Eskişehir’deki saldırı bize ne anlatıyor

Büfe diye kiraladığı yerin önünde ahalinin gezi alanına ve yürüyüşüne ayrılan sahaya, çayhane iskemleleri yüklemeye kalkan edepsizlere karşı çıktığı için Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen saldırıya uğradı. Lütfen karşı durunuz! Büyük Başkan’a ‘Geçmiş olsun’ derken, hem kanun adamlarından hem hemşerilerinden rica ediyoruz: Devlete, otoriteye ve kanuna karşı sorumsuzca silah çeken insanlara edeplerinin öğretilmesi lazım.

Haberin Devamı

ESKİŞEHİR’in büyük belediye başkanı ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin unutulmaz rektörü Yılmaz Büyükerşen’e insanlarımız her zaman gönülden bağlı. Şu son saldırı ise hiç şüphesiz ki Anadolu şehirlerini saran zorbalığın bir örneği. Şehirleşiyoruz, zenginleşiyoruz. Ne var ki bunlar, kanunlar, kurallar ve ahlak çerçevesinde olmuyor. Bazı insanlar, sayıları artan bir şekilde hak etmediklerini kapmak için işi kaba kuvvete döküyor. Kahve açıyor, trafiği altüst ediyor, kaldırımları işgal ediyorlar. Türkiye insanı, maalesef her zaman usulsüz kazançlara eğilimliydi. 1960’larda bile bazı küçük kasabalarda, bilhassa turizm kazançlarının akmaya başladığı sahil yörelerinde, belediye reislerine karşı edepsizce davranan esnafı gözlemlemek mümkündü.

GÖRÜLMÜŞ SİSTEM DEĞİL

Haberin Devamı

Gittikçe damlayan paranın, kanuna itaat alışkanlığı olmayan kitlelerde yaratacağı ahlaki tahribat açıktır. Türkiye belediyelerinin son devirde geçirdiği reform, maalesef belediye denen kurumun ruhuna uygun değildir. Şahsen hem Osmanlı İmparatorluğu’nda hem de dış dünyada belediyelerin tarihi ve yapısıyla ilgilenmiş biri olarak bunu söyleyebilirim: Yeni sistemle, merkezde bir büyükşehir bazı halde 50-60-70 hatta 100 kilometre uzaklıktaki belediyeleri bile içine alıyor. İlçe belediyeleri için dahi bu durum geçerli. Oysa bu kitlelerin bazı ahvalde birbirleriyle ortak yönlerini bile bulmak zor.  1877 Meclisi’nde belediye kanunu müzakere edilirken, Reis Ahmed Vefik Paşa’nın mizah dolu ama gerçek bir sözü vardır: “Kasımpaşa ile Cadde-i Kebir’i (Pera) bir belediye dairesine almışsınız. Beyoğlu’ndaki adam gaz (havagazı) ister, öbürü kaz bile bulamaz. Burayı idare edecek pehlivan isterim.”

Bugün seçim kazanmak için yapılan bazı düzenlemelerin gelecekte kime ne oyun oynayacağı belli olmaz. Belediyelerin bu yapısıyla ancak belediye reislerine kan kusturulur. Bu, her partiden olabilir. Bu sistem görülmüş şey değildir. Büyükerşen, maalesef bu sistemin en çok uğraştırdığı belediye başkanlarından.

KÜLTÜREL ŞEHİR

Her zaman için uyanık ve dinamik bir halkı olan Eskişehir’in bazı şeyleri neden beceremediğini sorar dururdum. Zira şehri çocukluğumdan beri tanırım. Başkan, yaratıyordu. Bugün Türkiye’nin Anadolu şehirleri içinde Konya ve Eskişehir, Avrupa Birliği’nin üstün yaşama normlarına sahip iki kenti ilan edildi. Yalnız Eskişehir’in bir farkı var: Bu şehir, kültürel kurumlar bakımından da öndedir. Ne Ankara’da ne İstanbul’da olmayan konser salonları, tiyatro salonları burada birbirini izliyor. Üniversite gençliği mutlu. Büfe diye kiraladığı yerin önünde ahalinin gezi alanına ve yürüyüşüne ayrılan sahaya, çayhane iskemleleri yüklemeye kalkan edepsizlere karşı çıktığı için başkan saldırıya uğradı. Lütfen karşı durunuz! Hem kanun adamlarından hem hemşerilerinden rica ediyoruz: Devlete, otoriteye ve kanuna karşı sorumsuzca silah çeken insanlara edeplerinin öğretilmesi lazım. Bu memleketin iftihar vesilesi olan sevgili başkanımıza da geçmiş olsun diyoruz. O da zaten kuru gürültüye pabuç bırakacak değil.

Haberin Devamı

Eskişehir’deki saldırı bize ne anlatıyorTİYATRO KURMAK İÇİN KANINI SATAN ADAM

BÜYÜKERŞEN ilk defa lisedeyken dikkatimizi çekmişti. Eskişehir’de tiyatro yapmak için dekor ve salon masraflarını bulamamışlar, arkadaşlarıyla birlikte kan satmaya kalkmışlar. Burada beni, birinin yaratmak için inat ve iradesi ilgilendirmişti. Kenan Işık ve ben, Atatürk Lisesi Tiyatro Kulübü’nü yönetiyorduk. Böyle bir şey yapacak halimiz ve isteğimiz yoktu ama komşu taşra şehrindeki bu direnç, bizim hocaların da dikkatini çekmişti.

Sonra 1982 yılında YÖK ve üniversitelerin yeniden kuruluşu ve düzenlenişini gördük. Rahmetli İhsan Doğramacı’nın seçtiği en isabetli rektörün o olduğu anlaşıldı. Eskişehir’in Ticaret Akademisi Reisi olan Büyükerşen rektör tayin edilmişti. Ama onun bir farkı vardı: Konya’dan birtakım lüzumsuz ihbar ve saptırmalarla, Sıkıyönetim Komutanlığı emriyle üniversiteden ve vilayet sınırları dışına atılan, bazılarını tanıdığım genç hocaları Eskişehir’e alacak cesaret ve ilgiyi onda görmüştüm. Atılanlar hiç de öyle anarşist ve sivri fikirli insanlar değildi. Sadece entrikaların hedefi olmuşlardı. Büyükerşen, bu yarım düzine genci üniversitesine kazandırarak nasıl mükemmel bir idareci olduğunu gösterdi.

Haberin Devamı

Olaydan üç sene sonra Eskişehir’de ek derse gidiyordum. Birtakım bölümler vardı ki öbür üniversitelerde bile yoktu ve diğer üniversitelerde olan çekişmeler burada görülmüyordu. Her fikirden insan vardı. Derken, mucize adamın belediye başkanı olduğunu gördük.

ERDEBİL’İ TANIMALI

İRAN’ın Azerbaycan bölgesinin kuzeybatısında Erdebil yer alır. Burası güzel bir kent; nüfusu 800 bin civarında. İran şehirlerinin hayat standardı bizim Batı ve Orta Anadolu’yu andırıyor. Son 15 yılın içinde köylere kadar elektrik ve yol gitti. Kentlerdeki hayat ise bizdeki Orta Anadolu ve İç Batı Anadolu düzeyinde gidiyor. Şehirlerde belediye hizmetler düzgün fakat asıl önemlisi tarihi binalar, anıtlar koruma altında. Bunları koruyan sadece kamu otoriteleri değil vatandaşlar da bu işe dahil.

Haberin Devamı

Erdebil çarşısı hiç şüphesiz ki Tebriz, İsfahan ve Yezd gibi değil ama eski ve geniş bir çarşı. Kentin en göz alan noktası Şeyh Safiyüddin ve Şah İsmail’in gömülü olduğu türbeler ve dergâh. Burada çini porselenlerinin teşhir edildiği salon, adeta bir porselen kütüphanesi gibi düzenli ve tasnifli.

Eskişehir’deki saldırı bize ne anlatıyor

ZİYARET EDİN

Zemindeki halıların bir tanesi Victoria ve Albert Müzesi’ne kaçırılmış. Ardından dokunan taklit versiyonu zemin üzerinde. Süslemeleri ve yapısıyla huzur veren bir yer burası. Erdebil halkı iki dilli. Bunun kültürde ve toplumda yarattığı renklilik çok açık. Bölgenin imamı Ayetullah Amili, natıkası kuvvetli ve halkla teması olan bir din bilgini. Yazın sıcak ve bunaltıcı günlerinde Erdebil’in havası gayet latif; tatlı bir rüzgâr esiyor. Etraftaki dağlar onu Hazar Denizi’nin neminden de güneyin sıcaklığından da ayırıyor. Ormanlar, Erdebil’in civarına her zaman hoş bir görünüm ve iklim getiriyor. Tebriz’in güneyinde de Urmiye var; güzel ve bakımlı. İşte yaz sıcağında, İran’da sığınabilecek iki hoş şehir... Aynı zamanda da Türk tarihini anlamak ve öğrenmek için ziyaret edilecek iki yer...

Haberin Devamı

Eskişehir’deki saldırı bize ne anlatıyor

ŞAH’IN MEMLEKETİ

ERDEBİL’in tarihteki yeri malum. Şah İsmail-i Safevi’nin soyu Şeyh Safiyüddin burada bir tarikatı oluşturdu. Şeyhin Şii değil, Sünni olduğu bilinir ve tarikatın amacı da Sünniler ve Şiiler arasında yakınlığı sağlamaktan ibaretti. Tarihin gelişimine bakınız ki üç nesil sonra, torununun çocuğu, Şiiliği, başında bulunduğu devletin, daha doğrusu İran İmparatorluğu’nun resmi mezhebi olarak ilan etti ve bu mezhebe geçmeyenleri şiddetle cezalandırdı. İslam ve Türk tarihinin içindeki en etkili Sünni-Şii savaşı da onun döneminde oldu.

Şah İsmail-i Safevi günleri şehirde ve üniversitede ayrı bir anlam taşıyor. Osmanlı tarihinin en mühim olaylarını bir de öbür taraftan gözlemekte fayda var. Tarihi portrelerine baktığımız zaman Şah İsmail-i Safevi, Türk şairlerinin önde gelenlerindendir; üstelik Türkçe şiirin vezni olan aruzun da üstadıdır. Yavuz Selim Han da Fars şiirinin ve kültürünün zirvesinde olanlardandı. İkisi arasındaki kavganınsa Sünnilik ve Şiilik arasında olmaktan ziyade iktidar üzerine olduğu açıktır.

Anadolu’nun gayrimemnun Türkmenleri Şah’a bağlıydı. Ta Teke yöresinden bile oraya göç edenler oldu. İran Azerbaycanı’nda ve diğer bölgelerde Sünnilik’te ısrar edenlerin de Şah İsmail’i sadece mezhep yönünden hiddete getirdiğini söylemek zor. Muhtemelen orada da bu tarafa yönelik bir muhabbet olmuş gibi.

 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Yazarın Tüm Yazıları