İtalya'dan bir arkadaşım özellikle İzmir'e şunu diyor

Mete İnsari İtalya’da yaşayan bir mimar arkadaşım. Bir İtalyan’la evli. Toscana’da bir butik otelleri var. Roma’da yaşıyor.

Haberin Devamı

Pazar gecesi beni aradı ve neredeyse ağlayarak şunları anlattı:

*

“Burada yaşananı, olup biteni anlamak mümkün değil. İtalya tarihinin en dramatik dönemlerinden birini yaşıyoruz.”

*

“Geçen hafta bir gün içinde 1.5 milyon insan ücretsiz izine çıkarıldı. Yani bu iş burada bitmeyecek. Artçı sosyal depremleri yaşanacak.”

*

“Toscana’daki otelimizi kapatıp personeli evlerine gönderdik. Çalışanlarımıza moral vermek için oraya gitmek istedim. Gidersin ama dönemezsin dediler.”

*

“Roma’da evlerin çoğunda balkon yok. Hayatları sokakta geçen insanlar evlerinin içine hapsedilmiş gibi. Apartmanlarda içler acısı sahneler yaşanıyor.”

*

"İnsanlar günün belli saatlerinde apartmanlarının merdiven önlerinde toplanıyor. Yalnız yaşayan çok sayıda insan var. Birbirlerine, ‘Yarın burada bizi görmezseniz, hemen acil yardımı arayın’ diyorlar.”

*

Haberin Devamı

“Burada önlem almakta biraz gecikildi. Hastaneler hazırlıksızdı. İnsanların yalnız, tek başına öldükleri haberleri doğru. Çok dramatik sahneler yaşanıyor. Geçen günlerde bir toplantı için gittiğim büyük bir otel şu sıralar hastaneye çevriliyor. İnsanları kapalı salonlarda, devlet binalarında tedavi etmeye çalışıyorlar.”

*

“Bu iş çok ciddi. İtalya’da bu trajediyi yaşayan biri olarak söylüyorum. Bu tehlike sandığınızdan çok daha ciddi. Türkiye’den, özellikle memleketim İzmir ve civarından gelen görüntülere bakıyorum. Herkes sokakta. Sanki bu işi ciddiye almıyorlar gibi bir görüntü var. Ne olur bu ciddiye alın. Yoksa çok geç oluyor.”

97 YAŞINDAKİ BABAMIZIN BAKICISI BİR MEKTUP VE ÇİÇEK BIRAKIP GİTTİ

“Eşimin babası 97 yaşında. Onunla birlikte kalıyoruz. Bir bakıcısı vardı. Geçen hafta başucunda bir mektup bulduk. Üzerine bir çiçek koymuş. Bir de kayınpederimin çok sevdiği bir Sicilya reçeli var. Ondan alıp bırakmış. Mektubunda ‘Sizi çok seviyorum ama bu durumda ülkeme dönmek zorundayım’ diye yazmış. Haber vermeden ülkesine dönmüş. Yaşlıların yaşadığı birçok evde böyle dramlar yaşanıyor. ”

*

“Benim sokağa çıkma iznim var. Ama sadece markete ve eczaneye gitme hakkım var. Geçen gün kayınpederime makarna ve ekmek almak için markette bir buçuk saat kuyruk bekledim.”

Haberin Devamı

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

KUKUMAV KUŞU GİBİYİZ DE KUKUMAV NASIL BİR KUŞ

Bütün dünya paralize oldu... Hepimiz kukumav kuşu gibi düşünüyoruz.
Kendimi bildim bileli en sık işittiğimiz deyimlerden biri bu...
Kaç yıllardır kullanırım da onun nasıl bir kuş olduğunu hiç merak etmemiştim...

*

Geçen hafta çıkan “Anadolu’nun Kuşları” adlı yeni bir albüm kitaptan öğrendim.
Tekfen Vakfı’nın yayınladığı kitaptaki fotoğrafları Fatih Orbay çekmiş.
Kitapta 310 kuşun fotoğrafı ve bilgileri var.
Şu korona günlerinde bana çok iyi geldi.

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

*

Tabii kukumav kuşu gibi düşündüğüm şu günlerde bu kitapta kukumav kuşunu görmek benim için en büyük sürpriz oldu.
Meğer baykuşgiller familyasının en sık ve yaygın görünen türüymüş.
Çoğu baykuşun aksine gündüz saatlerinde hareketliymiş.
Ötüşü çok hüzünlüymüş...
Genellikle taş ve toprak yığınlarında, direklerde ve çitlerde tünermiş.

Haberin Devamı

*

Kitaptan bütün bilgileri okudum.
Ama neden “Kukumav gibi düşünmek” diye bir kavram çıktığını anlayamadım.
Fotoğrafına bakın... Belki siz bu kuşun düşüncelerini daha iyi anlarsınız.

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

SİZCE BU HAYVAN NE TAVŞAN MI VAHŞİ KEDİ Mİ

Kulaklara bakarsanız tavşan...

Burun ve ağza bakarsanız bir kemirgen...

Gözler derseniz onlar da öyle...

Oysa hiçbiri değilmiş...

Bir kuşmuş...

Adı “Kulaklı orman baykuşu”...

“Genellikle gece gezen, istirahat halinde toparlak görünen, ancak uyarı halinde gergin, ince ve dimdik duran bir baykuşmuş.”
Uyarıldığına kulaklarını böyle dikermiş...

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

İŞTE BENİM ADAMIM: AKŞAMCI BİR BOHEM

Tam bir “bohem kuş”. Zaten İngilizce adı “Bohemian waxwing”...

Haberin Devamı

Nedense Türkçe adını “ipekkuyruk” koymuşlar... İki özelliği var...

Birincisi erkek ve dişi yiyeceği paylaşıyor.

Ama daha önemlisi, olgunlaşmış meyve yiyorlar. Yani alkolleşmiş meyve...

Resmen kafayı buluyorlar...

Kafayı bulunca da uçamıyor, daldan dala sere serpe yaşıyorlar.

Öğrenemediğim tek şey, alkol yasakları bulunan muhafazakâr Anadolu’ya nereden düştükleri...

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

7 MART 1990 SABAHI MASADA GÖRDÜĞÜM CD

Çetin Emeç bundan 30 yıl önce, 7 Mart 1990 günü evinin önünde öldürüldü. Haberi öğrendiğimde boynumda bir minerva ile Hürriyet’in Cağaloğlu’ndaki  binasının kapısından giriyordum. Doğru dördüncü kata çıkıp onun odasına girdim. Masasında o yıllarda yeni çıkmış bir CD çalar ve iki CD duruyordu. İkisi de caz albümüydü. Biri Stan Getz ve Astrud Gilberto’nun, “The Girl From Ipenama” albümü... Öteki ise Miles Davis’in efsane albümü “Kind of Blue”...
İkisini de daha bir hafta önce ben hediye getirmiştim ona Amerika’dan... Önceki gece BBC yapımı Miles Davis belgeselini seyrederken o günü hatırladım.

Haberin Devamı

İNSANLARIN SEVİŞİRKEN DİNLEDİĞİ İLK CAZ ALBÜMÜ

Miles Davis belgeselinde, 1959 yılında “Kind of Blue”yu nasıl kaydettiği anlatılıyordu. Hiç beste falan yapmamış. Elinde sadece sekizliklerin yazılı olduğu bir kâğıtla gelmiş. Müzisyenlere onları göstermiş. Sonra “İstediğiniz gibi çalın” demiş... Kırk yıldır beni her dinlediğimde mest eden “So What” işte böyle başlıyordu. Ve bu öyle bir albümdü ki... Caz müziği artık eskisi olmayacaktı. Bir müzisyenin dediği gibi... “İnsanlar artık onun müziğini dinleyerek  sevişebilirlerdi...”

İtalyadan bir arkadaşım özellikle İzmire şunu diyor

FİLMDEN

Bilmiyordum, meğer Paris yıllarında Miles Davis egzistansiyalist kuşağın en önemli şarkıcılarından Juliette Greco’yla büyük aşk yaşamış. Bir gün Sartre sohbet sırasında Miles Davis’e “Juliette’le neden evlenmiyorsun” diye sormuş. Cevabı şu olmuş: “Çünkü onu çok seviyorum. Âşığım ona...”

Yazarın Tüm Yazıları