İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

Hayır hayal değil, gerçekten söz ediyorum.

Haberin Devamı

Bu sonbaharda İstanbul Beyoğlu’nda Tünel’e yakın bir binada “kırmızı bir rüya” yaşanacak...

İsterseniz siz de bu rüyayı görebilirsiniz.

O nedenle ayrıntılarını anlatayım.

İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

Bu bina 3 gün boyunca kırmızı ışıkla aydınlatılacak ve aynı zamanda bir “Sound and Light” gösterisi yapacak.

Yani “Ses ve Işık” şovu olacak...

Burası İsveç’in, İstanbul Osmanlı’nın payitahtı iken açılan sefaret binası...

Cumhuriyet’in ilanından sonra “Büyükelçilik” olarak, büyükelçilik Ankara’ya taşınınca ise İsveç’in İstanbul Başkonsolosluğu binası olarak misyonuna devam etti...

*

Bu yıl işte o binanın yapılışının 150’nci yılı...

Ve İsveç bunu İstanbul’da kutlamaya hazırlanıyor. Gösteriyi İsveç’in en önemli ses ve ışık sanatçısı ve aynı zamanda bestecilerinden biri olan Carl Michael von Hausswolff tasarladı.

*

Haberin Devamı

Von Hausswollf bu gösteriyi bir Türk sanatçısı Cevdet Erek’le birlikte hazırlıyor.

Bildiğim kadarı ile Türkiye’de bir büyükelçilik binası ilk defa bu kadar büyük bir şovla kutlanacak.

1) BU KIPKIRMIZI RÜYA KİME İTHAF EDİLİYOR

BU gösterinin adı “Kırmızı Rüya” olacak...

Ancak yanında bir isim daha var. Bu üç günlük gösteri bir şaire ithaf ediliyor.

Gunnar Ekelöf’e..

İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

Ekelöf İsveç’in en ünlü ve en sevilen şairlerinden biri. Rimbaud’nun şiirlerini İsveççeye çeviren ilk şair.

İşte o Ekelöf 1965 yılında İstanbul’a gelip bütün tarihi mekânları gezmiş. Dönüşte “Prens Emgiort Divanı” adlı bir şiir kitabı yayınlamış.

Bu kitap, İsveç şiirinin klasikleri arasına girmiş.

Ekelöf “Bu kitap ben değil, içine vahiy gibi gelmiş biri tarafından yazıldı. Ben sadece tercüme ettim” demiş.

150’nci yıl gösterisi bu “Divan”ı nedeniyle ona ithaf edilmiş.

2) BİR İSVEÇLİ’YE ABBA’NIN YENİ ŞARKISINI BEN HABER VERİYORUM

BUNU öğrenince, İsveç’in İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson’la konuştum.

Haberin Devamı

Beni Tünel’deki Başkonsolosluk binasına davet etti...

O ve Kültür Ateşesi Mike Bode ile birlikte çok güzel bir öğle yemeği yedik ve bu bina hakkında sohbet ettik.

Sohbetimiz tabii ki ABBA ile başladı.

Geçen cuma günü onların yeni şarkısı “I Still Have Faith in You” streaming platformlarına konmuştu.

Grubun ayrıldıktan 40 yıl sonra yaptıkları ilk şarkıydı ve ben çok sevmiştim.

Başkonsolos şarkının çıktığını benden öğrendi.

Tabii ki bir İsveçliye bu haberi ben verdiğim için sevindim...

Müzikseverler böyledir.

Hep ilk haberi vermek isterler.

İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

3) MOSKOVA’DAKİ BÜYÜKELÇİ ‘KIZIL RÜYA’ İÇİN İSTANBUL’DA

PETER Ericson çok sempatik bir diplomat...

Soğuk bir ülkeden geliyor ama sohbeti çok sıcak...

Haberin Devamı

Türkiye’den önce 4 yıl İsveç’in Moskova büyükelçisiydi.

Yorumum şu. İsveç bu kutlamaya önem veriyor ki, daha önce Moskova gibi çok önemli görevi yapan büyükelçisini, bu 150’nci yıl kutlaması için başkonsolos olarak İstanbul’a göndermiş...

Ama bu benim yorumum...

Bana binayı gezdirdi ve tarihini anlattı.

Önce salonda bir divana oturup, Kral Oscar II’nin tablosu önünde bu pozu verdik.

Çünkü başkonsolosun anlatacağı hikayede bu tablodaki kralın da çok önemli bir rolü vardı.

Hatta “Kırmızı Rüya” adıyla da ilişkisi olabilirdi.

Şimdi hikâyemize başlayalım.

4) İSVEÇ DEVLETİ’NİN DIŞARIDA ALDIĞI İLK MÜLKÜ BU BİNA

“İSVEÇ Sarayı” adı verilen bu bina 1757 yılında alınmış.

Haberin Devamı

İsveç Devleti’nin bir dış ülkede satın aldığı ilk mülkmüş....

Bir özelliği de bu binanın İsveç tarafından bir dış ülkede inşa ettirilmiş ilk bina oluşu.

Başkonsolos Ericson, “Ülkelerimiz arasındaki ilişkinin özel ve biricik bir karakteri var” diyor.

5) ORDUSUYLA BİRLİKTE OSMANLI’YA SIĞINAN KRALIN 5 YILLIK HİKÂYESİ

İSVEÇ’le Osmanlı Devleti arasındaki ilk diplomatik ilişki 17’nci yüzyılda Charles XII’nin Türkiye’de kaldığı 1709-1714 yılları arasında kurulmuş.

Biz, Charles XII’yi “Demirbaş Şarl” olarak tanıyoruz. 1697-1718 yılları arasında İsveç kralıydı.

Poltava Savaşı’nda kendisininkinden iki kat büyük Rus Ordusu’na yenildikten sonra ordusuyla birlikte Osmanlı Devleti’nin payitahtı İstanbul’a sığınmış ve 5 yıl boyunca burada yaşamıştı.

Haberin Devamı

İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

İlişkilerin temeli işte Kral’ın bu ikameti sırasında atılmış...

Ama daimi temsilcilik 1735 yılında açılmış.

Başkonsolos, “Bu binayı bir kralın hatırası yaptırmıştı. Ama ziyaret etmek bir başka krala nasip olmuştu” diyor ve beni salona götürüp duvardaki üç fotoğraftan ortadakini göstererek anlatmaya devam ediyor.

6) KIRMIZI RÜYA ADINI BU KAREDEKİ KRAL MI VERDİ

OSMANLI İmparatorluğu bir Hıristiyan ülkesi ile ilk askeri ve siyasi işbirliği anlaşmasını 1739’da İsveç’le yapmış...

İnsan bazen İsveç’le Türkiye’nin birbirine çok uzak iki ülke olduğunu sanıyor...

Oysa geçmişimizde işte böylesine ilginç ve derin bir ilişki var...

İsveç’in genç prensi Carl, 1885 yılında Suriye ve Filistin’i ziyaret için giderken tifo mikrobu kapıyor ve İstanbul’da tedavi altına alınıyor.

Bunun üzerine babası Kral Oscar II ailesi ile birlikte oğlunu görmeye İstanbul’a geliyor.

Sultan Abdülhamid kralı karşılamak üzere Varna’ya resmi bir heyet gönderiyor.

Ayrıca Kraliçe Sofia için bir vapur tahsis ediyor.

İstanbul’da gizli bir sarayda 3 gün boyunca kıpkırmızı bir rüya

Duvardaki fotoğraf Kral Oscar II’nin İstanbul’a gelişinde bu binada çekilmiş.

Yanındaki ise Nusret Paşa.

Başkonsolos Ericson, kralın bu gezisi sırasında İstanbul için söylediği şu sözleri hatırlatıyor:

“İnsan gözü benim az önce görmüş olduğumdan daha güzel bir şey görebilir mi, yoksa hepsi bir rüya mıydı?”

Bunu işitince aklıma şu soru takıldı:

Acaba sonbahardaki “Kırmızı Rüya” adı buradan mı geliyor?

*

Son bir not...

İsveç Veliaht Prensi Gustav Adolf da 1934 yılında Türkiye’yi ziyaret için gelip 16 gün kalmıştı...

Bu defa Atatürk onu Cumhuriyet’in başkenti Ankara’da kabul etmişti...

7) BENİM RÜYAM: BU RÜYAYA KEŞKE ABBA DA GİREBİLSEYDİ

150 yaşını dolduracak olan binadaki saatlerim burada sona eriyor.

Çıkarken şunu düşünüyordum.

Belki bizim Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile öteki sivil kültür kuruluşlarımız, İKSV de bu güzel rüyaya katılır.

Neticede tarih boyunca birbirine büyük düşmanlıklar yaşamamış iki Avrupa ülkesiyiz.

150 yılı barış içinde geçirmenin kutlamaya değer bir yanı var...

Mesela bir ABBA konseri de bu kırmızı rüyanın güzel bir parçası olmaz mıydı...

Benim “Kıpkırmızı rüyam da buydu” işte...

Yazarın Tüm Yazıları