeden gelen ve 14 dilin konuşulduğu RAS (Refik Anadol Stüdyo) tarafından tasarlanan klasik tanımla bir “yapay zekâ ve yaratıcılık zirvesi”...

Dünyanın dört bir yanında popüler olan, olağandışı işleriyle alanında bir nevi “rock yıldızı”na dönüşen Refik Anadol bizi önce Pilevneli’nin zemin katındaki “Veri Tüneli”ne indiriyor.

Haberin Devamı

Gerçek ve zahiri arasında bir köprü

Burada NASA’nın 60 yıllık, “halka açık” arşivleri, mesela ISS ve Hubble’ın görüntüleri, dev muazzam bir verinin piksel piksel önünüzden aktığını görüyorsunuz.

2018’de NASA ile başlayan çalışmanın ete kemiğe, düşe bürünme yolculuğunu anlamak, kullanılan devasa hafızayı, ses, görüntü ve hatta ısı verilerinin dönüşümünü izlerken teknoloji karşısında benim gibi kendinizi biraz küçük hissetmeniz herhalde normal karşılanmalıdır...

Anadol, kullanılan verinin tamamen herkese açık kaynaklardan olduğunu özellikle vurguluyor. Kullanılan veriler ve algoritmaları da paylaşıyor zaten herkesle.

Gerçek ve zahiri arasında bir köprü

“Peki bu kopyalanabilir hale getirmiyor mu sergiyi?” diye sorduğumda gülerek “Tabii. Çok benzer işimi yapanlar böyle çıkıyor ortaya her şeyi açınca” diyor önce, sonra şöyle devam ediyor: “Ama bu teknikle, bu yüksek çözünürlükle vesaire bu işi yapmak büyük bir özveri ve arka plan gerektiriyor...”

Haberin Devamı

Kolay iş olmadığı kesin. Bu kadar veriyi işleyeceğiniz bir “süper bilgisayar” bulmak, o bilgisayarı 4 hafta boyunca “eğitmek”, zahmetli yapay zekâ araştırmalarına karşı donanım, bilgi ve elbette Refik Anadol’unki gibi bir vizyon gerekiyor.

Serginin büyüleyici, insanın ayrılmak istemediği “Makine Hatıraları v.2” bölümünde ISS’den Mars’a, Dünya’dan uzaya açılan meditatif bir yapay zekâ sinemasının içinde buluyorsunuz kendinizi...

Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın projeye hediye ettiği 13 dakikalık bir Sergey Rahmaninov parçası eşliğinde bir makinenin hatıralarına karışıyorsunuz.

Bir üst katta 2006’dan bu yana Mars’ın yüzeyini görüntüleyen kameranın, yine bir makinenin halüsinasyonlarına, Kızıl Gezegen’in yüzeyinin sentetik manada bir manzarasına şahitlik ediyoruz.

Haberin Devamı

Yapay zekânın prizmasında türlü algoritmik hareketlerle kırılan ışık bizi makinelerin hatıraları, rüyaları arasında gezdiriyor; hakiki ile zahiri olan arasındaki geçişkenlik hayret ve heyecan uyandırıyor.

Gerçek ve zahiri arasında bir köprü

“Görece olarak yeni bir teknoloji... Başlangıç dönemlerinde olduğunu varsayarsak gelecek nasıl olacak?” diye soruyorum Refik Anadol’a.

“Gerçekle zahiri olan arasında kim karar verici olacak onu ben de merak ediyorum. Bence ‘gerçek bulucular’ çıkacak ortaya zamanla. Yakın zamanda gördüğümüz Tom Cruise’un ‘deep fake’ problemlerini düşünün. Ayrıştıramıyoruz. Birinin gerçeği söylemesi gerekecek. Aksi takdirde gerçekle zahiriyi ayırt edemeyeceğimiz bir dünya geliyor...”

Haberin Devamı

Refik Anadol’un İstanbul’daki sergileri toplumun her kesiminden, her mahallesinden ismi kendine çekmişti, buna şahitlik etmiştim.

Refik Anadol’un insanı sakinleştiren, iyileştiğini hissettiren harikulade dünyası yaklaşık bir ay Pilevneli’nin Dolapdere’deki mekânında gezilebilecek.

Giriş ücretsiz. Pandemi önlemleri sıkı. Gruplar halinde gezilebilecek.

Şimdiden başka ülkeler, başka şehirler sıraya girmeye başladı bile bu çarpıcı sergi için. Ayağımıza kadar gelmişken kaçırmamanızı öneririm.

Anadol, pandemi sürecinde gelişimini tamamlayan ve açılan serginin “umut kaynağı bir ilaç” olmasını umduğunu söyleyip şöyle noktalıyor konuyu:

“Alışmamak lazım mutsuzluğa; en azından evden çıkmak için iyi bir sebep diye düşünüyorum. Bu sanat formunun bir iyileştirme gücü olduğuna inanıyorum. Herkesi bir araya getirebiliyor. Egosantrik olmadığı için arka planda bir beklentisi yok. Kimseniz, neyi biliyorsanız onunla, öyle gelebilirsiniz...”

Haberin Devamı

İSTANBUL’DA KALACAK MI BU GÜZELLİK?

SERGİYİ benden önce gezen grupta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da vardı. Refik Anadol’un İmamoğlu’nu sergiden önce ziyaret ettiğini haberlerde görüp okumuştuk zaten.

Sergiden çıkarken Murat Pilevneli’ye “Bu güzellikler İstanbul’da kalacak mı?” diye sordum, “Sayın İmamoğlu çok ilgilendi” dedi.

Demek bir umut var diyerek İmamoğlu-Anadol buluşmasını sağlayan Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’ı aradım bu kez.

Abbas, ocak ayından bu yana İstanbul için bir Dijital Sanatlar Müzesi projesi fikrinin yeşerdiğini, İmamoğlu’nun Refik Anadol’un olağandışı eserlerini kentin meydanlarında başka sanat disiplinleriyle de dirsek teması içinde sergilenmesi fikrine sıcak baktığını söyledi.

Heveslenmeme yetti de arttı bile bu haber; yakışır İstanbul’a...

Yazarın Tüm Yazıları