Soyağacını on bir rakamı ile anlatan bir yıldız doğuyor

Bu harika fotoğraflar InStyle dergisinin son sayısında yayınlandı.

Haberin Devamı

Fotoğrafları Erman İştahlı çekmiş.

Eylül Solakoğlu da mülakat yapmış.

Kimdir bu fotoğraftaki genç erkek çoğumuz biliyoruz.

Kanal D’nin bu yıla damgasını vuran “Sadakatsiz” dizisinde Selçuk rolünde izlediğimiz Taro Emir...

Veya Tarık Emir Tekin... Veya Taro Emir Tekin...

Soyağacını on bir rakamı ile anlatan bir yıldız doğuyor

InStyle dergisi 2 yıl önce onun için “Bu çocuğa dikkat” diye bir yazı yayınlamış.

Haklılarmış, iki yıl sonra bu dizide parladı...

Yalnız ve öfkeli bir genci oynuyor filmde...

Arıza bir karakter yani...

Ama dizi ilerledikçe onun derinine iniyorsunuz ve oradaki travmayı görüyorsunuz.

*

Dizinin başından beri gözüm üzerinde...

Tahminim bu genç adamı yakın bir sürede Türkiye’nin Mickey Rourke ile Sean Penn arası bir karakteri olarak görebiliriz.

Haberin Devamı

Eminim bundan sonraki rolü başrol olacak...

Peki kim bu adam?

ANKA KUŞU VE YAĞMUR BULUTU DÖVMELERİ NEYİ TEMSİL EDİYOR

Kim olduğunu kolundaki dövmelerle anlatıyor.

“Dövmelerim yolculuğumdaki değişimleri temsil ediyor” diyor.

Mesela en sevdiği “11” dövmesi...

Bu, onun uğurlu rakamıymış ama anlamı da anne ve babasından geliyormuş.

11 annesinin doğum günü...

Annesi Şevval Sam...

“11” aynı zamanda babasının forma numarası...

Babası Beşiktaş’ın eski futbolcusu ve yeni futbol yorumcusu Metin Tekin...

Soyağacını on bir rakamı ile anlatan bir yıldız doğuyor

Dövme olarak bir de Londra’daki arkadaşı Michael’ın adı var.

Arkadaşlarına bağlılığını temsil ediyor.

Bir de “Anka kuşu” ve “ağaç köklerinden çıkan yağmur bulutu” dövmeleri...

“Farkındalık eşiklerini ve özgürleştiği anları” temsil ediyormuş.

*

Londra’da oyunculuk eğitimi almış.

Ayrıca fotoğrafçılık, sanat tarihi, caz tarihi ve sosyoloji dersleri almış.

Kendisini şu cümlelerle anlatıyor:

“Ben kendi parmak izimi bulmak isteyen bir adamım hayatta...”

“Bir aktör kendi bedeninde ne kadar saklanabilirse o kadar başarılı geliyor bana...”

Haberin Devamı

“İnsan formsuz (şekilsiz veya çok biçimli) olmalı...”

*

Taro Emir, Türkiye’de oyunculuğun artık sıradan magazin anlayışını aşan bir sosyolojiye sahip olduğunu göstermiyor mu...

Soyağacını on bir rakamı ile anlatan bir yıldız doğuyor

DAĞINIK KRUVAZENİN DAYANILMAZ ESTETİĞİ

TARO Emir’in fotoğraflarında giydiği açık renk kruvaze takımı çok sevdim.

Bu tür sallapati kruvazeleri çok estetik buluyorum.

Kimin tasarımı olduğunu merak ettim. Dergide styling’i Ece Şişik’in yaptığı yazılmış.

Ama giydiği elbiseleri kendisi ve Royal Wiseman tasarlıyormuş.

Dikimini ise Musa Çakmak yapıyormuş.

GÜRBÜZ’ÜN BU PAYLAŞIMI BANA ECEVİT’İ HATIRLATTI

“KAPANMA günleri özel” sayfamız bugün biraz farklı... Konumuz “muhbir vatandaş...”

Sayfada gördüğünüz bu illüstrasyon önceki gün Instagram’da paylaşıldı.

Haberin Devamı

1980’li yıllarda Hürriyet’in başlattığı “Uluslararası Karikatür Yarışması”nın jüri üyeliğini yaptığı yıllarda tanıdığım ve o zamandan beri büyük bir ilgiyle izlediğim Gürbüz Doğan Ekşioğlu çizip paylaşmıştı.

Soyağacını on bir rakamı ile anlatan bir yıldız doğuyor

Gürbüz uluslararası çapta bir çizerdir.

Bazı kedi çizimleri Amerika’nın en ünlü dergilerinden New Yorker’da iki defa kapak oldu. Gürbüz bu paylaşımı yaptığı sırada Türkiye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için başlatıldığı yazılan bir soruşturmayı konuşuyordu.

İddiaya göre İmamoğlu, Fatih Sultan Mehmed’in türbesine böyle elleri arkada girerek “saygısızlık” yapmıştı.

*

Sabah bu haberi okuduğumda “Olmaz öyle şey” deyip üzerinde durmadım.

Haberin Devamı

Konuştuğum bazı AKP’liler de benimle aynı görüşteydi. Ama sonradan işin aslı anlaşıldı.

Meğer CİMER’e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) böyle bir ihbar gelmiş ve onlar da bunu savcılığa iletmişler. Savcılık da İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemiş.

*

Bakanlık izin verecek mi bilmiyorum...

Ancak bu haberi okuduktan ve Gürbüz’ün bu konudaki çizimini de gördükten sonra aklıma eski başbakan rahmetli Bülent Ecevit geldi. Ecevit başbakanlığı sırasında bütün devlete bir genelge yayınlayıp şunu bildirmişti:

“Bundan böyle imzasız ihbarlar dikkate alınmayacak...”

Çok haklıydı ve ben de onu kuvvetli şekilde destekleyen bir yazı yazmıştım.

Nedenini de ikinci yazıda anlatayım.

Haberin Devamı

DİKKAT O ‘İMZASIZ MUHBİR’ SANDIĞINIZ KİŞİ OLMAYABİLİR

1960 darbesinden bu güne Türkiye tarihini izliyorum.

Türkiye bu “ihbarcılıktan” çok çekti...

Bu furya 27 Mayıs darbesinden sonra başladı.

Komşular komşuları ihbar etti...

Sonra 12 Mart ara rejimi, 12 Eylül, 28 Şubat, Ergenekon davaları ve 15 Temmuz darbesinden sonra büyük bir ihbar furyası yaşandı.

Ve bu mekanizma çok istismar edildi.

Yüz binlerce insanın hayatı asılsız iftiralarla kaydırıldı.

Neticede bu ihbar furyalarının faturası da hep iktidarlara çıktı.

*

Ecevit haklıydı.

Çünkü özel kan davasını, şahsi menfaatini iftiraya çevirip bunu ihbar haline getirmenin de bir bedeli olmalı...

Onun için de önce ihbar eden kişinin gerçek olup olmadığı araştırılmalı.

İmzasız ihbarlar ve böyle elleri arkadan bağlama gibi ihbarlar da dikkate alınmamalı...

*

Halk bu gibi zorlamaları pek hoş karşılamıyor.

İstanbul belediye seçimlerinde bir ilçe belediye başkanının İmamoğlu için ortaya attığı “Yunan” suçlamasının nasıl karşılandığı ortada...

Bir iletişim faciasıydı ve ters tepti...

O yüzden “muhbir vatandaşa” dikkat etmekte yarar var...

Bazen kendinizden yana sandığınız bir “muhbir vatandaş” çok başka biri çıkabilir.

Bu yedi ülkeye itirazım var
EK LİSTEDE NİYE TÜRKİYE DE YOK

DÜN canımı çok sıkan bir haber okudum. ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya...

Bu 7 ülkenin dışişleri bakanları bu hafta Londra’da bir araya geliyor ve önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya açısından çok önemli bir toplantı yapacaklar.

*

Bu ülkeler kendilerine “7’LER” adını taktılar. “7’LER” grubu dünyanın büyük sanayi güçleri arasındaki koordinasyonu sağlamak amacıyla kuruldu.

Bu grup şimdiye kadar “Enerji sorunu”, “Küresel yoksulluk” ve “Finansal kriz” gibi konularda toplanıyordu. Ancak bu hafta Londra’da çok başka bir konuyu konuşmak üzere bir araya geliyorlar.

“Demokratik değerleri savunmak ve açık toplum...”

Daha açıkçası şöyle tarif ediliyor:

“Demokrasi ile Çin ve Rusya gibi otoriter rejimler arasındaki rekabet nasıl koordine edilecek...”

*

Ancak bu buluşmanın bizim açımızdan çok düşündürücü bir tarafı var...

Bu defaki toplantıya “7’LER” grubuna dahil olmayan 4 ülke daha davet edilmiş.

Hindistan, Güney Kore, Avustralya, Güney Afrika... Bu 4 ülkeyi kim belirledi merak ettim ama öğrenemedim.

Çünkü bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu ek listeye çok tepki duydum ve itirazım var. Bu ek davetliler arasında niye Türkiye yok...

‘DÜNYA 5’TEN, DEMOKRASİ 7’DEN BÜYÜKTÜR’ DİYELİM

HEPİMİZ biliyoruz, 7’ler grubuna dahil ülkelerin çoğu “Türkiye’de otoriter bir rejim var” diye düşünüyor...

İyi, tamam da Hindistan’daki Modi rejimi Türkiye’den daha mı az otoriter?

Güney Afrika derseniz, daha geçen hafta ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Blinken’ın Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde “otoriter” olarak saydığı ve en ağır özgürlük ihlallerinin bulunduğunu söylediği 7 ülkeden biriydi...

Önümüzdeki 10 yıl galiba “demokrasi ile yönetilen” ülkelerle “otoriter rejimler” arasında bir mücadeleyle geçecek.

Türkiye bu “yeni soğuk savaşta” nerede yer alacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Birleşmiş Milletler’de haklı olarak yıllarca “Dünya 5’ten büyüktür” tezini savundu. Şimdi de “Demokrasi 7’den büyüktür” cümlesini buna eklemesi çok güzel olmaz mı...

Yazarın Tüm Yazıları