Ankara’da senfonik devrim

1975’li yıllarda hafta sonu sabah saat 10.00’da kapının önünde beklemeye başlardık...

Haberin Devamı

11:00 konseri için bilet kuyruğu... Soğuktu. O zamanlar sigara da içerdik...

Ben Handel çılgınıydım. Bülent, “Brahms 1” derdi. Sonra Edip Cansever’i konuşmak için Merih’e giderdik.

Isınmak için biraz çay ve biraz daha sigara.

Gidip içeride dinlediğimiz her notadan biraz aşk, biraz şiir, biraz hayal çıkarırdık...

Meriç Sümen’le ilk röportajımı yapmıştım...

Geçmişten niye böyle uzun ve derin bir alıntı yaptım?

Çünkü... Aradan 45 yıl geçtikten sonra yine CSO’nun kapısındayım... Şimdi onu anlatacağım ama...

Böyle bir kültür merkezi tek yazıda anlatılamaz.

Bunu Ankara’daki yeni CSO binasının o muazzam sahnesinin tam ortasında...

Şef Cemi’i Can Deliorman’la konuşurken anladım. Cemi’i 37 yaşında. Yani o henüz doğmuşken...

Benim 45 yıl önce kapısında beklediğim CSO’nun yeni şefi...

Öyle şeyler anlatıyor ki...

Haberin Devamı

Bir sessiz devrimi dinliyorum...

Onun kullandığı “yaratıcı üslup”, hayaller, beklentiler, heyecanlar. Avrupa’dan davet edilmiş genç Türk sanatçılar. Evet, 45 genç müzisyen gelmiş...

Türkiye’de klasik müzik için yepyeni kapıların açıldığı sessiz bir devrimin temsilcisi olarak konuşuyor Cemi’i...

Devrim deyince yanlış anlaşılmasın. Yaratıcı ruhun gelenekler üzerine kurduğu bir değişim bu... O nedenle uzun yorumlar yerine kısa metinlerle anlatmak istiyorum...

Ankara’da senfonik devrim

BOŞ SAHNEDE BİLE HEYECANLANDIM

O muazzam salonun sahnesinde duruyoruz... Işıklar... Renkler... O atmosfer...

Karşımızda 2.000 koltuk. Bir konser anında kendimi sahnede ve seyircilerin önünde düşünüyorum.

Ve soruyorum:

“Boş bir sahneye çıkmak bile bana heyecan veriyor. Ya konserde ne hissediyorsunuz?”

Cemi’i iki elini açıyor:

“Evimdeyim... Evimdeyim. Bütün hayatımız burada geçiyor.”

DÜNYA ÇAPINDA İSİMLER

Şef Deliorman CSO’ya başka bir soluk daha getiriyor.

Yalnızca klasik müzik değil...

Pat Metheny, Chris Botti gibi dünya çapında sanatçılar da davet listesinde.

Mesela 17 Aralık’ta Michel Camilo geliyor...

Haberin Devamı

Dominic’ten New York’a uzanan bir Latin ruhunun, piyanoda klasik eğitim aldıktan sonra caza doğru paraşüt açışıdır Camilo’nun müziği...

O yüzden ilk bestelerinden birisinin adı ‘Why Not’tır.

Bence Cemi’i de CSO’nun yeni konseptinde gençlerle birlikte “Neden olmasın?” diye yola çıkmış...

O eski, kalıplarla çizilmiş mermerden büstler halindeki “orkestra şefi” döneminden yeni bir anlayışa yolculuk bu... Ama köklerine tutunarak... Dinleyiciyle müziği paylaşarak...

GENÇ ŞEFLER DÖNEMİ

Aslında Cemi’i Can Deliorman bunu yapan tek kişi değil. Dünyada da çok önemli senfoni orkestralarının başındaki genç şefler böyle bir yolculuğu sürdürüyor...

Hatta ondan daha genç şefler var... Örneğin; İsrail Filarmoni, Finlandiya Radyo Orkestrası, Orkestra de Paris, Birmingham Senfoni... Chicago Senfoni...

Haberin Devamı

Ankara’da senfonik devrim

‘MAVİ SALON’DAKİ SORU

CSO binasında ikinci bir salon var... Mavi Salon... Burası da söyleşiler, özel konserler için hazırlanmış... İşte o sahnede soruyorum:

“Bütün bu CSO binasının sizin için anlamı nedir?”

Cemi’i iki elini havaya kaldırıp, tıpkı bir orkestra yönetir gibi cevap veriyor:

“Bu orkestranın, bu tarihin, bu benzersiz kültür mirasının bir parçası olmak en büyük sorumluluğum ve motivasyon kaynağım. Bu anlamda şu an hayatımın merkezine oturan bu mabet artık bir ev gibi kucaklayıcı, heyecan ve ilham verici sonsuz bir dinamizmle dolu bir yaşam alanı. Bu yaşam alanı bir devlet dairesi olmasının ötesinde, zaman kavramının olmadığı, içinde üretkenliğin, çalışmanın, yaratmanın ve iyi müziği aramanın sınırlarının olmadığı benzersiz bir yer.”

Haberin Devamı

Ankara’da senfonik devrim

SENFONİK MÜZE

CSO’nun yenilikçi yapısını anlatırken, sakın zannetmeyin ki kopup gidiyorlar...

Hayır...

Şef Deliorman köklerine de sıkı sıkı bağlanıyor ve şöyle diyor:

“Orkestranın tarihine baktığınızda yine savaşlar döneminde bile hiç kesintiye uğramadan sanat hayatını devam ettirdiğini görüyoruz. CSO ayrıca Avrupa’nın majör orkestralarından; Berlin Filarmoni, Viyana Filarmoni gibi orkestralardan çok daha köklü bir orkestra. 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasıyla Atatürk’ün emriyle Ankara’ya taşınıyor. Orkestra salt çok sesli müziğin Türkiye’deki öncüsü olmakla kalmıyor aynı zamanda çok sesli müzik eğitiminin de başlangıcına sebep olan çok önemli bir kurum. CSO sadece kurum olmanın dışında ülkemizin sahip olduğu en değerli kültür miraslarından bir tanesi.”

Haberin Devamı

EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR

CerModern kültür merkezini ve ardından CSO’nun yeni binasını gezdikten sonra gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim...

Ankara tam anlamıyla bir “kültür ve sanat vahası”na kavuşmuş...

CSO’nun konser salonu dünya çapında bir akustik kaliteye sahip.

Sergi salonları, kafeler, müzeler...  Mutlaka görmelisiniz.

Ankara’da senfonik devrimDünyanın en ünlü sopranolarından Angela Gheorghiu, CSO’nun açılışı için Ankara’daydı.. “Aydan dünyaya doğru şarkı söylemek isteyen” o müthiş ses harika bir konser verdi..

27 YIL SONRA

Kaç cumhurbaşkanı, kaç başbakan, kaç kültür bakanı geçti bilemem... Ama tam 27 yıldır inşaatı bitirilemeyen CSO binasının kısa sürede tamamlanması için talimat veren başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve inşaatını gün gün takip eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’a teşekkür ediyorum... Elbette mimarları Özcan ve Sema Uygur’a, işçisinden mühendisine, gece inşaatlarda yatan bürokratlarına kadar hepsine teşekkür ediyorum... Türkiye, Ankara muhteşem bir eser kazanmış...

Ankara’da senfonik devrim

NASIL ŞEF OLDU?

“Müzisyenlere baktığınızda ailelerinde hep müzisyenler olduğunu görürsünüz. Bende böyle bir şey söz konusu değil. Ailemdeki ilk müzisyenim. Annem kulağımı keşfetti. Duyduğum sesleri çok iyi tanıyabildiğimi görünce, beni piyanoya başlattı. Konservatuvarda keman okudum. Konservatuvar orkestrasında keman çaldım. 18 yaşında Viyana’ya giderek orkestra şefliği bölümüne başladım.”

Sonrası: 2004 yılında Graz Müzik Üniversitesi Orkestra Şefliği bölümünü kazanan tek aday olan Cemi’i Can Deliorman, ünlü orkestra şefi Martin Sieghart’ın orkestra şefliği sınıfından derece alarak mezun oldu. Ardından yüksek lisans eğitimi için Princeton’da Westminster College of the Arts’a tam burslu olarak davet edildi. Deliorman, 2010 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye’ye davet edildi...

Yazarın Tüm Yazıları