Öbür dünyadan gelen bir ses mi

Bugüne kadar bildiğimiz şey şuydu:

Haberin Devamı

İnsanlar ölür...

Yıldızlar da ölür...

İnsan ölünce öteki dünyaya geçer, yıldızlarsa karadeliklerin içine düşer...

Uzaydaki “karadelikler” gerçek birer karadeliktir ve onun uzay ufkunu geçen bir şeyin geri gelmesi mümkün değildir.


KARADELİKLER VARSA BUNUN BEYAZI DA VAR

Son günlerin en çok konuşulan fizikçilerinden biri olan Carlo Rovelli “Bilim insanların söylediği her şeye inanmayın. Hatta Nobel alan biri olsa bile...” diyor.

Onun yeni teorisi en basit anlatımla şu:

Eğer uzayda karadelikler varsa bir de “beyazdeliklerin” olması gerekir...

Çünkü karadeliklerin merkezinde ne olduğunun sırrını ancak muhtemel beyazdelikler çözebilecektir.

Einstein’ın genel Görelilik Teorisi’ne göre düşen madde, sonsuz yoğunlukta bir merkezde toplanır.

Buna “singularity” (tekillik) denir.

Haberin Devamı

Burası zamanın durduğu, gerçeğin bittiği yerdir.

Burada her şey hiçbir şeyliğe dönüşür.

Rovelli diyor ki, “Bu öngörü doğru olamaz. Çünkü karadeliğin merkezi, Einstein’ın genel teorisinin dışında kalıyor.”

Öyleyse ondan sonra ne olduğunu ancak yerçekiminin Kuantum Teorisi ile açıklayabiliriz.

Buradan itibaren düşen cisimlerin uyduğu çok basit kanunları açıklamaya çalışıyor.

Öbür dünyadan gelen bir ses mi

YENİ HAWKİNG O MU OLACAK

CARLO Rovelli, son yılların yükselen fizikçilerinden biri.

Bazıları onu 21’inci yüzyılın Stephen

Hawking’i olarak görüyor.

En karmaşık fiziki olayları bile çok basit bir dille anlatmayı biliyor.

“Gerçeklik Göründüğü Gibi Değildir”, “Ya Zaman Var Olmasaydı” ve “Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders” adlı kitapları Türkçeye çevrildi.

Yeni kitabı “The Order Of Time”ı (Zamanın Düzeni) okumaya başladım.


KARADELİĞİN İÇİNDE OLUŞAN BİR MUCİZE

Yukarıdan aşağı düşen bir cisim, dibe vurduğu zaman ne olur?

Yukarı doğru sıçrar.

Karadeliğin içine düşen bir maddenin de teorik olarak aynı şeyi yapması gerekmez mi?

Gerekir ama bir karadelikte her şey aşağı doğru hareket ettiği için yukarı doğru çıkması mümkün değildir.

Öyleyse orada ne olur?

Rovelli “Bir mucize olur” diyor.

Haberin Devamı

Kuantum çekimi, karadeliğin bütün mekân-zaman geometrisinin, karadeliğin orta yerindeki ayrı bir mekân-zaman bölgesine doğru hareket etmesine izin verir.

“İşte burası sözünü ettiğimiz beyazdeliktir” diyor.

Tam da bu noktada işler biraz karışıyor.

KARADELİKLE BEYAZDELİK ARASINDAKİ FARK

Rovelli, “Karadelik ve beyazdelikler” arasındaki farkı şöyle açıklıyor:

“Karadelik, girmenin mümkün ama çıkmanın mümkün olmadığı bir deliktir. Beyazdelik ise girmenin mümkün olmadığı ama çıkmanın mümkün olduğu bir delik”.

Ama ya karadelikle beyazdelik arasında gizli bir tünel varsa...

O zaman durum
şöyle olur...

Hayatın ilk aşamasında delik karadır ve madde içine düşer. Ancak kuantum geçişinden sonraki ikinci bölümde delik beyaza dönüşür ve madde dışa doğru sıçrar.

Haberin Devamı

İşte asıl mucize burada gerçekleşir.

Yani hiçbir bilginin gelemediğini düşündüğümüz karadelikten dışarı bilgi gelir demektir.

Beyazdelik gerçekten var mı... Henüz bilmiyoruz.

Ama unutmayalım ki karadeliklerin var olup olmadığını da uzun süre bilemedik.

Yine biliyoruz ki her şey teori ile başlıyor...

FAZIL SAY’I ARAYAN CUMHURBAŞKANI SANA HİÇBİR ŞEY Mİ DEMEDİ

OLAY geçen hafta, iktidar yanlısı bir gazetede “Hayırdır beyler” başlıklı bir yazıyla başlamış.

Yazan kim, yayınlayan gazete hangisidir hiç önemli değil...

Önemli olan insanlık duygusunun hangi çizginin altına indiğini göstermesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde bir süre özel kalem müdürü olan ve eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in babası vefat etmiş.

Haberin Devamı

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da cenaze namazına katılmış.

Şimdi hepsi bugünkü iktidara mesafeli duruyor ya...

İktidar yanlısı gazetenin yazarı basmış başlığı “Hayırdır beyler”...

Altına da döşenmiş:

“Şer ittifakıyla görüşmeleri ortaya çıkan eski Cumhurbaşkanı Gül, Ömer Dinçer’in babasının cenazesinde eski AK Partili Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’la bir araya geldi”.

Arkadaş senin insanlığın bu kadar mı öldü...

Annesi öldüğünde Fazıl Say’ı arayarak başsağlığı dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sana hiç mi bir şey demedi...

Vah vah, hem de Mevlânâ haftasında benim ülkemde esen şu rüzgâra bir bakın...

Haberin Devamı

Öbür dünyadan gelen bir ses mi

TANRI’YI GÖREN SON İNSAN KİMDİ

2003 yılı Orta ve Güney Amerika’da El Nino yıllarından biriydi. Meksikalı arkeolog Sergio Gomez Chavez, o yıl bir sabah çalıştığı yere gelirken, önündeki arazide garip bir delikle karşılaştı.

Yağmurun açtığı bir delikti bu ve daha önce hiç görmemişti.

O gün kimse o deliğin altındaki bir şeyin, Tanrı’nın en büyük sırrının çözülmesinde çok önemli bir ipucu vereceğini düşünmemişti.

O esrarengiz tünele girmesine izin verilen çok az sayıda insandan biri de bendim.

Genel yayın yönetmenliğinden ayrıldıktan sonra, son 9 yıl boyunca Tanrı’nın izi üzerinde yürüdüm. O esrarengiz tüneli bulan Sergio Gomez’le görüştüm. Tanrı’nın izlerini bıraktığı birçok esrarengiz hikâyeyi bizzat yerlerinde dinledim.

Ve sonunda belki de hayatımın en önemli kitabı ortaya çıktı.

Adı “Tanrıyı Gören Son İnsan”...

Bu hafta dağıtıma verildi.

“Tuhaf” adlı kitabımda insanoğlunun açıklayamadığı bazı olayları anlatmıştım.

Ama bunların hiçbiri “Tanrı”nın bize bıraktığı izler kadar tuhaf ve ilginç değildi.

NE YALAN SÖYLEYEYİM BEN BU ‘LEGO’ FİLMİNİ SEVEMEDİM

TÜRK Hava Yolları’nın kabindeki hazırlıkları tanıtmak için hazırladığı
“Lego Movie” bu yıl YouTube’da en çok izlenen beşinci video olmuş.

Ben nedense kabinde her defasında seyrettiğim bu filmi pek sevemedim.

Daha önce Pegasus Hava Yolları’nda çocuk kaptan, çocuk kabin görevlisi gibi karakterlerle yapılan filmi de hiç sevememiştim.

Nedense bana çocuk korku filmlerindeki Chucky karakterini hatırlatıyordu.

Bir şey daha söyleyeyim, uçaklarda bu iki filmi sevene de pek rastlamadım.

ÖLÜ YILDIZLARDAN HABER GELİRSE ÖTEKİ DÜNYADAN DA GELİR Mİ

NEW Scientist dergisi 15 Aralık’ta çıkan son sayısının kapağını “beyazdeliklere” ayırmış.

Dosyayı da Carlo Rovelli’ye yazdırmış.

Öbür dünyadan gelen bir ses mi

Bu dosyayı, anneciğim Urla Devlet Hastanesi’nde, yavaş yavaş öteki tarafa hicret etmeye hazırlanırken bekleme salonunda okumaya başlamıştım.

Onun ölümünden sonra evde bitirdim.

Hepimiz biliyoruz ki, ölüm bir karadelik...

Öteki tarafa geçtiğimiz zaman maneviyatın yerçekimi bizi bir daha geri gelmeyeceğimiz bir yere götürüyor.

Ama bunu okurken aklıma iki yıl önce Meksika’da yaşadığım “Ölüler Günü”nü hatırladım.

Meksikalılar, Tanrı’nın yılda bir gün ölülere, bu dünyaya dönüp sevdikleriyle görüşmelerine izin verdiğine inanıyordu.

Yani onlar kendi inanç dünyalarında, karadelikle beyazdelik arasındaki gizli tüneli bulmuş insanlardı.

Sonra, siyasetçilerin kapkara bir deliğe dönüştürdüğü şu dünyamızı düşündüm...

O kapkara delik 21’inci yüzyıl insanında derin bir umutsuzluğa yol açtı. Ama bir “beyazdelik” büyük umut olarak hâlâ karşımızda duruyor.

Ve eminim dünya da Türkiye de karadelikle beyazdelik arasındaki o gizli umut tünelini bir gün keşfedecek.

Öbür dünyadan gelen bir ses mi

EVDE PAPAĞANIN BOĞAZINI SIKMAK AİLE İÇİ ŞİDDET MİDİR

ANNEMİN ölümü nedeniyle biraz geç girdim konuya. Papağanın boynunu sıkan şahsın meğer poliste çeşitli suçlardan kaydı varmış.

Bunlardan üçü şunlar:

“Uyuşturucu kullanmak”, “Mala zarar vermek”, “Tehdit”.

Bir de dördüncü suç kaydı var ki o da şu:

“Aile içi şiddet”...

Böylece medya tarihimizde belki de ilk defa, iki suçun yan yana telaffuz edildiği bir vaka ile karşı karşıyayız...

“Aile içi şiddet” ve “Evdeki hayvana
karşı şiddet”...

Bence burada iki ayrı suç sabıkası yok.

Tek sabıka var ve oda “aile içi şiddet”...

Çünkü evinde hayvan besleyen herkes bilir ki...

Evdeki hayvan ailenin bir parçasıdır...

Ve bu olay hayvan dostu insanların yıllardır söyledikleri şu sözün doğruluğunu ispat etmiştir.

Hayvana karşı şiddet kullanan insan, insana karşı da aynı rahatlıkla şiddet kullanır.

Umarım Hayvanları Koruma Yasası çıkıncaya kadar yargı da bu olaya bu gözle bakar.

Öbür dünyadan gelen bir ses mi

NEEE... ‘DARK SİDE OF THE MOON’A PATATES Mİ GİDİYOR

HABERİ New Scientist dergisinin 15 Aralık 2018 sayısında okudum. Çin, Ay’ın bize uzak tarafına bir araç gönderen ilk ülke olacakmış. İçinde bir inme aracı ve tekerlekli yüzey aracı bulunan roket 7 Aralık günü fırlatılmış.

Bizim neslimizin en efsane müzik albümü Pink Floyd’un “Dark Side of the Moon” plağıdır.

Yani “Ayın karanlık yüzü” kavramı bizim için acayip şeyler anlatır.

Bu, Ay’ın dünyadan hiçbir zaman görünemeyen kısmıdır. Çünkü Dünya ve Ay yerçekimi ile birbirine kilitlenmiş durumdadır. O nedenle bir bölümünü hiç göremeyiz.

Ancak haberi okuyunca bir ayrıntıya takıldım.

Chang’e-4 adlı araç giderken yanında dört şey götürüyormuş.

Bunlar su, oksijen, patates tohumu ve ipekböceği yumurtasıymış.

Hadi ipekböceği yumurtasını anladım da...

O patates yok mu...

Efsaneyi biraz çizdi yani...

 

Yazarın Tüm Yazıları