Neden hayırsever olmadığımızın cevabı bu kitapta

SEVGİLİ Mustafa Koç, Prof. Ali Nesin’in Matematik Köyü projesiyle Vehbi Koç ödülünü aldığı 2015 yılında şu kritik soruyu sormuştu

Haberin Devamı

“Gerçekten hayırsever bir millet miyiz?

Mustafa Koç, dün gibi hatırladığım o unutulmaz konuşmasında Türkiye’nin 135 ülkeyi kapsayan hayırseverlik araştırmasında 128. Sırada olduğumuzu söylemişti.

Peki neden hayırsever değiliz?

Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü Erdal Yıldırım, yeni yayınlanan “Az mı gittik, uz mu gittik? Yeni Vakıfların 50 yıllık hikâyesi” kitabında hem bu sorunun cevabını arıyor hem Osmanlı vakıflarından günümüze vakıf kavramını mercek altına alıyor.

Kitap Vehbi Koç Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’e ithaf edilmiş.

Önsüzünü ise Rahmi Koç kaleme almış.

 “Vehbi Koç her işte olduğu gibi hayırseverlikte bir disiplin, bir sistem, bir hedef olmasına inanırdı. Onun içindir ki, Vakıflar Kanunu çıkarmak için hiç bıkmadan, usanmadan 16 yıl çalıştı”.

Haberin Devamı

Rahmi Koç, babasının “vergi ödemek ne kadar kutsalsa, hayırseverlik de o kadar önemli” dediğini hatırlatarak Vehbi Koç’un birçok kişi ve kuruluşu örnek olduğunu belirtiyor.

Vehbi Koç’un TEV (Türkiye Eğitim Vakfı) TÜSEV (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı), TAP (Türkiye Aile Planlaması Vakfı)  TEMA gibi kuruluşların kurulmasına önderlik yaptığını hatırlatıyor.

Neden hayırsever olmadığımızın cevabı bu kitaptaVAKIF SAYISI 5 BİN AMA
Geçen gün, Koç Holding Dış İlişkiler Direktörü Oya Kızıl Ünlü, Yapı Kredi Kültür Sanat’ın başındaki Tülay Güngen’in de katıldığı öğle yemeğinde Erdal Yıldırım ile kitabını konuşuyoruz.

25 yıldır bu sektörde olan Yıldırım “Yeni Vakıflar Kanunu 1967 yılında yürürlüğe girmiş. Yani “yeni sıfatı” artık eskimiş” diyor.

Son verilere göre bugün Türkiye’deki vakıf sayısı 5 bin.

Oldukça önemli bir sayı ama bugün bunların yaptıklarına baktığımızda hangisi gerçek anlamda vakıf?

Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de iyi ve kötü örnekler olabileceğini belirten Yıldırım’a göre, bizdeki vakıflarla Avrupa ya da ABD’deki vakıflar arasındaki en açık fark şu:

Avrupa ya da ABD’deki ortalama bir vakıf faaliyet alanını, misyonunu, hedefini çok net tanımlarken, bizde genellikle vakıf ve dernekler “bulanık ve dağınık” amaçlarla yola çıkıyor.

Peki neden hayırsever değiliz?

Haberin Devamı

Öncelikle “bağış” geleneğimiz oldukça zayıf ve bunun en büyük nedeni Erdal Yıldırım’a göre “güven” eksikliği.

Sayısız araştırmanın ortaya koyduğu gibi biz en yakına dahi güvenmeyen kişileriz.

Öyle olunca bağış yapmak zor haliyle.

Öte yandan Erdal Yıldırım’ın şu sorusu da anlamlı:

“Türkiye’de Gates ya da Buffet gibi servetinin büyük bir bölümünü çoluğuna çocuğuna bırakmak yerine hayır işlerine vakfetmek kaç varlıklı Türkün aklına geliyor?”

Bunun son örneğini de geçen gün okuduk gazetelerde.

George Soros servetinin yüzde 80’nini 1979 yılında kendi kurduğu Açık Toplum Vakfı’na bağışlamış.

VARLIKLILAR DA GÜVEN SORUNU YAŞAR
Soros’un vakfı karı koca Gates’lerin vakfından sonra en zengin ikinci vakıf olmuş.

Haberin Devamı

Türkiye’ye dönersek, Erdal Yıldırım’a göre, olağanüstü varlıklı Türklerin yukarıdaki örnekler gibi davranmamalarının birkaç nedeni var.

Birincisi “geleceğe güvensizlik”... Yine güven sorunu.

İkincisi örnek ve bilgi eksikliği.
Bilgi eksikliği derken Yıldırım, Hamdi Ulukaya’nın da büyük bir bağış yaptığı, zenginleri bağış yapmaya teşvik eden “Given Pledge” oluşumuna işaret ediyor.

Türkiye’de kaç kişi Given Pledge”den haberdar” diyor.

Üçüncü neden Türk aile yapısından kaynaklanıyor.

Bizim aile yapımız, Batılı gence göre daha geç bir yaşta ayakta kalmayı öğrenen çocuklara verme, serveti aktarma düzenini sürdürüyor.

Dördüncü neden ise Forbes gibi dergilerin her yıl yayınladığı “en zengin” listesinde alt basamaklarda yer alma kaygısı. Servetinizin hatırı sayılı bir bölümünü hayır işlerine vakfettiğiniz takdirde listede altlara düşmek tabii ki kaçınılmaz.

Haberin Devamı

Sonuçta, Yıldırım’ın kitabı, projektörü sivil toplumdan, vakıflara, küçük bağışçılara ve servet sahiplerine kadar tutarak toplumu da analiz ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları