Kamil Aydoğan

Anı yazmak

23 Şubat 2015
Nürnberg’e gitmek üzere evde hazırlanırken, Baki Kaya elinde bir kitapla beni uğurlamaya geldi.

Kurmay Albay Baki Kaya can dostumdur, ailemizdendir.
Hem iyi bir asker, hem de iyi bir kültür, sanat ve düşünce insanı olan Baki Kaya, aynı zamanda rekor sayılacak kadar fazla sayıda kitap okuyan, okuduklarını özümseyen, yorumlayan bir entelektüeldir.
Sağlık nedeniyle kısa bir süre önce emekli olmak zorunda kalınca, okuma oranını daha da artırdı.
Okuduğum kitapların önemli bir kısmını Baki Kaya’nın önerisiyle okumuşumdur.
Yayınlanan binlerce kitaptan hangisine öncelik vereceğimizi, hangilerini seçeceğimizi; bu kitapları okuyan, tanıyan, izleyen bir “kılavuz” vasıtasıyla belirleyebiliriz. Tarzımızı, duyarlılıklarımızı, eğilimlerimizi; hatta üzüntülerimizi, sevinçlerimizi bilen, hisseden birisi kitap seçimi konusunda bize yardımcı olabilir ancak.
Aslında herkesin bir Baki Kaya’sı olmalıdır.
Bunun adına ne denir, bilmiyorum. “Kitap Okutma Rehberi” ya da “Okuma Koçu” gibi.

*

Yazının Devamını Oku

Sürgün

16 Şubat 2015
Sürgün deyince, suç işleyen ya da bulunduğu ortamın huzurunu bozduğu düşünülen bir çalışanın, istemediği başka bir “mekâna” atanması; rahatının, kurulu düzeninin bozulması, cezalandırılması geliyor aklımıza.

O nedenle hepimiz korkarız sürgün olmaktan.
Yeni, tanımadığımız bir çevreye girmek, herkesin bakışlarına muhatap olmak; ev bulmak, taşınmak, yığınla sıkıntıyı göğüslemek elbette kolay değildir; ürkütücüdür, sancılıdır.

*

Sürgün kavramına bir de başka pencerelerden bakmalıyız.
Sürgünler gelir geçer, önemli değildir. Bazen daha da iyi olabilir; beklemediği, düşünmediği, hesaplamadığı kapılar açılabilir insana.

Yazının Devamını Oku

Yalnızlığımız

9 Şubat 2015
Hayatımızda değişen ne çok şey var, çoğunun farkında bile değiliz.

Cep telefonumuzu bir yerlerde unuttuğumuz zaman panikliyor, bir uzvumuzu kaybetmişiz gibi, bu dünyada yapayalnız kalmışız gibi bir duyguya kapılıyoruz.
İçimiz huzursuzlukla doluyor.
Sanki dünya kuruldu kurulalı cep telefonuyla yaşıyormuşuz gibi geliyor bize.

* * *

Bir de televizyon.

Yazının Devamını Oku

Yaslandığımız temel

2 Şubat 2015
Amerikan Harvard Üniversitesinden Finli eğitimci Pasi Sahlberg, eğitimde başarı konusundaki düşüncelerini paylaştı.

Pasi Sahlberg’in, Türkiye Özel Okullar Birliğinin Antalya’da düzenlediği sempozyumda yaptığı konuşmayı, Hürriyet’in eğitim editörü Nuran Çakmakçı, dünkü yazısında oldukça güzel özetlemiş.
Konuşmayı, Nuran Çakmakçı’nın yazısından okudum.
Anladığım kadarıyla Pasi Sahlberg konuşmasında, Finlandiya eğitiminin başarısını, bu başarıyı sağlayan etkenleri anlattıktan sonra, bizim için de birtakım önerilerde bulunmuş.
*
Pasi Sahlberg’in önerilerine elbette bir şey demiyoruz.
Bazen dışarıdan bakanlar da farklı şeyler görebilir, katkı sağlayabilirler.
*

Yazının Devamını Oku

Çekip gitmek

26 Ocak 2015
Sezai Karakoç’un “Liliyar” şiirindeki gibidir çekip gitmek.

Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili / Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili / Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili / Sen istesen de taş yürekli olamazsın / Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
*
Hepimizin hayatında birazcık vardır çekip gitmek.
Bazen gönlümüz kırılınca, kanayınca, yorulunca; bazen inandıklarımız, güvendiklerimiz, bağlandıklarımız kendi dünyalarına çekilince ve unutunca eskiye dair ne varsa; bazen de hayatın dayattıkları bizi aşınca, çekip gitmek gelir içimizden.
*
Uzaklara, çok eskilerde kalan anılara dalmak, bugünden kopmak, yaşanmış ve bitmiş olan ne varsa bütün ayrıntılarıyla zihninde canlandırmak ve oralardan saatlerce kopamamaktır çekip gitmek.
Sığındığın bir yerdir bazen.

Yazının Devamını Oku

Nerelisin hemşerim

19 Ocak 2015
Bizde insanların adından, kişiliğinden önce gelen şeyler vardır.

Nereli olduğu örneğin.
Ya da mesleği, ne iş yaptığı, ne kadar kazandığı, kaç çocuğunun olduğu, bunların durumları hep merak konusudur.
Bazıları daha da ileri götürebilir bu işi.
Babası, dedesi, ninesi, soyu, sopu…
Ama adı lazım değildir; ya hiç sorulmaz, söylenmez ya da söylenir ama unutulur çabucak.
*
Aslında, yaşanmış ne çok hikâye var ve bunların tamamı dağlar gibi birikmiş olarak duruyor insanların içlerinde.

Yazının Devamını Oku

Ankara ve kar

12 Ocak 2015
Ankara’ya kar yağdı. Şehir buz kesti, araçlar yollarda kaldı, trafik felç oldu, demeyeceğim.

Okullar gecikmeli tatil edildi, elektrikler kesildi, insanlar evlerinde üşüdü filan da demeyeceğim.

*

Ben olaylara beyaz tarafından bakanlardanım.

*

Kar yağdı Ankara’ya.
Kar, birçok şeyin üzerini örttü aslında.

*

Kar yağarken bir sevinç, bir huzur, beyaz bir mutluluk indi göklerden.

Yazının Devamını Oku

Yeni yılda yeni şeyler olacak

6 Ocak 2015
Yeni yıla gireli beş gün oldu. Umarım hepimiz yeni yılda güzel şeylerle, bizi mutlu edecek şeylerle karşılaşırız.

Dileğimiz bu.
Ama yine de, yeni yılda neler olabileceğini sıraladım.
• Herkes yüz yüzeyken birbirine güzel şeyler söyleyecek, ayrılınca ne diyecek, bilmiyorum.
• Herkes hayat pahalılığından şikâyetçi olacak, ama lüks yaşamaya devam edecek.
• Herkes kendi dertlerini bu dünyanın en büyük derdi sanacak.
• Herkes “Herkesin var da benim niye yok.” diye düşünecek.

*

• Herkes birbirine, “Yıllar geçtikçe gençleşiyorsun.” diyecek.

Yazının Devamını Oku