Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Şu günlerde “memleket meselesi” yazmamanın kıymetini daha iyi anladım.

Haberin Devamı

Hatta “siyaset” yazmamanın Allah’ın bana bahşettiği bir güzellik ve fırsat olduğunu düşünmeye başladım.

*

Türk dilinin en büyük şairlerinden Orhan Veli 14 Kasım 1950 günü İstanbul’da öldü...

Bugün Aşiyan Mezarlığı’nda yatıyor.

Onun Rumelihisarı sahilinde bir heykeli var...

Üzerinde ceketle otururken temsil edilmiş...

Oysa dün öğrendim ki, Orhan Veli ceketsiz ölmüş...

Bunu da dün Mehmet Altan’ın Platform24’teki ilginç yazısından öğrendim.

Bugün size o yazıdan söz etmek isterim.

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Orhan Veli’nin öldüğü gün Çetin Altan şunu yazmış:

“Orhan Veli öldü. 

Ben bu satırları yazarken Orhan, İstanbul morgunun teşrih masası üstünde yatıyor. 

Haberin Devamı

36 yaşında öldü Orhan. Türk şiirini kökünden sarsmış, yüzlerce şairi tesiri altında bırakmış, genç yaşta pek az kimseye nasip olan bir şöhret kazanmıştı. 

Orhan, başka bir millette doğsaydı milletlerarası bir şöhrete de ulaşırdı. 

Son zamanlarda işittiğime göre ceketi olmadığı için gömlekle dolaşıyormuş. 

Onun yüzde biri kadar sanatkâr olmayanlar, hatta insan olmayanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar. 

Ve Orhan ceketsiz öldü.”

*

Belki bilgisizliğimden, belki dikkatsizliğimden bunu ilk defa okuyorum...

Oysa bu metin internette birileri tarafından paylaşılmış ve çok ilgi görmüş.
Halen yarım milyon kişi tarafından takip edilen bir internet sitesinde sabitlenmiş sayfa olarak duruyormuş.

Ancak altında Çetin Altan’ın imzası yokmuş.

Buna karşılık metnin Çetin Altan’a ait olduğunu belirten bir tweet de 700 bini aşkın kişi tarafından görüntülenmiş, 70 bin civarında retweet edilmiş.

*

Şu rakamlar bana, ceketsiz ölen bir şairimizin, yeni nesiller gözünde o ceketli heykeli ve eserleri ile nasıl yaşadığını gösteriyor...

Tabii bu arada internete imzasız konulan bu metnin Çetin Altan’a ait olduğunu kim paylaşmışsa, ona da teşekkür ederim.

ARGODA ‘O...’ ANLAMINA GELEN FAHİŞE, BİR ÖVGÜ OLABİLİR Mİ

ELİF Şafak çok ilginç bir YouTube kanalı açtı.

Haberin Devamı

Adı “Say Your Word”.

Yani “Kelimeni Söyle”... İngilizce bir kelimeyi alıyor ve onun kökenlerinden başlayıp bugünkü kullanımına getiriyor.

*

İlk yayınına çok ilginç bir kelimeyle başladı.

“Bitch...”

Son yıllarda streaming platformlarındaki filmlerde çok sık duyduğumuz bir kelime...

İngilizcede “fahişe” anlamına geliyor ama bizdeki “o...” gibi, onun daha da ağır argosu...

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Meğer bu kelimenin köken anlamı “dişi köpek”miş...

18’inci yüzyılda kadınlar için de kullanılmaya başlanmış. Ama yaygınlaşması 1915-30 yıllarında, yani Birinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında olmuş.

Kadını aşağılamak için kullanılan ağır bir ifade...

*

Elif Şafak kadın hakları kavramı, feminizm ve özellikle “MeToo” hareketi sonrasında bu kelimenin kadınlara hakaret olarak kullanılmasında bir gerileme olduğunu söylüyor...

Haberin Devamı

Hatta bugün kadınların da kullanmaya başladığını ve hatta bazen “pozitif” bir anlam da yüklendiğini söylüyor.

*

Konuşmasının sonunda şöyle bir şey söylüyor: “Bu kelimeyi ya kullanmayın... Ya da kullanırsanız olumlu anlamda kullanın...”

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Gerçekten de son zamanlarda özellikle Amerikan filmlerinde kadınların birbirleri hakkında “bitch” kelimesini kullandıklarını çok sık görüyorum... Yani bir kadının zekasını, kıvraklığını, erkeklere baskın çıkışını anlatmak için de kullanılıyor...

Bu arada erkekler için de kullanılmaya başlandığını da belirteyim.

*

Diyeceğim MeToo büyük bir kasırga gibi bütün dillerin kadına hakaret sözlüğünü değiştiriyor.

BİZDEKİ DURUM NE

Haberin Devamı

NOT: Çok ilginç bizde de “kancık” kelimesi bitch’le aynı köklerden geliyor. Dişi hayvanlar ve özellikle dişi köpekler için kullanılan bu isim, sonradan “güvenilmez, dönek, kaypak” kişiler için kullanılır hale gelmiş. Ama gördüğünüz gibi köken yine kadınlara ait bir yerden geliyor. Ne çekmiş kadınlar bu acımasız erkek dilinden, anlıyor musunuz şimdi...

ABDULLAH KİĞILI: MEMLEKETE SMOKİN YETİŞTİREMİYORUZ

DÜN takım elbise satışlarında patlama var diye yazdım ya...

Abdullah Kiğılı aradı ve “Çok doğru bir şey yazmışsın” dedi... Ama daha ilginç bir şey söyledi: “Şu günlerde asıl patlama smokin satışlarında. Memlekete smokin yetiştiremiyoruz...”

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Damat’ın sahibi Süleyman Orakçıoğlu da aynı şeyi söyledi.

Üstelik ilginç bilgiler verdi:

Haberin Devamı

Türkiye’de her yıl 600 bine yakın düğün yapılıyormuş. Pandemide bazı düğünler ertelenmiş ve geçen yıl sadece 300 bin düğün yapılmış.

*

Şimdi düğünler serbest kalınca bu yıl ertelenen 300 bin düğünle birlikte 900 bin düğün bekleniyormuş... Aynı şeyi Milimetric’in sahibi Kağan Gökalp da söyledi... Şu an memlekete smokin ve gelinlik yetiştiremiyoruz...

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

FUŞYA VE ŞAL DESENLİ

KLASİKLİĞİN SEMBOLÜ SMOKİN DAHA NEREYE KADAR DEĞİŞİR

BU arada smokinde de büyük değişimler yaşanıyor.

Genç kuşak klasik smokinin çok dışına çıktı...

Siyah renk artık egemenliğini başka parlak renklerle paylaşıyor.

Puantiyeli, şal desenli smokinler gözde.

Renkte ise siyahtan fuşya ve buz mavisi tonlara geçiş var...

Papyon azaldı...

Hatta GQ dergisi geçen gün “Bugün kendi smokininizi nasıl yapabilirsiniz” diye ilginç bir yazı yayınladı. Fotoğraf olarak da şunu kullandı...

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

10 BİN ADIM SAVAŞI
OSMAN HOCACILAR BENİ HİÇ İPLEMEDİ

GEÇEN hafta itibarıyla Türkiye’nin en kıdemli top “Roadrunner”larından yürüyüş raporlarını aldım.

Posta gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Ababay günden en az 17 bin adım yürümeye devam ediyor.

“Ben vazgeçmem çünkü kilo vermeme çok yardımcı oluyor” dedi...

Delil olarak da bu yeni fotoğrafını göndermiş. “Biz Osman Hocacıyız... Bak onun sayesinde tığ gibi olduk” diyor. Gerçekten de olmuş...

Öteki kıdemli yürüyüşçü eski Bakan Cavit Çağlar desen...

Bana nisbet günlük adım sayısını 30 bine çıkardı... Yani Osman Hoca’nın 10 bin adımına karşı açtığım savaşı kaybettim... Resmen müridleri oluşmuş bu alemde... Bense günde 2 saat yüzmeye devam ediyorum...

Hocam meydan yine senin...

“Çekildim izzeti ikbal ile Bab-ı Parkur’dan...”

UYKUSUZ GECE RAPORU
İÇERİDE 20 BİN, DIŞARIDA 65 BİN KİŞİ, LEBALEB BİR FİNAL

DÜN sabah saat 7’de ayaktaydım.

NBA basketbol liginin final maçını seyrettim...

Milwaukee Bucks ile Phoenix Sun arasındaki altıncı maç oynanıyordu...

Yedinci maça uzayabilirdi ancak Bucks 4’üncü galibiyetini aldı ve şampiyon oldu...

Maçın ambiyansı olağanüstüydü...

Pfizer Arena’nın içinde 20 binden fazla seyirci vardı.

Arena dışındaki meydanda ise 65 bin kişi dev ekranlardan izliyordu maçı...

Yani “lebaleb’di...”

O sahnelere bakarken şunu düşündüm:

Acaba bu görüntü ‘pandemi’nin sonu mu...

Yoksa dönüşü mü...

Bu arada NBA direktörü müthiş bir rakam açıkladı.

Bu yıl NBA maçlarını 1.2 milyon kişi arenaların içinde seyirci olarak izlemiş.

Rumeli sahilinde ceketli bir heykel ve onun ceketsiz ölen büyük şairi

Sabah 7 itibarıyla yatakta
İŞTE ŞÖYLE HAYKIRIYORDUM

MAÇ bitti... Yannis’in hayatı gözümün önünden geçti...
Atina’da bir maç sonrası Yunan bayrağı ile poz verince Yunanistan’ın faşist partisinin hedefi olmuştu...
*
Dün itibarıyla durum şöyleydi...
O faşist partinin genel başkanı Yunanistan’da hapisteydi...
Yannis ise bütün dünyanın izlediği NBA finali sonrası yine bütün dünya tarafından alkışlanıyordu...
*
Ben de sabahın 7’sinde uykusuzluktan çatlamış sesimle yatakta şöyle haykırıyordum:
Kahrolsun ırkçılık...
Yaşasın, maçlardan önce ırkçılığı kınamak için diz çöken dünyanın bütün demokrat sporcuları...

ATİNA’DAKİ SAHTE SAAT SATICISI AFRİKALI ÇOCUĞUN ZAFER GECESİ

Adı Yunanca...Yannis...

Soyadı ise Yunanca değil. Antetokounmpo...

O kadar zor bir isim ki...

Sonunda Amerikalılar ona “Greek Freak” dediler... Yani “Yunanlı Ucube”...

Önceki gece onun zafer gecesiydi...

NBA’in bu yıl şampiyonu olan Milwaukee Bucks takımının oyuncusu Yannis Antetokounmpo da o gecenin kralı...

Takımının yaptığı 105 sayının 50’si ona ait...

*

Çok değil bundan 10 yıl önce Atina’da kaçak CD, sahte saat satan Afrika kökenli bir çocuktu... Babası ile annesi Nijerya’dan gelen kaçak iki göçmendi... Çocukları daha kolay iş bulsun diye onlara Yunan ismi verdi...

*

Sonra bir mahalle basket takımı menajeri onu keşfetti...

Yunanistan’da yıldız basketçi oldu... Oradan da dünya basketbolunun en zirvesine...

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Nagehan Keleş
Tasarım ve Uygulama: Pelin Akaydın

Yazarın Tüm Yazıları