İki saat sonra gelen tweet

PAZAR gecesi uçaktan iner inmez, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın 28 Şubat günü art arda yaptıkları iki açıklamayı okudum.

Haberin Devamı

Ve aklım karıştı.

 

Konuştukları saatlere baktım.

 


* * *


Saat 12.30


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında aldığı karar için çok özetle şunu söylüyor:


“Saygı duymuyorum, tanımıyorum, bence onlar casusluk suçu işlediler.”

 


* * *


Saat 14.30...


Başbakan Davutoğlu bir tweet atarak şunu söylüyor:


“28 Şubat’ta şiir okuduğu için hapis yatan bir insan bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor...”

 


* * *


İki açıklamayı bu zamanlama ile okuyunca, “Allah Allah” dedim.


Tamam, anladım, Cumhurbaşkanı bu sözleri apaçık Anayasa Mahkemesi’ne söylüyor.

Haberin Devamı


İyi ama Başbakan attığı tweet’teki lafları kime söylüyor?


Bize mi, yoksa Cumhurbaşkanı’na mı...


* * *


28 Şubat’la ilgili bir mesaj vermek istediyse, neden bunu doğru dürüst bir mesajla yapmadı...


Neden öğleden sonra saat 14.30’u bekledi?


* * *


Şüpheye düştüm.


Acaba Başbakan, “Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığını” açıklayan Cumhurbaşkanı’na bir şey mi söylemek istiyor?


Nasıl bir şey mi...


Mesela şu ikinci yazıdaki gibi bir şey.

 

 

Başbakan, Cumhurbaşkanı’na şunları mı söylemek istedi 

 

BİR: Siz bir şiir okudunuz, haksız yere ceza aldınız. 3.5 ay hapis yattınız. Ama bakın bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsunuz.


Onlar da bir haber yaptılar, 92 gün hapis yattılar.


Siz bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabiliyorsunuz, onlar da en azından şerefli insanlar olarak mesleklerini yapmaya devam edebilirler.


İKİ: Siz bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsanız, bu, aynı Anayasa Mahkemesi’nin, partiniz hakkında kapatma talebini reddetmesi sayesindedir.


Başbakan bunları mı söylemek istemiştir, bilmiyorum.


O bunları kastetmediyse ben söylemiş olayım.


O Anayasa Mahkemesi geçmişte Cumhurbaşkanı’nın partisini haklı bulmuştu.


Bugün de iki gazeteciyi...

Haberin Devamı


Demek ki adalet her iki tarafa da gerekliymiş.

 

 

BÜYÜKLÜK

O adama çakacak diye bekledim ama yapmadı

 

OSCAR töreninde beni şaşırtan tek kişi Jenny Beavan oldu.“Mad Max: Fury” filminin kostüm tasarımcısı, “en iyi kostüm” ödülünü almak için sahneye çıktığında içimden “Hah şimdi o herife geçirecek” diye bekledim.

İki saat sonra gelen tweet
 

 

Yapmadı...

 

Geçen ay Londra’da BAFTA töreninde yine “en iyi kostüm” ödülünü almak için sahneye geldiğinde, töreni sunan İngiliz komedyen Stephen Fry, törende giydiği elbisesi için şunu söylemişti:“Bu kadar harika kostümler yapan bir kadının törene torba kadın şeklinde gelmesi şaşırtıcı”. 

 

Beavan, Oscar törenine aynı deri ceket, deri pantolon ve fularla geldi. Ödül konuşmasında, kendisiyle dalga geçen Stephen Fry’a bir laf sokuşturur diye bekledim.

 

Yapmadı...

 

Haberin Devamı

Bizim bir siyasetçimiz olsa, bu fırsatı hiç kaçırmazdı...

 

 

Oscar’da hayran olduklarım, beğendiklerim, beğenmediklerim, hayal kırıklığına uğradıklarım

 

İki saat sonra gelen tweet
 

 

En güzel uzun etek: Banko Cate Blanchett. İki Numara: Charlize Theron.


En naif ve taze elbise: Alicia Vikander.


En sevmediğim: Olivia Wilde.


Kiloyu en güzel örten: Priyanka Chopra.


En hayal kırıklığına uğradığım: Scarlette Johansson.


Kiloyu örtmeyen ama yine de güzel: Kate Winslet.


En uymamış: Brie Larson.


En gladyatör tarzı: Kerry Washington.


En iyi erkek smokini: Jared Leto ve Eddie Redmayne.


Hamileliği çok iyi taşıyan: Chrissy Teigen.

 

 

Yol arkadaşları çekip gider mi

 

SIDDIK Akbayır, “Ot’ dergisinin son sayısında Sezen Aksu şarkılarının harika bir tematik sözlüğünü yapmış:

 

Aşk acıtır.


Akşamlar yorgundur.


Herkes yaralıdır.


Kalp unutmaz.

Haberin Devamı


Şehirler, arka sokaklar terk edilmek içindir.


Yol arkadaşları çekip gider.


Ayrılıklar bitmez.


Tutunamasak da, güller solsa da bir çocuk sevilebilir.


Söz bitse de şarkı söylemek lazım.

 

 

Mühendisler daha sağcı ve daha cihatçı mı oluyor 

 

BU ay okuduğum en ilginç kitaplardan biri “Engineers of Jihad”dı.


Diego Gambetta ve Steffen Hertog adlı iki bilim adamı, IŞİD ve El Kaide saflarındaki insanları incelemişler.


Çok çarpıcı bir sonuç var.


Cihatçı örgütlerin saflarındaki mühendis oranı, toplumdaki radikal insanların saflarındakine göre 17 kat daha fazlaymış.


Cihatçı örgütler içindeki doktor oranı da 10 kat fazlaymış.


İki araştırmacı bu sonuca ulaşınca Alman Nazi partisindeki mühendis oranına bakmış.


Orada da durum aynıymış.

Haberin Devamı


Buna karşılık, Almanya’daki Baader Meinhof, İtalya’da Kızıl Tugaylar, Latin Amerika’daki sol radikal örgütlerde sosyal bilimlerden mezun olanların oranları mühendislerden yüksek çıkıyormuş.


Şöyle bir sonuca varmışlar.


Mühendis ve doktorlar daha çok sağ radikal siyasetlere, sosyal ve insani bilim okuyanlar ise sol siyasi hareketlere eğilimli oluyor.


Aklıma mühendislik eğitimi almış Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan geldi...


Mühendis kökenli bir sol siyasetçimizi ise hatırlayamadım.

Yazarın Tüm Yazıları