Tükürük hokkasında birkaç santimetreküp de...

Önce o sözde “tarikat”ın adından başlayayım...

Haberin Devamı

“Uşşaki” diye bir isim...

Nereden bulmuşlar bu ismi derseniz, sıkı durun...

Anlamı “âşık” kelimesinin çoğulu olan “uşşak”tan geliyormuş...

*

Tükürük hokkasında birkaç santimetreküp de...

Bir adım daha ileri gidelim...

Nereden geliyor bu tarikat? Yine sıkı durun.

“Halveti” tarikatının bir koluymuş...

“Halvet” de “zikir, ibadet, muhabbete girmek” gibi şeylermiş.

Üstelik Osmanlı’nın en kuvvetli ve yaygın tarikatıymış.

18 Osmanlı sultanının bu tarikatın üyesi olduğu yazılı bazı yerlerde.

Son günlerin moda deyimiyle, şu “etimolojik iltisak”a bakar mısınız...

*

Gelelim adamın kendisine...

Daha ilk fotoğraftaki mostrasını gördüğümde içime yerleşen his şuydu:

“Riyakârlık, süflilik...”

Akıyordu çünkü suratından...

*

Haberin Devamı

Sonra adamın “halvete girmek” istediği 12 yaşındaki kızın babası ile sohbetindeki halini tavrını anlattılar...

Aman Allah’ım... Kuyruğu sıkışınca nedir o tırsmışlık... O sahtekârca alttan almalar...

Tutmayınca yalvar yakar olmalar...

O da tutmayınca ahlaksız teklifler...

O da tutmayınca peygamberleri bile devreye sokacak alçaklaşmalar...

*

Karşımızda sarığıyla, cübbesiyle, sakalıyla, sıvazlamasıyla bir iğrençlik abidesi duruyor...

Abide deyince dimdik bir şey falan sanmayın... Bir tek kaidesi kalmış, gerisi vertebrasız, salya sümük, süklüm püklüm bir teneke...

*

Ve geleyim zincirin son halkasına...

Fotoğrafına bakıp bakıp, “Yuh artık... Bu mu ulan!” diyorsunuz...

Hangi akıl, hangi mantık...

Hangi itikat, hangi maneviyat...

Hangi din, hangi tarikat...

Kime, kimlere haykırıyorsunuz bu öfkeyi?

Tabii ki bu süfli karakterin dizinin dibine çömelenlere, eline eteğine yüz sürenlere, arkasında saf tutanlara...

Bu adamı destekleyen, hâlâ kollamaya çalışan kim varsa ona, onlara...

*

Ve bir de hepimize......

Sadece bu süfli adama bakıp onun yüzüne tükürmek yetmez...

Onun dergâhında saf tutan, karısını kızını bu adamın halvetine sokan...

Gördüğü halde bırakmayan kim varsa...

Tükürük hokkasında birkaç santimetreküp de onlara bırakalım...

BİR FACİANIN SON SAHNESİ VE GERİYE KALAN TEK ŞAHİDİ

GECE
yarısı çekilmiş bu fotoğrafı dün New York Times gazetesinde gördüm.

Haberin Devamı

Denizde yüzen küçücük bir kurtarma sandalına yaklaşan kurtarma botu...

Küçük sandaldaki kişinin adı Sareno Edvardo...

Tükürük hokkasında birkaç santimetreküp de...

Japonya sahillerinde batan bir gemiden kurtulan tek canlı...

Canlı diyorum, çünkü gemide personel dışında 6 bin inek vardı...

Gemi tropikal fırtınaya yakalandı ve güverteye gelen dev bir dalga ile dengesi bozulup battı.

İçerideki inek sayısı biliniyor ama çalışan kaç insan olduğu bilinmiyor.

Bilinen tek şey, şimdilik bu meşum gemiden bir tek insanın kurtulduğu...

Hayvanların tümü ve biri hariç personelin tamamı ölmüş...  Yeni Zelanda gemiyle hayvan taşıma işini şimdilik durdurmuş...

21’inci yüzyılın yeni köleliği bu olsa gerek...

SMOOTH JAZZ SEVENE GÜZEL BİR ‘BLUE MOON’

DÜN
streaming platformlarına yüklenen yeni şarkılardan en çok sevdiğim, “Blue Moon” şarkısının yeni bir versiyonu oldu. Söyleyen de çok sevdiğim bir ses olan Laura Fygi...

Tükürük hokkasında birkaç santimetreküp de...

Haberin Devamı

Fygi, Hollandalı bir caz şarkıcısı...

Pek fazla bilinen bir yorumcu değildir...

Babası Hollandalı, annesi ise Mısırlı bir dansözdü... Ama kendisi Uruguay’da büyümüş. ‘Blue Moon’ 1934 yılında bestelenmiş bir smooth jazz klasiği...

Hemen ‘Afternoon Jazz’ listeme ekledim. Eğer bir mevsimde dört dolunay varsa, bu dördüncüye ‘Blue Moon’ deniyor...

Aklınızda olsun... Böyle bir gecede de iyi gider.

İKİ YENİ CAZ PARÇASI DAHA

- KLASİK SMOOTH: Stella Starlight Trio-Finally.

- HAFTANIN SÜRPRİZ DÜETİ: Melody Gardot&Sting- Little Something’

SEVİYELİ MAGAZİN
CİHANGİR ERKEĞİ BOXER’DAN VAZGEÇİP SLİPE Mİ DÖNDÜ

GEÇEN
haftanın en büyük seviyeli magazin haberi “Cüneyt Arkın’ın don hikâyesi”ydi...

Haberin Devamı

İkinci don haberi Cihangir’den geldi...

Haberi de T24’te “Seviyeli Magazin” sayfasıyla büyük başarı kazanan Tuğrul Eryılmaz patlattı.

Küçük bir düzeltme yapayım, aslında o bomba haberin içinde gizliydi ve onu da ben yakaladım.

*

Haber şöyleydi:

Tuğrul Eryılmaz, yaş gününü kutlayan bir arkadaşına hediye olarak bir don almış ama hiç beklemediği bir sürprizle karşılaşmış.

Arkadaşı, “Ben small giyiniyorum, sen bana large getirmişsin” diyerek terslemiş...

Haber bu kadardı...

Ama asıl bomba, götürdüğü donun fotoğrafını yayınlayınca patladı...

*

Siyah-beyaz çizgili bir slipti götürdüğü...

Yani XXL’ını alsan, gözünün önüne “Arap Kadri” gelecek...

Dona uzun uzun baktım...

Haberin Devamı

İki soru fena halde kafama takıldı.

*

- BİR: Cihangir erkeği boxer’dan slipe mi döndü?

- İKİ: Bu yeni bir trend mi, yoksa Cihangir’de var olan demode, retro bir estetiğin eseri mi?

- ÜÇ VE EN ÖNEMLİSİ: Kim bu slip giyen Cihangir erkeği...

Yani kim bu “Cihangir’in Arap Kadri’si”...

*

Peşindeyim... Bulur bulmaz kamuoyu ile paylaşacağım.

YARIN
O GEMİDE ÖLEN İKİ MAYMUN KİMİN SPERMİNİ TAŞIYORDU

AFRİKA
’dan Avrupa’ya giden gemide 3 maymun vardı.

Bunlardan ikisi yolda öldü...

Ama bu maymunlar, öyle hayvanat bahçesine götürülen egzotik hayvanlar değildi...

İkisi de rahminde, insanlık tarihinin çok gizli kalmış bir bilgisini taşıyordu.

O bilgi insanlığı ikiye bölecekti.

Bu hikâyenin öteki ucunda ise kimsenin bilmediği Kübalı bir kadın var.

Ve onun hiç kayda geçmeyen hikâyesi...

İşte insanlık tarihini değiştirebilecek olan bu iki maymunla bir kadının hikâyesi yarın bu sayfada... 

Yazarın Tüm Yazıları