Skandal karar! -1-

DEVLETİMİZİN kuruluşunda Anayasa Mahkemesi diye bir kuruma sahip değildik. 1960 İhtilali’nden sonra yapılan 61 Anayasası ile bu kurumla tanıştık. Senato da bu anayasa ile getirilmişti ancak yine bir darbe sonucu yapılan 82 Anayasası ile bu kurum kaldırıldı.

Haberin Devamı

Niyet bozuk olup ilk düğme yanlış iliklenince, takip edilen bütün düğmeler de yanlış ilikleniyor. Anayasa Mahkemesi Kurumu gerekli mi, bizce olsa da olur olmasa da. İlla olacaksa vesayet kurumu şeklinde değil, asli fonksiyonunu icra edecek şekilde konumlanmalı.

Biz, Anayasa Mahkemesi’ni ve Senato’yu TBMM’nin üst bir kuruluşu olarak gördük ve bu her iki kurum da TBMM’nin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi görev icra etti.

Düşünebiliyor musunuz, 61 Anayasası ile ‘temelli senatörlük’ diye bir görev uydurduk. Türk Dil Kurumu güncel Türkçe sözlüğü, ‘temelli senatör’ü şu şekilde tanımlıyor: (isim) Belli bir süreye bağlı olmayan atanmış senatör.

Demokrasi ancak bu kadar katledilebilir. Şu hale bakın, halk tarafından seçilmiş olmayacak (atanmış çünkü), görev süresi sınırlı olmayacak, yani ömür boyu o görevde kalacak ve bunun adına da senatör, üstelik temelli senatör denilecek.

Haberin Devamı

Ve buna utanmadan demokrasi dedik, yani halkın idaresi. İyi de, insana, hani halk nerede diye sormazlar mı?

Yalnızca bugün değil, kurulduğu günden beri Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararların pek çoğu hep tartışma konusu olmuştur. Siyasi partiler hakkında öylesine çok kapatma kararı verdi ki ülke siyasi parti mezarlığına döndü.

367 garabeti, hukuk tarihimizde kara bir leke olarak durmaktadır.

2017 yılında yapılan son Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesi’ndeki iki askeri üyenin görevine son verildi ve üye sayısı 17’den 15’e düşürüldü.

Malum, 35 senedir terörle boğuşuyoruz. Kıt olan imkânlarımızı da terör belasından kurtulmak için seferber etmekteyiz.

Devletin içinde çöreklenen FETÖ iblisi yüzünden daha düne kadar, terörle mücadele adı altında dağları taşları bombalayıp durduk. Milyarlarca dolarımız gitti ama bu mücadelede sonuç alamadık.

Çünkü devletimizin istihbarat örgütleri, birbirlerine kontra gidiyor, birinin yapmak istediğini diğeri bozuyordu. Nedeni gayet açıktı: Zira bizim MİT Müsteşarımız kendini, CIA’nın Ortadoğu istasyon şefi olarak görüyordu!

Şahsen benim de içinde bulunduğum Parlamento, istihbaratımızın millileştirilmesi için gerekli kanunları çıkardı. Son günlerdeki operasyonlara dikkat edin, ‘MİT ve Emniyet’ten ortak operasyon’, ‘MİT ve TSK’dan ortak operasyon’ şeklindeki haberlere tanık oluyoruz.

Haberin Devamı

Üstelik hepsi de son derece başarılı olup, nokta hedefleri bulup imha ediyor.

Ayrıca daha düne kadar, yurtdışında iz sürüp belirlenen hedefleri imha edemiyorduk. Bu da bize çok pahalıya mal oluyordu. İçeride sinek kovalıyorduk, oysa bataklık dışarıda, asıl onun kurutulması gerekiyordu.

Bunun için de hem yurtiçinde ve hem de yurtdışında, dört koldan operasyonlar düzenliyoruz.

Artık dağlar ve taşlar bombalanmıyor, nokta hedefler bir bir imha edilip büyük başarılara imza atılıyor.

Bu cümleyi bilerek yazıyoruz, 35 yıllık mücadelemizde ilk kez inlerine girdik ve terörün belini kırdık.

İşte tam bu aşamada, Anayasa Mahkemesi beklenmedik bir karara imza attı ve devleti, güvenlik güçlerini suçladı.

***

Haberin Devamı

NOT: Bu uğursuz kararı irdelemeye cumartesi günkü makale ile devam edeceğiz.

F.B.

 

Yazarın Tüm Yazıları