Kazananın da kaybettiği kaybedenin de kaybettiği

Pazartesiyi salıya bağlayan gece tabii ki uyuyamadım.

Haberin Devamı

1969 yılından beri oy kullanan bir vatandaşım ve hayatımda ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum.

*

Yüksek Seçim Kurulu’nun kararını öğrendiğim an Türkiye’de gece yaşananlarla bütün irtibatımı kestim...

Ne İmamoğlu’nun konuşmalarını, ne de AK Parti’den gelen açıklamaları izledim...

Bir tür meditasyon yaptım...

*

Gözümün önünde, bütün askeri darbelere, ara rejimlere rağmen 1950 yılından beri, yani 70 yıldır hassasiyetle, ihtirasla koruduğumuz bir sandık ve seçim sistemi var...

*

Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin duvarında yazan o yazı:

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi...

*

Sonra o cümleyi bir daha düşündüm...

Hayatım boyunca oradaki “kayıtsız” kelimesine hep itiraz ettim...

Çünkü Batılı bir demokraside eğitim almış bir insan olarak, sandığa güvendiğim kadar, o sandığın itibarını koruyan anayasal kurumlara da güvendim...

*

Haberin Devamı

Böylece 71 yaşıma geldim ve önümdeki hazin manzara şudur:

Hem sandık hem kurumlar tartışılıyor...

Yani güvendiğim bütün dağlara kar değil, tipi yağıyor...

*

Ve ben çok iyi biliyorum ki...

Bu tartışmanın kimseye bir yararı olmayacak...

*

O yüzden daha şimdiden biliyorum ki...

23 Haziran’daki seçimin kazananı da olmayacak...

*

Sandık tekrar kazansa bile kurumlar kaybedecek...

Kurumlar kazansa bu defa sandık kaybedecek...

*

Ama içimdeki iflah olmaz iyimser yine başını uzatıyor...

Ve bana diyor ki...

Zor günler geçireceğiz...

Ama daha güzel bir Türkiye geliyor...

BİNALİ YILDIRIM

BU DEFA KAZANIRSA BU DEFA DA KAYBEDERSE

İktidar cephesinden başlayayım...

Binali Bey yıllardır sükûnetini, itidalini, hele hele kısa süren başbakanlığı sırasındaki “dost çoğaltıp, düşman azaltma” duygusunu çok sevdim.

Hep samimi gördüm onu...

Seçimde sandıktan çıkıp İstanbul belediye başkanı olsaydı...

Ona da sevinirdim...

*

Ama işi hiç kolay değil...

Bu defa kazanırsa, 5 yıl boyunca haddinden fazla zorlanmış bir seçimle orada oturmanın sıkıntısını yaşayacak. Bu duyguyu yönetmenin tek yolu, halkın tamamını kucaklayıcı bir siyaset olacak.

Ama bu seçim kutuplaşmayı daha da arttıracağı için işi yine kolay olmayacak.

*

Haberin Devamı

Bu defa da kaybederse bakanlık, başbakanlık, Meclis başkanlığı gibi başarıyla dolu bir kariyeri, yerel düzeyde 3 kere kaybetmenin hüznünü yaşayacak.

Avantajı: İktidarın büyük imkânları, devlet yönetimindeki tecrübesi, kutuplaştırıcı olmaması.

Dezavantajı: Beka politikasının kutuplaştırıcılığı.

Ve yaşı: Üçüncü defa kaybetmenin etkisini ortadan kaldıracak yeni bir fırsatı olmayabilir.

EKREM İMAMOĞLU

BU DEFA KAYBEDERSE BU DEFA DA KAZANIRSA

Bu defa kaybederse...

Avantajı: Mağduriyet...

Haddinden fazla zorlanmış bir seçimle hakkının elinden alındığını anlatmaya devam edecek...

Üstelik bunu İstanbul’da kapalı kalmadan bütün Türkiye’ye anlatacak.

Dezavantajı: Ama elinde Beylikdüzü belediye başkanlığı da bulunmayacak...

Haberin Devamı

Ve herkes biliyor ki... Siyasette 5 yıl çok uzun bir dönemdir ve CHP içinde de pusuda bekleyenler vardır.

Avantajı: Yaşının çok genç oluşudur. Uzlaşmacılığıdır. Klasik CHP’li olmayışıdır.

*

Bu defa da kazanırsa... Dört ay öncesine kadar kimsenin tanımadığı bu genç adam artık Türkiye’nin tartışmasız yükselen siyasi yıldızı olacaktır.

*

Ve bu dalganın önünde durmak daha da zorlaşacaktır.

İLETİŞİMCİ GÖZÜYLE SULTANBEYLİ HASTAG’İ

EKREM İmamoğlu YSK’nın kararını Sultanbeyli’de iftar açtığı evde öğrendi.

Ağzından çıkan ilk cümle şu oldu:

“Her şey çok güzel olacak...”

İletişimci gözüyle bakıyorum...

Daha ilk anda herkesin ağzına yapıştı.

Sosyal medyada bir anda “hashtag” oldu.

Haberin Devamı

Yani kendiliğinden doğmuş bir slogan haline geldi.

Eminim Erol Olçok yaşasaydı diyeceği tek şey şu olurdu:

“İşte budur...”

Kazananın da kaybettiği kaybedenin de kaybettiği

ALAİN DELON OĞLUNU KÖPEK KAFESİNE KAPATIYORMUŞ

GEÇEN cuma günü Alain Delon hayranlarını sarsacak bir gelişme oldu. Onun üzerine hazırlanan bir programda oğlu öyle bir şey açıkladı ki Fransa’da hâlâ bu konuşuluyor.

Alain Delon küçükken oğlunu köpek kafesine kapatırmış.

Nedenini de şöyle açıklarmış:

“Babam beni güçlü bir erkek olarak yetiştirmedi. Ben oğlumu güçlü bir erkek olarak yetiştirmek istedim.”

Ancak oğlu Anthony Delon aynı fikirde değil.

“Beni güçlü yetiştirmek istiyorduysa sevgi vermeliydi” diyor.

Babasının karakteri ile ilgili bir de şu ilginç hatırasını anlatıyor.

Haberin Devamı

Delikanlılık çağında kendine özel üç blucin diktirmiş.

Ancak arka ceplerinin üzerine “AD” harflerini koydurunca babası kendisine dava açmış.

Netice...

“Babama tazminat ödemek zorunda kaldım” diyor.

NEFRET SAÇAN HIRİSTİYAN’INKİ KAPATILDI YA MÜSLÜMAN’INKİ

FACEBOOK geçen perşembe günü bazı hesapları süresiz olarak kapattığını açıkladı.

Bunların başında Alex Jones ve 400 bin takipçisi olan Milo Yiannopoulos adlı iki beyaz ırkçı vardı.

Onların yanında başka bazı aşırı sağ ve milliyetçi tiplerin de hesapları kapatıldı. Ayrıca bu kişilerin nefret söylemlerine atıf yapan hesapları da kapatacağını ilan etti.

Gerekçe de ırkçılık ve ayrımcılık yapmalarıydı, nefret mesajları yayınlamalarıydı.

Facebook daha önce de antisemitik mesajları nedeniyle ABD’nin siyah Müslüman liderlerinden Louis Farrakhan’ın hesabını da kapatmıştı. Bence iyi bir karar ama bunu bütün dünyada uygulamak gerekmez mi...

Mesela Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı o iğrenç nefret mesajlarını yazan doktor gibi insanların hesapları ne olacak
merak ediyorum.

Kazananın da kaybettiği kaybedenin de kaybettiği

‘CAMP’TA BİR LADY

Size daha önce bir yazımda anlattığım Metropolitan Müzesi’ndeki “Camp” temalı serginin galası önceki akşam yapıldı.

Herhalde hiçbir MET galası bu kadar renkli olamazdı. ‘Kitsch’in en üst halini en iyi anlatan giysilerden biri de Lady Gaga’nınkiydi.

Yazarın Tüm Yazıları