Ayıplı demokrasi

Ta Osmanlı’nın gününden devralıp (tevarüs ettirip) inat ve ısrarla sürdürdüğümüz bir ihanet damarımız var. Bizdeki bu şedit (çok kuvvetli) ihanet damarının dünyada ikinci bir örneği yoktur.

Haberin Devamı

Bu damar, o günden beri muhalefet etmekle ihanet etmeyi aynı gördüğünden, bizim tarihimize bir yerde ‘ihanetler tarihi’ de denilebilir.

O gün halife-sultanını (Sultan Abdülaziz) boğduran o zihniyet, Cumhuriyet’in sözde demokrasi ekseninde de başbakan ve bakanlarını astırdı.

O gün bugündür tüm bu darbelere ve darbe girişimlerine bakınca, bunları yapanların gerçekte millet düşmanı olduklarını görürüz. Millete ve milletin değerlerine düşmanlık...

Dışarısı da işte içimizdeki bu hain damarı adeta bir maden gibi işleterek, yandaşları olan bu kişileri yönetime taşımış ve onlara da istediklerini rahatlıkla yaptırmıştır.

Çok eskilere gitmeyi bırakın, yalnızca şu yakın tarihteki demokrasi sürecimize baktığımızda tek kelime ile utanç tablosu ile karşılaşırız.

Haberin Devamı

Oysaki devletle millet bir bütündür. Bunlardan her biri varlığını diğerine borçludur. Millet, devletini yapılandırırken kendinin ve devletinin güvenliği için güvenlik birimleri ve ordular kurmuş ve onları silahla donatmıştır.

Düşmanlara karşı kullanılması gereken bu silahlar, düşman bellenen millete, milletin değerlerine ve milletin seçtiklerine doğrultulmuştur.

Emrinde olduğu cumhurbaşkanına, başbakanına, bakanlarına ve vekillerine silah doğrultup teslim alan ve ona hakaretler yağdırmayı maharet bilen bir asker dünyanın neresinde görülmüştür?

Ordumuzun kahir ekseriyeti her daim vatan ve milletperver olmuş, lakin içinde küçük bir azınlık konumundaki mahut güruh, dışarısının da telkinleriyle darbeye kalkışmış ve bu melanetlerine, emir-komuta içinde tüm orduyu dahil etmişlerdir.

Üstelik bunu her on yılda bir işlemiş ve bu kepazelikle övünmüşlerdir.

Şükürler olsun ki aynı ordunun içinden bu hainlere hadlerini bildiren kahramanlar da çıkmadı değil. Mesela günümüzün Ömer Halisdemir’i ile vaktiyle Sultan Abdülaziz’i boğduranları katleden Çerkes Hasan Bey aynı şeref payesine sahiptir.

Çerkes Hasan Bey, eniştesi Halife Sultan Abdülaziz’i katlettiren Serasker Hüseyin Avni’yi takip eder. Mithat Paşa’nın konağında toplantıda olduğu öğrenir. Konağı basar ve Hüseyin Avni Paşa’yla birlikte toplam dört kişiyi delik deşik eder.

Haberin Devamı

Çerkes Hasan Bey’in Edirnekapı’daki mezar taşında şu ifade yer almaktadır: “Genç yaşında velinimeti uğruna canını feda etmiştir!”

Bu olaydan sonra geçen 140 sene zarfında (Atatürk dönemi hariç) ordu, hep içindeki o damar yüzünden, hiçbir zaman kabına sığmamış, yani darbe üstüne darbe yapmayı maharet bilmiştir.

Son ve en iğrenç örneğini 15 Temmuz 2016’da yaşadık. İçsavaş çıkartılıp kardeş kardeşe kırdırılacaktı.

Bu darbe sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevliyken komutanlığı ele geçirmeye çalışan darbe yanlısı Tuğgeneral Semih Terzi’yi göğsünden vurarak öldüren, ardından da darbe yanlısı askerler tarafından vurularak şehit edilen koruma astsubayı Ömer Halisdemir tarih yazdı.

Haberin Devamı

Takvim yapraklarını çevirdikçe, ayıplı demokrasimizin bu denli utanç tabloları her daim önümüze çıkacak ve şanlı tarihimizde birer kara leke olarak kalacaklardır.

Yazarın Tüm Yazıları