Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge

Bir gazeteci olarak beni en çok etkileyen siyasi fotoğraflardan biri budur.

Haberin Devamı

Çünkü bana Avrupa ve insanlık tarihindeki çok önemli anlardan birini anlatır.

Fotoğrafta gördüğünüz kişi, Almanya’nın en önemli şansölyelerinden biri olan Helmut Kohl...

Fotoğraf 2014 yılında Bild gazetesi için ünlü fotoğrafçı Andreas Mühe tarafından çekildi.

*

Fikir, Bild’in eski Genel Yayın Yönetmeni, dostum Kai Diekmann’a ait...

Kohl, o sırada hastaydı ve çekime ancak tekerlekli sandalye ile gelebilmişti...

Kai, onu Ludwigshafen’den helikopterle alıp Berlin’e getirmişti.

Bu fotoğraf, Berlin Duvarı’nın yıkılışının 25’inci yılı için, sabaha karşı 05.00’te, Berlin’in Brandenburger Kapısı’nda çekildi...

Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge

Haberin Devamı

Fotoğrafta dikkatimizi çeken iki şey var.

İleriye baktığımızda gördüğümüz ışık ve aydınlık...

Ve arkada kalan bir gölge...

Her siyasetçinin dikkatle, uzun uzun bakması gereken bir kare bu...

Çünkü arkasında, her siyasetçiye anlattığı bir hikâye var.

*

Helmut Kohl, dünyayı değiştiren bir olayın başkahramanıydı.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasını ve iki Almanya’nın birleşmesini sağlayan tarihi bir şahsiyetti...

1982’den 1998’e kadar 16 yıl boyunca Almanya’yı o yönetmişti...

Bunun son 8 yılında birleşmiş bir Almanya’nın şansölyesiydi.

Hıristiyan Demokrat Parti başkanlığı ise daha da uzundu.

1973’ten 1998’e kadar 25 yıl boyunca genel başkan olarak kalmıştı.

Sadece Almanya değil, aynı zamanda dünya politikasında da çok önemli bir rol oynadı.

Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand’la birlikte Avrupa Birliği’nin temeli olan Maastricht Anlaşması’nın mimarıydı.

Soğuk Savaş’ın sıcak bir savaşa dönüşmesinin önlenmesinde etkili rol oynamıştı.

Bosna Savaşı’nın bitirilmesinde payı büyüktü.

*

Almanya ve dünya tarihine bu kadar büyük hizmetler yapan Kohl, 1998 seçiminde yenildi.

Seçimi, Sosyal Demokrat Parti-Yeşiller İttifakı kazandı.

Kohl, anında Hıristiyan Demokrat Parti liderliğinden istifa etti.

2002’ye kadar Parlamento üyesi olarak kaldı.

Sonra kendi isteği ile seçimlere girmedi, ölünceye kadar evinde yaşadı.

*

Haberin Devamı

2014 yılında bu fotoğrafın çekilmesinden 7 yıl sonra, bir başka Hıristiyan Demokrat lider daha Şansölyelik koltuğunu bıraktı.

2005’te Şansölye olan Angela Merkel, 16 yıl o mevkide kaldıktan sonra, kendi isteği ile yeni seçimde aday olmadı.

Hiç şüphesiz 21’inci yüzyılın en başarılı devlet yöneticisiydi.

*

Bu fotoğraf bize şunu anlatıyor:

“Siyasetin bir estetiği var veya olmalı.”

O estetik, iktidara gelirken bir hırs, bir ihtiras olarak gösterebilir kendini.

Ama gelişteki o estetik, sonunda koltukta kalma ihtirası ve hırsı haline dönüşürse...

Siyasetin en çirkin yüzü haline dönüşüyor.

*

21’inci yüzyılın büyük siyasetçilerinin veda fotoğrafları işte bu büyük fotoğrafçının çektiği kare gibi olmalı...

Haberin Devamı

Önünde devası bir ışık... Aydınlık...

Arkasında ondan küçük ama etkili bir gölge...

Ülkenizi, karşıdaki aydınlık bir geleceğe bırakabiliyorsanız, arkanızdaki gölgenin karanlığı da yavaş yavaş aydınlanır.

Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge
Helmut Kohl ve Kai Diekmann Bild gazetesinde

ALMAN Z KUŞAĞI NASIL OY KULLANDI?

NEW York Times gazetesi dün, Almanya’da 25 yaş altı gençlerin nasıl oy kullandığını gösteren rakamlar verdi.

25 yaş altı gençlerin yüzde 44’ü Yeşiller ve Hür Demokratlar’a oy vermiş.

Aynı grubun merkezindeki iki klasik parti olan Sosyal Demokrat Parti ve Hıristiyan Demokrat Birlik partilerine verdiği toplam oy oranı yüzde 25’te kalmış.

*

‘Geçen parlamentoda’ milletvekili seçilenlerin 7’de biri 40 yaş altındayken...

Haberin Devamı

Bu parlamentoda’ 40 yaş altında seçilenlerin oranı 3’te bire yükselmiş.

*

Türkiye’de bazı siyasi yorumcular “Z Kuşağı diye farklı bir siyasi davranış biçimi yok” diyor.

Ama Almanya seçim sonuçları öyle demiyor.

Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge

CUMHURİYET YAZI İŞLERİNİ BÖLEN MODACI, ŞİMDİ MÜZEDE

1980’li yıllarda yayınladığım ve o günlerde Cumhuriyet Gazetesi’nin yazı işlerinde tartışmalara yol açan kitabım “Elveda Başkaldırı”da modayla ilgili bir bölüm vardı.

Kitabımda, gelmekte olan 21’inci yüzyılı belirleyecek tasarımcıları anlatırken Thierry Mugler’den de söz etmiştim.

Aradan 50 yıl geçti...

İşte o Mugler’in tasarımları geçen haftadan beri Paris’te “Musee des Arts Decoratifs”te sergileniyor.

Haberin Devamı

Alexander McQueen’in MET’deki sergisi ile fashion, sanatın en yüksek mekânlarına girdi.

Bir kere daha anladık ki:

Moda bir magazin konusu değildir. Artık sosyolojinin, felsefenin işi haline geliyor.

ÇÖP MESELESİ

YAŞLANIP BU DURUMU KABULLENEMEYEN NEDEN ‘ÇÖP’ KELİMESİNE SARILIYOR?

İlk işaret Özdemir Erdoğan’dan geldi.

Genç müzisyenlerin yaptığı her şeyi “çöp” olarak niteledi.

Şimdi Okan Bayülgen girdi devreye. Sosyal medyada yüksek sayıda takipçisi olan kişilerin yaptığına “Çöp” deyip çıktı işin içinden.

Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge

Hadi, Özdemir Erdoğan’ı anladım. Hiçbir zaman değişim insanı olmadı. Başka bir kuşağın insanı...

Ama Okan Bayülgen televizyon sektörüne bir devrimci olarak geldi.

Tabu kırıcıydı.

O günlerde televizyon sektörünün müesses nizamı ona neler diyordu...

*

Bence gençler karşısında bu duyguya kapılacak son insan Okan Bayülgen’dir...

Üstelik tiyatroda kendisine yine yenilikçi bir yol buldu.

Gençlere düşman olmasına hiç gerek yok.

İLK DÖNEKLİK DAYAĞIMI İZMİR’DE RAY CHARLES YÜZÜNDEN YEDİM

İZMİR’de lise yıllarımda, Ray Charles’cı abilerimden epey dayak yemiştim.

Ben, ‘The Beatles’cı ve ‘Rolling Stones’cu olduğum için durmadan enseme şaplak atarlardı.

Beni, döneklikle ve Ray Charles’a ihanet etmekle suçlarlardı.

*

Sonra dayak atma sırası benim neslimin ‘Beatlas’cılarına, ‘Rolling Stones’cularına geçti. 1980’lerin, 90’ların müziğini çöp olarak gördüler.

‘Radiohead’i, ‘The Cure’u, ‘Dire Straits’i ıskaladılar.

*

Türk pop müziği 90’larda resmen bir rönesans yaşadı...

Tarkanlar, Mustafa Sandallar, Pentagramlar...

Bir önceki pop nesli onları “çöp” olarak gördü.

*

Son zamanlarda ise sık sık şunu işitiyorum.

Türk popu öldü... Yeni yapılanların hepsi çöp...

*

Hayır arkadaşlar, hayır... Hayır...

Türk popu ölmedi... Tam aksine son 2 yıldır ‘Streaming’ sayesinde muazzam bir çeşitlenme, renklenme ve küreselleşme yaşıyor... Size sadece geçen cuma günü streaming platformlarına konan 6 şarkıyı yazacağım.

Ey önüne gelene çöp diyen arkadaş...

Lütfedip üç beş dakika ayır da dinle şu şarkıları...

Liderin önündeki ışık ve arkasındaki gölge
KDG şarkısının videosundan

HER ŞEYE ÇÖP DİYEN ARKADAŞ, ŞU ALTI ŞARKIYI BİR DİNLE

Dilan Balkay: “KDG” Müthiş bir trompet intro ve harika bir şarkı. Videosu da harika. Contemporary Istanbul’da satılacak kalitede bir video eseri gibi.

*

Efgan: “Unuttuğumuz Günler” Müthiş piyano ve gitar partisyonları. Çok güzel bir beste ve sözler.

*

Brek: “Gittim Gördüm” , “Gittim, gördüm, yenildim, döndüm” diye başlayan yepyeni bir müzik. Arkadaki gitar partisyonları çok zengin... Konserde dinlendiğinde ise bütün seyirciyi alıp götürecek bir şarkı.

*

Canan Çal: “Kızıl Kahve”, Erkin Koray’ı mı özlediniz? Alın size bir “Fesüphanallah a la 2021...” Bildiğimiz oynak Türk ritmi üstüne, darbukalı falan yepyeni bir şarkı.

*

Bostancı Dayı: “Adı Unutulur” Geleneksel Türkü kalıbından modern evrenselliğe giden yolda bir şarkı. Anadolu popun 21’inci yüzyıl versiyonu.

*

Gökcan Sanlıman: “Bir Dokun Bin Aşk İşit.” Harika bir ritim. Romantizmin öldüğünün ilan edildiği bu günlerde, al sana romantizm dedirten bir şarkı.

AMAN İBO, O 3 MİLYON DOLARDAN VAZGEÇTİM, OTEL PARANI ÖDEME DE

CUMARTESİ Kelebek’ten bir haber:

“İbrahim Tatlıses, Belarus’ta vereceği 5 konser için 3 milyon dolar alacak.”

Yılbaşı programı için büyük ve ciddi bir otel zinciri ile anlaşmış.

Hesapladım...

Konser başına 600 bin dolar...

Bırakın pandemi dönemini, müziğin en parlak dönemleri için bile inanılmaz bir rakam...

Samimi söyleyeyim, bana hiç gerçekçi gelmedi.

Üstelik orası Belarus...

Muhalif gazetecilerin bulunduğu uçağı zorla indirip tutuklatan bir yönetim var. Adalet, kanun falan hak getire...

Yani diyeceğim...

Aman İbo, parayı peşin al...

Sonra “Otel paramı bile kendim ödedim” deme...

Yazarın Tüm Yazıları