“Çok geç” diye bir zaman yoktur...

Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz. Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Bir hayaliniz olmalı mutlaka... Hayallerinizi kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok!

Haberin Devamı

Çok sevdiğim, saydığım eşsiz insan Muazzez İlmiye Çığ, 103 yaşına basmış... Onu izleyince, konuşmalarını dinleyip yazılarını takip edince, bu olağanüstü kadının tükenmek bilmeyen enerjisine hayran kalmamak mümkün mü?
Bir zamanlar sevgili Hayrettin Karaca ile bir TV programında karşılıklı sohbetlerini izlemekten müthiş zevk alırdım.
Tabii pek çok güzel şey gibi bu program da yayından kaldırıldı.
Ancak Muazzez Hanım hâlâ üretmeye, yazmaya devam ediyor.
O inanılmaz zekası ve hafızasıyla yıllara meydan okuyor.
Geçenlerde elime geçen ve yazarı belli olmayan bir yazı gerçekten çok hoşuma gitmişti.
Muazzez İlmiye Çığ’ı hatırlattı bana...
Giderek yaşlanan, yaşlandığını düşünen kendi çevremdeki dostlarım ve her yaştaki okurlarım için bu yazıyı alıntı olarak paylaşmak istedim.
Geçenlerde de sevgili doktorumuz Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun köşesinde Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni “yaş dilimi listesi” vardı. Listede
66-79 yaş arası, “orta yaş” olarak tanımlanıyordu...
Onu görünce bu öyküyü paylaşmaya kesinlikle karar verdim. Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz...

SINIFIN İLAHESİ 87 YAŞINDAKİ ROSE

“Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra ‘Bu yıl yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri, bakalım bulabilecek misiniz’ dedi...
Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu.
Döndüm...
Yüzü iyice kırışmış yaşlı bir hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu.
‘Ben Rose’ dedi.
‘Benim adım Rose, yakışıklı. 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?’
Güldüm...
‘Tabii’ dedim, ‘Hadi sarıl bana.’ Öyle sımsıkı sarıldı ki...
‘Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin?’ diye şaka yaptım.
Minik bir kahkaha ile yanıtladı:
‘Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım.’
Dersten sonra kantine gidip birer çikolatalı süt içtik. Hemen arkadaş olmuştuk.
Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık.
Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.
Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu.
Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu.
İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu.
Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu.
Sömestr sonunda futbol balosuna davet ettik Rose’u. Konuşma yapması için...
Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok.
Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı.
Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi.
‘Ne kadar beceriksizim, değil mi? Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski içtim. Sonucu görüyorsunuz. Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil. Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?’

EĞLENMEK VE YAŞAMAKTAN VAZGEÇİNCE YAŞLANIRIZ

Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:
‘Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz.
Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız.
Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır.
Her gün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak...
Bir hayaliniz olmalı mutlaka. Hayallerinizi kaybettiniz mi, ölürsünüz.
Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok.
Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır.
Eğer 19 yaşındaysanız ve hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz.
Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşında olurum.
Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır.
Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur.
Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak bir şeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.
Asla pişman olmayın.
Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü...
Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır.
Pişman olmaktan
korktukları için hiçbir şey yapmayanlardır...”

HER ZAMAN BİR HAYALİNİZ OLSUN

Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp yaşam mücadelesi için ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi.
Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü.
Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.
‘Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını’ hepimize öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu.
Rose’un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:
‘Çok geç diye bir zaman yoktur...’
Her zaman bir hayaliniz ve onu gerçekleştirebilecek ruhunuzun olması dileği ile...”

Yazarın Tüm Yazıları