Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

2018 yılının Nisan ayı...

Haberin Devamı

Viyana... Güneşli bir gün...

Haluk Kardaş adlı bir Türk, Nachtmarkt mevkisinin hemen yanı başında dolaşırken, eskiden tanıdığı Alex adlı birine rastlar.

Alex birlikte kahve içmeyi teklif eder ve Cafe Cortez’e giderler.

*

Oturdukları kafe, Saraybosnalı birine aittir ve biraz ilerideki Cafe Wild kapandıktan sonra esnafın mekân edindiği bir yerdir.

Melanjlarını ısmarladıktan hemen sonra, Alex çantasından deftere benzeyen bir şey çıkarır ve “Sanırım bu ilgini çeker” der...

Haluk Kardaş bir süre inceler ve...

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

Bu bir “minute book”tur...

O an Alex’le karşılaşmasının bir tesadüf değil, kader olduğunu anlar...

*

Haluk Kardaş bir ilkyardım doktorudur. Ama çok özel bir ilgi alanı vardır.

Haberin Devamı

Tarih araştırmacısıdır. Bulduğu defter, bir ticaret odasının toplantı kayıt tutanaklarıdır.

Ne var ki, herhangi bir ticaret odası değildir bu... İngiliz Ticaret Odası’nın “Türkiye ve Balkan Devletleri” bölümünün toplantı kayıtlarıdır...

Buna “minute book” deniyordu...

*

Ama Dr. Kardaş’ın elindeki defterin çok önemli bir başka özelliği vardır...

Defter, odanın 1919 ile 1922 tarihleri arasındaki toplantılarının tutanaklarıdır...

Yani İstanbul’un “işgal altında” bulunduğu yılların ticari kayıtları...

*

Dr. Kardaş bu defteri aldı...

İki yıl boyunca satır satır inceledi...

Başka kaynaklara gitti... Ve sonuçta Viyana çarşısında başlayan bu hikâyeyi bitirdi...

O çalışma bu yıl ocak ayında yayınlandı...

Ben de 26 Ağustos günü bu kitabı okumaya başladım...

Kitabı 29 Ağustos günü bitirdim ve bugün, yani 30 Ağustos günü yazıyorum.

*

Bu defterdeki notları okuyunca anlıyorsunuz ki... Bu ülkenin eski başkenti, vatandaşından alınacak vergilere, limanına girecek gemilerin bağlanacağı yere kadar İngilizlerin eline geçmiş...

*

İşte bu defterin Türkçe yayınının ilk ve son sayfasında üç öyle ayrıntı var ki...

Tam da bugün okumanın zamanıdır...

...........................................................

◊ Haluk Kardaş, Alp Burak, Suer Kardaş, Cem Zafer: ‘Minute Book: İngiliz Ticaret Odası Türkiye ve Balkan Devletleri; İstanbul’da İşgal Günleri’, Kronik Yay. Ocak 2020

Haberin Devamı


SON SAYFADA BİR TARİH BİR İMZA VE İKİ AYRI ŞEHİR

SON
sayfadan başlayayım.

Kitap, sayfa sayfa yayınlanmış. Bir tarafta
el yazısı ile zabıtlar...

Karşısında ise baskı harfleriyle Türkçesi... Şimdi 428’inci sayfadan bir ayrıntı...

O gün alınan kararların altında, bu son toplantının başkanı W. G. Middleton Edwards’ın imzası var...

Altında ise kararın alındığı yer olarak şu yazıyor:

“Constantinopol...”

Karşı sayfadaki Türkçe çevirisinin altında yazılı yer ise şu:

“İstanbul...”

*

İmzanın yanında bir de tarih var...  7 Haziran 1922...

Yani 30 Ağustos 1922’den 53 gün önce...

*

Bu kitap, Türklerin tarihinde Constaninopol’ün ikinci defa İstanbul oluşunun hikâyesinde küçük bir parça...

Haberin Devamı

Ve bu tarihin bize söylediği tek gerçek şudur...

Fatih’in fethettiği bu şehri, bugün hepimizi tebaa olmaktan kurtarıp eşit vatandaş haline getiren, ülkenin köylerindeki, en kenar mahallelerindeki yoksul, fukara halk çocuklarına başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yollarını açan Cumhuriyet’in ordusu kurtarmıştır.

*

O kurtuluşta 30 Ağustos gerçek bir zafer günüdür...

Mustafa Kemal Atatürk ve fedakâr arkadaşları, bu ülkenin Türkleri, Kürtleri, Lazları, Çerkesleri, Arapları, hep birlikte, İslam âleminin ilk cumhuriyetini ve demokrasisini işte bu zaferle başlayan yıllarda kurmuştur.

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

*

30 Ağustos zafer günümüz hepimize kutlu olsun...



VE İLK SAYFADAKİ İLBER HOCA: HAYALLERİ NASIL SÖNDÜRÜLDÜ 

Haberin Devamı

KİTABIN sunuşunu İlber Ortaylı yazmış. Yazısını şöyle bitiriyor: “Göze batıyor ki burada artık çökmüş, zapt edilmiş bir
memleketi, ileride sınırları yeniden düzenlenecek bir bölgeyi her anlamda düzenlemeye çalışıyorlar ve ticaret odası önemli bir misyon yükleniyor.

Sonraki aylardaki gelişmeler hayallerinin gerçekleşmeyeceğini gösteriyor.

Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadele Hareketi sayesinde tüm planları sekteye uğruyor.

Kurtuluş Savaşı’nın hangi zorluklarla kazanıldığını daha kolay anlamak için bu tür önemli yayınların neşri çok faydalı, tarihseverlere tavsiye ederim...”

CUMHURİYET ORDUSU KOMUTANI İSTANBUL'A GİRERKEN, HİLAFET ORDUSU KOMUTANI NICE'DE ÖLÜYOR

O
defterdeki son toplantıdan 15 ay sonra...

Haberin Devamı

Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3’üncü kolordu, 6 Ekim 1923 günü İstanbul’a girdi...

Onu Galata Köprüsü’nde gösteren fotoğraflarda arka planda dört siluet görünür.

Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camisi, Ayasofya ve Yeni Cami...

Bir zamanlar yabancı bayrakların asılı olduğu saraya ve camilerimize artık Türk bayrağı çekilmiştir.

*

Aynı gün, yani 6 Ekim 1923 günü, belki de aynı saatlerde, İstanbul’dan çok uzak bir yerde, Fransa’nın Nice şehrinde bir Türk hayata veda etmektedir..

Onun adı Damat Ferit Paşa’dır...

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

Yani işgal altındaki İstanbul’da kukla saray yönetiminin kukla sadrazamı...

Sultan Abdülmecid’in kızı, Vahdettin’in ana bir kız kardeşi Mediha Sultan’la evlendiği için damat lakabı kazanmış başbakan...

O da 7 Nisan 1920 günü, Anadolu’da savaşan Kuva-yı Milliye’ye karşı İngilizlerin emriyle “Kuva-yı İnzibatiye” ordusunu kuran adamdır.

Hiç utanmadan, çekinmeden bu orduya bir de “Hilafet Ordusu” adı verilmiştir.

*

Ama kadere bakın ki...

Türkiye’yi ve İstanbul’u işgalden kurtaran Kuva-yı Milliye ordusunun komutanı 6 Ekim günü, atının üstünde göğsünü gere gere İstanbul’a girerken, o da kaçtığı Nice şehrinde yatağında yapayalnız hayata veda ediyordu...

*

Yakınlarının anlattığına göre, kendi evinde bile akşam yemeğine smokinle inen, eşine piyanoda Haydn’ın parçalarını çalan, binlerce kitap okumuş bir Osmanlıydı...

Ne gariptir ki bu ülkeyi onun yaşamak istediği hayat tarzına daha uygun bir Türkiye’ye, yok etmeye çalıştığı Mustafa Kemal Atatürk götürecekti.

BU ANDROID FOTOĞRAF, BU İKİLİ, BU SÖZLER, İŞ YAPAR ABİ

HİÇ
kuşkusuz bu haftanın en kuvvetli ve iddialı şarkısı sürpriz bir ikiliden geldi...

Gülşen ve Edis...

Kapak fotoğrafı Tilda Swinton’ı andıran, android, aseksüel bir beyazlık...

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

Bir de şu sözler:

“Duygularım dolar gibi yükseliyor...”

“Yarınlar yokmuş gibi yapalım...”

Sözler bomba... Kışkırtıcı... Provokatif...

Bu şarkı iş yapar abi...

‘VAHİT’ CAZ DEĞİL AMA TAM BOZCAADA ŞARKISI

GEÇEN
cuma çıkan yeni şarkılardan biri de Elif Pıtırlı’nın “Vahit”i...

Bu yılki Bozcaada Caz Festivali’nde çalan sanatçıların parçalarından oluşan harika bir albümde dinledim.

Gerçi caz demek zor ama buzukilerle falan tam bir Ege adası şarkısı olmuş.

Hele girişteki “Hadi bakalım buyurun” lafı var ya...

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

Yetti bana...

Bu arada albümdeki parçaların hepsi güzel.

Hele hele Volkan Öktem’in “Mira” adlı parçasını anında Spotify’daki “Afternoon Jazz” listeme aldım.

Kerem Görsev’in “Spring Water”ı vazgeçilmez gece parçamdır, bu da oldu...

Albümdeki öteki sanatçılar, Seçil Akmirza, Alp Ersönmez, Sarp Maden, Çağrı Sertel, Emir Ersoy...

Hepsi de iyi...

Bozcaada Caz Festivali’ni düzenleyenleri kutlarım...

Tam ada için hafif caz repertuvarı yapmışlar...

MÜZELERARASI ‘EN İYİ POPO’ YARIŞMASINI KİM KAZANIR

HABER
, 22 Temmuz günü İngiliz Guardian gazetesinde yayınlandı.

Pandemi dolayısıyla ziyaretçi kaybeden Yorkshire Müzesi nisan ayında “bestmuseumbum” hashtag’i ile bir tür yarışma başlatmış.

“Bum”, Cambridge İngilizce sözlüğünde şöyle açıklanıyor:

“İnsan vücudunun üzerine oturulan bölümü...”

Viyana çarşısında bulunan bir defterin son sayfası

“Popo” yani...

Türkiye’den girecek bir heykel var mı bilmiyorum ama ben hangi müzenin kazanacağından çok şunu merak ediyorum:

Yunanlar mı kazanacak, yoksa Romalılar mı...

Heykelleri demek istiyorum tabii...

Yazarın Tüm Yazıları