Alaydan öfkeye yürüyüş

KEMAL Kılıçdaroğlu, kariyerinde neredeyse hiç görülmemiş bir siyasi çeviklikle “asırlar sonra” gündem belirleyen bir muhalefet liderine dönüştü.

Haberin Devamı

Bunun için bir adım atması gerekiyordu, o dün Deniz Zeyrek’in köşesinde paylaştığı istatistiklere göre toplamda 600 bin adım atacağı bir yürüyüşe çıktı.

Partisi adına yürümeyeceğini “adalet” için yürüyeceğini söyleyerek başladığı yürüyüş “Sen bir adım at, biz koşarız” diyen farklı kesimlerden giderek artan bir ilgi görüyor.

Antikapitalist Müslümanlar’dan Balyoz mağdurlarına, 78’lilerden kadın örgütlerine, nükleer karşıtlarından futbol taraftarlarına her gün yeni bir ekibin yürüdüğünü görüyoruz haberlerde.

SIRTI DERT YÜKLÜLER

Gün geçtikçe, İstanbul yakınlaştıkça uzuyor insan katarı...

İnsanın aklını başından alıp vestiyer fişi yerine huni uzatan bu sıcakta her gün başkaları ekleniyor yürüyüşe...

Tabana yapışan asfalta kuvvet sırtına yüklediği derdiyle yürüyenlerin ortak noktası sadece Enis Berberoğlu (selamlar bu vesileyle) kararı değil elbette.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, daha yapılacak eylemin adının konması aşamasında baygınlık yaratan klasik CHP geleneğine uygun bir isimle değil, elindeki pankarta sadece “adalet” yazarak yola çıktı.

“Ankara’dan İstanbul’a, Sahilden Bostancı’ya Özgürlük, Demokrasi, Barış, İnsan Hakları, Hayvan Hakları, Kardeşlik, Köfte, Piyaz, Ayran Yanlısı ve Nükleer Karşıtı Leylim Ley Yürüyüşüne Bütün Halkımız Davetlidir” demedi, sadece “adalet” dedi ve bamteline vurmuş oldu görüldüğü kadarıyla.

Bir karanlık odağın yerleşmesine göz yumulan yargı sisteminin eskisinin hayrını görmemiş, yenisinden şimdiden umudu kesmişler yürüyüşe geçince, ilgi artınca tepkiler de arttı.

Her adımda çevrilen baş, dikilen kulak, göz arttıkça tepkilerin tonu da keskinleşti.

ALAYDAN ÖFKEYE

Alaycı yaklaşımlar yerini aba altından sopa gösteren cümlelere bıraktı...

“Boş ver ya, yürüsün” tavrı, ipe sapa gelmez benzetmelere, takacak kulp bulamayışlara terk etti sahneyi...

Adalet sistemiyle karşılaşmasında öyle veya böyle hayal kırıklığı yaşamayan herhalde yoktur veya çok azdır.

Tacizci sapıkların, kafasına göre havalı tüfekle çocuk vuranın serbest kalabildiğini biliyoruz, okuyoruz görüyoruz...

FETÖ’nün tekerine çomak soktuğu için cezaevinde yatmışların FETÖ ile irtibatlı diyerek içeri alındığını biliyoruz, okuyoruz, görüyoruz...

Haberin Devamı

Arkası sağlam olanın işi raporuna uydurabilirken, dört günlük askerin, emir kulunun hâlâ cezaevinde iddianame beklediğini biliyoruz, okuyoruz, görüyoruz...

KENDİLERİ BİLİR TABİİ

Şehir zorbasına çarpılan da, malı ve canı yanan da, abartılı trafik cezası yiyen de, “muhbir vatandaş” imzalı şikâyetle atılan pisliği temizleyene kadar canı çıkan da “adalet” denildiğinde bir duruyor, düşünüyor.

Bu yürüyüşü ve toplumda harekete geçirdiği farklı katmanları sadece “iktidarı zorda bırakmaya çalışanlar” veya “terör örgütü maşaları” gibi görmek derinleşmiş, kökleşmiş bir problemi okuyamamak anlamına gelir.

“Adalet” lafını duyunca yüzünü ekşitenler, hakikaten adalet isteyenler, mağdur edilmişler, hakkını hakkıyla arayamamış, bulamamışların yürüyüşünü küçümsemek veya hakarete boğmak sadece bu sebepten bile yanlış olacaktır.

Yine kendileri bilir tabii...

Yazarın Tüm Yazıları