Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçe'ye giderim

İlk haber 12 Ekim günü, ABD’nin Teksas eyaletinin Van Horn adlı bölgesinden havalanan bir uzay aracından geldi. Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un Blue Origin adlı şirketinin uzaya ikinci uçuşunu yapan roketinin içinde tanıdık bir isim varmış.

Haberin Devamı

William Shatner...

*

Biz onu daha çok “Captain James T. Kirk” olarak tanıyoruz...

Yani bizim bildiğimiz, 1970’lerin efsane uzay dizisi Star Trek’in ünlü kaptanı Kirk...

İşte onu oynayan aktör William Shatner, bu defa gerçekten uzaya gitmiş ve dönmüş.

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderimÖyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

‘Uzay Yolu’ (Star Trek) dizisi ilk kez 8 Eylül 1966 günü yayınlandı.

Dünya ‘Atılgan Yıldız Gemisi’ni o gün tanıdı.

Dizi yayınlandığında, aya ilk insanın adımını atmasına daha 3 yıl vardı.

Dizinin son bölümü ise 3 Haziran 1969 günü yayınlandı.

Ondan 47 gün sonra, yani 20 Temmuz 1969 günü aya ilk insanın ayağı değiyordu.

Yani insanlı araç oraya sert iniş yapmadan, hayal gücü yumuşak inişi yapmıştı.

Haberin Devamı

Onun kahramanı da Kaptan Kirk ve Dr. Spock’tu...

*

Dizinin yayınlandığı yıl Kaptan Kirk 35 yaşındaydı.

Geçtiğimiz hafta 12 Ekim günü ilk defa gerçekten uzaya gittiğinde ise 90 yaşına gelmişti.

Yani oynadığı oyunun hayalden gerçeğe çıkması 55 yıl almıştı.

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

Kaptan Kirk’ün gerçekten uzaya gitmek gibi bir hayali var mıydı, bilmiyorum. Ama birçok çocuğun Kaptan Kirk, Luke Skywalker olma hayali vardır.

Benimki ise ‘Tavşan Kardeş’ olmaktı...

Kaptan Kirk’ün öyle bir hayali vardı ise, bunu 90 yaşında gerçekleştirdi...

Benim de umudum arttı...

*

Bugün 74 yaşındayım...

Belki bir gün Tavşan Kardeş kıyafetimle bir tavşan deliğinden geçer, kafamdaki “Alis’in Harikalar Diyarı”na çıkarım...

Yani hayal ettiğim dünyaya...

*

Sana daha uzun ömürler diliyorum Kaptan Kirk...

90 yaşında bana büyük umutlar verdin...

Çünkü çocukluğumdan beri, Tavşan Kardeş kıyafetimle, o Kırmızı Kraliçeyle karşılaşmak istiyorum.

Çünkü ona edecek birikmiş üç-beş cümlem var...

UÇUŞTAN 24 SAAT SONRA ÖĞRENDİĞİM İLGİNÇ ŞEY

KAPTAN Kirk’ün uzay uçuşundan 24 saat sonra onunla ilgili bir başka şeyi daha öğrendim.

Haberin Devamı

Streaming platformlarına konan “Amerika’yı Amerika Yapan Filmler” adlı bir belgesel var.

Bu belgeselin üçüncü sezonu yayına kondu.

Anlatılan filmlerden biri de “Halloween”...

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

1978 yılında, korku filmleri anlayışında devrim yapan “Halloween” filminin kahramanı
Michael Myers karakterinin yüzündeki maske, meğer Kaptan Kirk’ün dükkânlarda satılan bir maskesinin rötuşlanmasıyla yapılmış.

Maskeyi tasarlayan kişi dizide bunu anlatıyor.

*

Hollywood dükkânlarında uygun bir maske arıyormuş.

İşte orada görmüş Kaptan Kirk maskesini.

Bir palyaço maskesi ile Kirk maskesi arasında gidip gelmiş ve sonunda Kirk’ünkinde karar kılmış.

Ama bunu yaparken kaşlarını, kirpiklerini kesmiş, yüzünü biraz germiş.

Haberin Devamı

Yani Kaptan Kirk gerçek anlamda uzaya gitmeden önce, korku filmleri alemine seyahat etmiş.

YENİ DİVAN, BODRUM’UN KIŞ MERKEZİNİ KAYDIRABİLİR

GEÇEN hafta Bodrum Marina’da yeni açılan Divan Restoran’a gittim.

Daha kapıdan girerken aldığım izlenim şu oldu.

Bu restoran Koç ailesinin “Divan kültürü”nde bir devrim sayılabilir.

Aynı zamanda Bodrum Marina’nın alışveriş merkezi kültürünü de değiştirebilecek nitelikte görünüyor.

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

Daha sokaktan baktığınızda yepyeni bir anlayış var.

Mekânın tasarımını çok sıcak, modern ve iç açıcı buldum. Divan’ın kendi kültürünün çizgileri duruyor ama üzerine bir modernite eklenmiş.

Mükemmel bir açık mutfak... Sadece içerideki müşteriye değil, sokaktan geçene de açık.

Haberin Devamı

Mutfakta yarıya yakını kadın olan sempatik bir personel var. Servis elemanları da öyle.

*

Mekâna gelince...

Mutfağın karşısındaki giriş salonu, sempatik bir pub’la, butik bir modern restoranın güzel alaşımı gibi duruyor.

Üst kattaki açık mekân ise sizi Fransa’nın ‘Cote d’Azur’unda hissettiren marinaya yukarıdan bakıyor.

*

Ve mönü...

Mönü sınırlı bir İtalyan, ama böyle bir mekânda isteyeceğiniz her şey var.

Zengin ve harika bir pizza mönüsü.

Zengin bir deniz ürünleri çeşidi... Tercihim, vongole midye ile yapılan bir tür deniz ürünleri güveciydi.

Bouillabaisse kadar sulu değil, üzerinize dökmeden rahatça yiyebileceğiniz kadar sulu...

*

Yemeklerin sunumu çok hoşuma gitti.

Haberin Devamı

Bodrum artık kışın da yaşayan bir Akdeniz şehri oldu.

Marinadaki Divan, bence hemen karşıdaki Big Chefs, Happy Moons, Gemibaşı, Yelken, Musto ve öteki restoranlarla birlikte kış mevsimi trafiğini kesinlikle burada yoğunlaştırır.

Ve bu bölgeye bir Nice havası verir.

ÖYLEYSE YELEKLİ TAKIM ELBİSE NİYE YOK SATTI

DÜN Boss Yönetim Kurulu Üyesi Heiko Schaefer’in “Takım elbise satışları yüzde 50 azaldı” dediğini yazmıştım.

Orka Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu aradı.

O, takım elbisenin ölmekte olduğu fikrine katılmıyor.

“Biz geçen sezon özellikle yelekli takım ve smokini yok sattık. Yani takım elbiseye hâlâ büyük talep var” dedi.

Bu tartışma da gösteriyor ki COVID-19 sonrası davranışlarımızın ne olacağı konusunda henüz belirleyici trend’ler ortaya çıkmadı. Ama ben birçok şeyin köklü biçimde değişeceğine inanıyorum.

Yine de takım elbiseyi hâlâ çok seviyorum.

SAMANYOLU, TUZ GÖLÜ ÜZERİNDE KUZEY IŞIKLARI GİBİ Mİ GÖRÜNÜYOR

BU fotoğrafı dün Instagram’daki “Suleymanvisuals” adlı hesapta gördüm. Altında şöyle bir açıklama vardı: “Henüz batmaya başlayan Venüs eşliğinde sezonun son Samanyolu manzarası. Bölgenin karanlık derecesinin etkisiyle ufkun yeşil gök aydınlığını görmek mümkün.”

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

Çok hoşuma gitti fotoğraf.

Bugüne kadar Türkiye’de böyle bir Samanyolu fotoğrafı pek görmedim. Dahası bana Kuzey Işıkları’nı hatırlattı.

*

Dört-beş yıl önce Kuzey Işıkları’nı görmek için İsveç’e gitmiş ve görememiştim. Gelecek sefer o merakımı Tuz Gölü üzerinde Samanyolu ile giderebilirim belki de...

Bana göre bu fotoğraf Tuz Gölü için yepyeni bir devir açabilir. Dünyanın en güzel Samanyolu seyir merkezi...

POST COVID-19
ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİKTEN ÖĞRENİLMİŞ İYİMSERLİĞE Mİ

“İZDİHAM” dergisinin son sayısında Seda Nur Bilici’nin bir yazısını okudum.

Başlığı “Tatar Çölü’ne Düşen Bir Daha Dönecek Vakit Bulamaz”...

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

Yazı İlhan Berk’in şu dizesiyle başlıyor:

“Ölüm kolay sen umuttan haber ver.”

Son yıllarda psikologların ruh halimize soktuğu en etkili kavram “öğretilmiş çaresizlik”ti... Meğer bir de “öğrenilmiş iyimserlik” varmış...

*

Artık yavaş yavaş “Post COVID-19” (COVID-19 sonrası) dönemine geçiyoruz.

Hissiyatım şu...

Bütün dünya “öğretilmiş çaresizlik”ten, “öğrenilmiş iyimserlik”e geçişin arifesinde...

*

Ama arada bir fark var.

Birincisi bize zorla öğretilmişti...

İkincisini inşallah kendi kendimize öğreneceğiz...

*

Not: Yazıda kullanılan bu desenin kime ait olduğunu öğrenemedim ama çok hoşuma gitti.

CARAVAGGİO TABLOSU GİBİ FOTOĞRAFLAR ÇEKEN BİR BELEDİYE BAŞKANI KEŞFETTİM

MURAT Aydın, Beykoz Belediye Başkanı...

Sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Avrupa’nın da en mükemmel sokak hayvanı rehabilitasyon merkezlerinden birini yaptırdı.

Beykoz’un kuşlarının envanterini çıkartıp, harika bir kitap haline getirdi.

Öyleyse... Bir gün ben de Kırmızı Kraliçeye giderim

Biraz geç oldu ama onun bir de fotoğrafçılığını keşfettim.

2018 yılında “An’a Tanıklık” adı altında bir fotoğraf albümü çıkarmış.

Çektiği fotoğrafları albüm haline getirmiş.

*

Dünyanın birçok yerine gidip fotoğraflar çekmiş. Bunların bir bölümü çeşitli dinlerin inanç mekânları...

Hareketi ve ışığı çok iyi kullanan bir fotoğraf sanatçısı...

*

Özellikle Fener Rum Patrikhanesi’nde çektiği bir fotoğraf var ki...

Bir Caravaggio tablosu ile Rembrandt tablosu arasında çok ilginç bir ara bölge yaratmış sanki...

Kamu yöneticilerinin, siyasetçilerin sanata yönelmesinin bu ülkede çok şeyi değiştirebileceğine inananlardanım...

O nedenle başkanı kutluyorum.

Yazarın Tüm Yazıları