Hastaneden Afrin’deki aslanlara bin selam

*

Ama önce haberi vereyim...

*

Deniz Bey 21 Mart günü Türkiye’ye dönüyor...

Tedavisi GATA’da devam edecek...

*

Şimdi bu fotoğrafa dönüyorum...

Deniz Baykal askerliğini önce Yassıada, sonra İskenderun’da yaptı.

Yıllarca Türk siyasetine hizmet etmiş, demokrasiden, vatan sevgisinden hiç taviz vermemiş tertemiz bir siyasetçiyi, tertemiz üniformasıyla gösteren bu fotoğraf bugüne çok şey anlatıyor...

*

Almanya’daki bir hastane odasından, Afrin’de vatan müdafaası yapan aslanlarımıza büyük ve yürekten gelen bir “Merhaba” diyor...

*

Omuz omuzayız mesajı...

Bedenim burada ama yüreğim sizinle mektubu...

*

Hadi dönün artık Deniz Bey...

Türkiye sizi özledi...

Eminim siz de Türkiye’yi...

YOKSA BU TIRSIK MÜDÜR HERKESTEN GİZLİ GİZLİ...

BEYEFENDİ İstanbul gibi bir şehrin, Küçükçekmece gibi modern bir ilçesinde ilçe eğitim müdürü yapılmış...

Çocukları eğitecek yani...

*

Ama kendisi, o malum “asansör halvetçisinin”, “yastık-yorgan şehvetçisinin” tam bir müridi...

*

Geçen perşembe akşamına kadar, zannediyor ki, bütün Müslüman âlemi arkasında...

O kendinden geçmiş haliyle, o kendini bilmez fanatizmiyle, akşam tam da kerahat saatinde sarılmış tweet’e sallamış:

“Şeytan bu kez profesörlerini devreye soktu. Ömrünü İslam’a hizmete adamış Nurettin Yıldız Hocamızı itibarsızlaştırmak için çırpınıp durmaktalar. Altın paslanmaz. Altına çamur atmakla kıymeti düşmez. Hak gelecek ve batıl yok olacak. Bize düşen Allah için çok ama çok çalışmaktır...”

*

Amaaa... Ertesi gün, devletin en tepesinden öyle bir şamar yiyor ki...

Allaaaah...

Küçükçekmece’den bile duyuluyor.

*

Ne yapıyor bu inancı pak, gözü pek müdür arkadaş...

Anında o tweet’i silip toz oluyor...

*

Üstelik öyle tırsmış ki... Sosyal medya hesabını bile siliyor...

*

Daha önce sormuştum, bir kere daha sorayım...

Yahu arkadaş siz, kerahat vaktinde, ne alıp da yazıyorsunuz bu deli saçmalıklarını...

*

Bana bak... Yoksa bizden gizli gizli...

Vallahi mi...

BİR SİLLE CİHANGİR’DEN BİR TOKAT KASIMPAŞA’DAN

- O çakma fetvacı var ya...

Kadın düşmanı o halvetçi beyin...

Perşembe akşamı iki sille birden yedi...

Bir sille, Cihangir’in hemen dibindeki Beyoğlu’nda yürüyen binlerce kadından geldi...

Bir tokat da ülkenin Kasımpaşalı Cumhurbaşkanı’ndan... Bir üçüncü tokat da Adana’nın Osmaniyeli Bahçeli’sinden... Bir de Tuncelili Kılıç-
daroğlu’ndan...

TRUMP’LA KİM MASAYA OTURABİLİYORSA EĞER

Hayırlı cuma’ buna denir işte... Kanlı bıçaklı iki liderin buluşacakları haberi ile uyandık.

Duyar duymaz sizin aklınıza da şu soru gelmedi mi... ABD Başkanı Trump ile Kuzey Kore’nin çılgın başkanı Kim Jong-Un masaya oturabiliyorsa...

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esad niye oturamasın...

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Sisi niye oturamasın...

Maksat ülkede ve bölgede barışsa eğer...

Gerisi teferruat değil mi...

NEEE BÜLENT ERSOY MU? NEE ELVİS’İN ŞARKISI MI?

SOSYAL medyanın bütün klişe düşüncelileri Bülent Ersoy’u fena tiye alıyor... Elvis Presley’in “It’s Now or Never” şarkısını cover yapmış ya...

Bir tek Armağan Çağlayan “Şarkıyı sıfır detone, fevkaladenin fevkinde okuyor” diye tweet atmış.

Vallahi ben de hiç fena bulmadım... Ayrıca bu şarkının orijinali olan Domenico Modugno’nun “O Sole Mio”sunu dinlerseniz, bu dediğimi daha da iyi anlayabilirsiniz.

“Nee Bülent Ersoy mu... Neee Elvis’in şarkısı mı” diye klişe bakmak insanı yanıltıyor...

İŞTE BEŞİKTAŞ STADI’NIN ALTINDAKİ GİZLİ KULÜP

VODAFONE Türkiye’nin CEO’su Colman Deegan perşembe akşamı üç gazeteciyi çok ilginç bir yere davet etti.

Adı “Freezone”...

Küçük bir salona girdik, sahnede bir grup ve solistleri, “Seksenler” dizisinden de tanıdığımız Zeynep Doruk bizi bekliyordu...

Kadınlar Günü’ydü ve bize “en güçlü kadın şarkılarından oluşan” şahane bir repertuvar sundu. Sinema sanatçılığının verdiği harika mimik yeteneği ve vücut dansıyla müziği o kadar güzel birleştiriyordu ki...

Bu arada bana bir de kıyak yaptı ve Ajda Pekkan’ın çok sevdiğim “Sensiz Yıllarda” şarkısını söyledi. Stadın altında gizli bir kulüp gibiydi ve hayatımın en güzel özel konserlerinden birini izledim. Vodafone’u da, Beşiktaş’ı da bir kere daha takdir ettim ve ben de haykırdım...

“Come to Beşiktaş...”

Ama mazeretim var... Doğuştan Fenerbahçeliyim, gelemem...

GENÇ MÜZİSYENLERE ŞAHANE BİR HABER

BEŞİKTAŞ ve Vodafone burayı amatör genç müzisyenler için yapmış.

Dünyanın en gelişmiş kayıt araçlarının bulunduğu bir stüdyo...

Biri tonmeister iki genç uzman...

Bir sahne... İsteyen genç müzisyenler 4 saati 100 liraya burayı kiralıyor, işitsel görsel kayıtlarını yapıyor...

Bunları YouTube’a yükleyebiliyorlar.

Çok hoşuma gitti...