Bu ülkede yatırımcıyı nasıl bilirsiniz

Haberin Devamı

DÜN, Çerkezköy’de binlerce işsiz gencin sabahın köründen gece yarısına kadar bir umutla nasıl beklediğini yazdım.
Bir fabrikaya 600 işçi alınacaktı.
Yatırımdı yani.
Bu yazıyı okuyan bir işadamı dostum aradı...
Dalaman’da 35 yıldır turizmcilik yapıyor.
Dikkat edin, ‘otelci’ demedim.
Yani betondan canavarları otel diye kıyılara diken, doğayı katleden, sonra da ‘turist gelsin’ diye bekleyen ‘otelci’ değil.
Dalyan’ın tarihini kitaplaştıran... O bölgenin dokusuna, kültürüne sahip çıkan bir yatırımcı...
Yani yatırım yaptığı kültürü, doğayı ve tarihi katleden değil, yükselten bir isim.
Yücel Okutur...
Aynen şöyle dedi:
“Sevgili Fatih, nedense bu ülkede yatırımcı denilince hep bir kuşkuyla bakılma durumu var. Potansiyel suçlu sanki... Yani yatırım yapıyorsa yasadışı, ahlak dışı bir iş çevirecek gibi...
“Niye” diye soruyorum...
“Yatırım yapan işadamı sanki potansiyel bir suçlu gibi algılanıyor. Bir toplumda birkaç hatalı insan olabilir. Ama bu durum bütün toplumu hatalı mı yapar? Bak burada bir butik otel daha açmaya çalışıyorum... Nasıl bir bürokrasiyle uğraşıyorum bilsen... Oysa bu yatırımlar yapılmazsa bu gençlerimize nerede iş bulunacak? Bak nasıl yazmışsın umudun mitingi diye...”
Yücel Okutur gibi birçok işadamı dostumdan mesaj geldi.
Gerçekten ilginç bir durumdur bu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğal olarak kamu yatırımları ön plandaydı.
Özel sektör yoktu. Devlet vardı.
O nedenle ‘devlet baba’ kavramı gelişti.
İş bulacaksan devletin kapısına gideceksin.
Aradan yıllar geçti.
Özel sektör kavramı hayatımıza girdi.
Artık devlet değil, özel sektör yatırımı yapacak... Sektörler geliştikçe iş kapıları açılacaktı.
Hatırlayın...
‘Teşvik’ diye bir kavram var.
Ama sorun bakalım, ‘teşvik’ denilen şeyi nasıl bilirsiniz?
Yüzde doksan ‘yolsuzluk’ olarak cevaplar.
İşte meselemiz de budur arkadaşlar.
Bir ülkede yatırımcı, yatırım yapmakta zorlanıyorsa...
Bürokrasi tarafından potansiyel suçlu olarak algılanıyorsa...
Ve en önemlisi...
Bir ülkede yatırımcının kaderini, projelerinin verimliliği değil de siyasi iradenin tercihleri belirliyorsa...
Meselemiz var demektir...
Ne işsizliği çözebiliriz ne de ekonomik sorunları...
Hele bir de Güneydoğu’ya yatırım yapanlar var...
O yolları, barajları yapanlar var...
Bir keresinde Siirt’te bir dağın nasıl delinip baraja yol açıldığına şahit olmuştum...
Büyük mücadeleler bunlar... Büyük riskler... Büyük cesaretler...
Bunları niye anlatıyorum?...
Çerkezköy’de bir iş umudu için gece yarısına kadar bekleyen kardeşim için...
Şırnak’ta Atatürk Parkı’nda oturaklara oturmuş bekleyen yüzlerce işsiz kardeşim için...
Aydın’da âşık olduğu kızın yüzüne işsizlikten bakamayan delikanlı için...
Ve Edirne’den Kayseri’ye kadar Anadolu’nun her bölgesinde iş bekleyen gençlerimiz için anlatıyorum...
Eğer yine de anlatamazsam...
Bu defa en yüksek sesle bağıracağım...

Yazarın Tüm Yazıları