Erdinç Çelikkan

Engeller bu sözlerle aşılacak

13 Ocak 2012
ENGELLİLERİ unutan bir toplum olduğumuz için Ankara Valisi Alaattin Yüksel’in “Başkent’te 2012’yi Engelliler Yılı ilan ettik” sözünü önemsedim. Tam bunu okurken, aklıma Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Engelliler için özel proje geliştiriyoruz” açıklaması geldi. Yerel yöneticilerin bu açıklamaları hiç kuşkuşuz engelliler için heyecan verici. Ancak engelliler için bugüne kadar yapılmayanların fazlalığını göz önüne alınca konunu üzerinde özellikle durulması gerektiğini düşünüyorum.

Engelliler için milat yıl

Ankara’da yaşayan engelli yurttaşlar için bu sözler bir milat niteliği taşıyor. Ancak, engellerin aşılması için neler yapılacağını ileride hep birlikte göreceğiz. Dileğim engelsiz bir Ankara için atılım yılı olmasıdır. Ama engellileri zorlayan bu kadar şeyin kısa sürede nasıl kaldırılacağını da merak ediyorum. Vali Yüksel’in konuşmasını takip ettiğim gün yolda yürümeye çalışan bir engelli yurttaşımızı gördüm. Koltuk değnekleriyle buzlu kaldırımda ağır aksak ilerlemeye çalışıyordu.

Büyük adımlar atılmalı

Birçoğumuzun düşme tehlikesiyle yolda yürümeye korktuğumuz bozuk kaldırımda buza adeta meydan okuyarak ilerleyen o engelli, bana şehirdeki engellerin azaltılması bakımından çok geri olduğumuzu düşündürdü. Biliyorum ki engelliler artık verilen sözlerin tutulmasını ve engelsiz bir Ankara için büyük adımlar atılmasını her şeyden çok istiyor.

70 günle övünelim

ÇİN’de 15 güne yapılan 30 kat bina Ankara’da da tartışma konusu oldu. Bunu “Çin işi” diye eleştirenlerin yanı sıra takdir edenler de çıkmadı değil. Mesela inşaat işine yıllarını veren İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu “Yaptılarsa gerçekten zoru başarmışlar. Ama Çinli yaptıysa biz de yaparız” dedi. Koçoğlu’nun bu sözüyle kendi kendime “bizim böyle bir projemiz var mıydı?” diye düşündüm. Sonra Ankara’daki 70 gün alt geçidini hatırladım. Yıllardan beri belediyenin övündüğü projelerden birisi de bu alt geçit olmuştur. İnşaat sektöründe kafa kafaya yarıştığımız Çinliler gibi 15 günde 30 katlı bina yapamasak da Ankaralılar olarak 70 günde yapılan ve zaman zaman yağmur sularıyla dolan alt geçidimizle övünebiliriz aslında. Ne dersiniz?
Yazının Devamını Oku

Devlet dairelerinde Kurtuluş’un imzası var

6 Ocak 2012
ONU, yakın çevresi “Atatürk ressamı” olarak tanıyor. Başta Atatürk olmak üzere birçok devlet adamının resimlerini yapan Ressam Abdurrezzak Kurtuluş, bugünlerde gönüllü olarak başladığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün portresinin son rötuşlarını yapıyor. En son eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Genelkurmay Karargahı’na asılan portresiyle kamuoyunun gündemine gelen Kurtuluş, Çevre Sokak’taki küçük atölyesinde vefasızlığa inat harikalar yaratıyor.

KÖŞK’TEN BİR YANIT VAR

Gül’ün yağlı boya tablosunu yaparken konuştuğum 79 yaşındaki Kurtuluş, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün portresini kendisine takdim etmek istiyorum. Çankaya Köşkü’nü bu konuda telefonla aradım ama bir yanıt alamadım” dedi.
Köşk’ün sanata olan duyarlılığını bildiğim için Kurtuluş’un bu önerisinin karşılıksız kalmayacağını tahmin ediyorum.

HER YERDE ONUN İMZASI VAR

Daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan’dan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na kadar birçok siyasetçi ve bürokratın portresinin altına imza atan Kurtuluş, birçok devlet dairesinin duvarını süsleyen eserleriyle daha fazla desteği hak ediyor. Küçük atölyesinde büyük bir dünya yaratan Kurtuluş gibi sanatçılara toplum olarak daha fazla vefa göstermemiz gerekmez mi?

En temkinli tweet

TEKNOLOJİYE olan merakıyla bilinen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeni yılın son saatlerinde Twitter üzerinden ekonomik yorumlarda bulundu. Ciddi krizlere rağmen Türkiye’nin kıskanılacak derecede büyüdüğü yazan Şimşek, “2012 yılına temkinli bir iyimserlikle giriyoruz” yorumunu yaptı. Türkiye, gerçekten de küresel krize rağmen süreç içinde başarılı bir performans sergiledi.
Ancak, krizleri gözardı etmeyen Şimşek, Türkiye için iddialı bir açıklama yapmak yerine geleceğe dönük bazı endişelerin varolduğunun sinyalini verdi. Çoğumuzun sorduğu “Ufukta bir risk yaşanır mı?” sorusunun yanıtını Şimşek, “Geride bıraktıklarımız ileriki dönemlerimiz için en güçlü referanslarımızdır” sözleriyle özetliyor.
Hiç şüphesiz herkesin dileği Türkiye’nin herhangi bir krizden yara almadan kurtulmasıdır. Ancak, özellikle iki haneye çıkan enflasyon ve rekor kıran cari açığa karşı da tedbirlerin sonuç vermesi gerekiyor.
Şimşek’in dikkat çektiği başka bir nokta da “Türkiye’nin dünya ekonomi ligindeki başarısı” oldu. İhracat rakamları ve ekonomisiyle parmak ısırtan Türkiye, gündeme gelmeyen ithalat rakamlarıyla hangi ligde yer alıyor?
Yazının Devamını Oku

Zammın yankıları

30 Aralık 2011
GEÇEN haftayı milletvekillerine yapılan emekli zammını konuşarak geçirdik. Fransa Meclisi Ermeni soykırımının inkarını suç sayan teklifi görüştüğü gün bizim Meclis’te ise emekli vekillere yapılacak zam kabul edildi. İster istemez bu düzenleme tüm kesimlerden anında tepki gördü. Ancak aradan geçen zamanda işçi ve memuru temsil eden sendikaların ne yönde tutum takındığı da merak edildi. Konuştuğum sendika temsilcileri düzenlemeden rahatsız olduklarını söyledi. Başta KESK, DİSK, Memur-Sen ve Kamu-Sen gibi milyonların temsilcisi sendikalar konuya anında yanıt verdi.

Sendikalar şaşkın

Sendikalar, dört gözle çıkmasını bekledikleri İntibak Yasası bir köşede dururken, emeklilik düzenlemesinin gece yarısı Meclis’te kabul edilmesini şaşkınlıkla karşıladı.
Mesela KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, milletvekili emekli maaşlarında yapılan artış oranı kadar zam istediklerini belirtti. Tombul, bu sözleriyle bir anlamda emeklilerin haklı feryatlarına da tercüman oldu. Tombul “Güler misin ağlar mısın?” dercesine anlattığı bir fıkrayla da son dakika düzenlemesi yapan vekilleri “ağalara” benzetti.

Vicdanlar yaralı

Konuya tepki gösteren bir başka isim de Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk oldu. Milletvekillerinin milletle alay ettiğini savunan Koncuk’un sözlerinde ise ince mesajlar yüklüydü. Koncuk, “15 ayda memurlar için bir kanun çıkaramayan ancak kendileri için 15 dakikada kanun çıkartanları kınıyorum” dedi.
Bana göre en sert tepkiyi veren DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün oldu. Görgün’e göre düzenleme vicdanları yaraladı. Görgün’ün dikkat çektiği “yaralı vicdanlar” aslında çoğu zaman ay sonunu getiremeyen emekli vatandaşlarımızdı.

Gözler Çankaya’da

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu da Meclis’e mesajını “Milyonların beklentisine cevap vermeyen bir Meclis diğer tarafta bazı konuları anlık çıkartabiliyor. Burada çifte standart var” sözleriyle dile getirdi.
Daha çok tartışılacağa benzeyen düzenleme için gözler şimdi Çankaya Köşkü’ne çevrildi. Sendikaların şaşkına döndüğü, kamuoyunun büyük çoğunluğunun ise yanlış bulduğu düzenleme için bakalım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tasarrufu ne olacak?

Ankara şartları

AKKUYU Nükleer Santrali’ni yapacak olan Rus şirketi geçtiğimiz hafta Ankara’ya Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) başvurusuna geldi. Atomstroyexport isimli şirket başvuru sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda iki şartla karşılaştı. Bakanlık Ruslardan nükleer konusunda kamuoyuna detaylı bilgi verilmesini ve kaygıların giderilmesini istedi. Ayrıca nükleer santralin atıkları konusu da görüşmelerde masaya yatırıldı.
Çevreyle ilgili endişelerin arttığı bir ortamda Rus şirkete sunulan şartların nasıl gerçekleşeceğini önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Yazının Devamını Oku

Meclis’te özlenen tablo

23 Aralık 2011
BÜTÇE görüşmeleri nedeniyle 14 gergin günü geride bırakan Meclis, gözden kaçan sıcak diyaloglara da sahne oldu.

Kabinede ılımlı yapısıyla bilinen Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Kentsel Dönüşüm Yasası ile ilgili Meclis’teki diyalogları özlediğimiz sahneleri geri getirdi.
Bakandan önemli vurguDepremden sonra sürekli bölgede bulunan ve her kesimden görüş alan Bayraktar, geçtiğimiz pazartesi günü Meclis’te grubu bulunan CHP, MHP ve BDP Grup Başkanvekilleri ile görüştü. Aldığım bilgiye göre Bayraktar, muhalefetten önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek olan Kentsel Dönüşüm Yasası ile ilgili destek istedi. “Kentsel dönüşüm partiler üstü bir meseledir” diyen Bayraktar, muhalefet temsilcilerine “Dönüşümü belediyelerle birlikte ortak bir anlayışla yapmalıyız. Bu konuda desteklerinizi bekliyoruz” dedi. Muhalefet kanadının da Bayraktar’ın taleplerine sıcak yaklaştığını öğrendim.
Uzlaşmayla çözülecekBayraktar’ın bu temasları özellikle Van’daki problemlerin çözülmesi için gerekli olan “uzlaşmayı” kısa süreli de olsa sağlamış oldu. Meclis’teki bu sahneler ortada dağ gibi duran sorunların kızarak, küserek veya tartışarak değil konuşarak halledileceğini de bize göstermiş oldu.

 

Yazının Devamını Oku

Gerilimin ortasında nezaketle dolaştı

16 Aralık 2011
MECLİS’te vekiller arasında yaşanan gerginliklere alıştık. Sataşmalar, laf atmalar, ve zaman zaman küfürleşmelerle anılan Meclis, geçtiğimiz pazartesi günü maalesef aynı manzaraya sahne oldu.

Genel Kurul’daki bütçe görüşmeleri sırasında kürsüye çıkan MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın AB Bakanı Egemen Bağış’a yönelik “Sen bu koltuğa yakışmıyorsun” sözleri vekiller arasındaki tansiyonu yükseltti.
Bardağı taşıran söz
Türkkan, konuşmasını bitirip yerine geçerken, AK Parti sıralarından gelen sataşmalara da parmak sallayarak karşılık verdi. AK Partililer ise bu harekete “parmak sallama” diye çıkıştı. Türkkan’ın “Parmağımı da sallarım başka birşey de” lafı bardağı taşıran son damla oldu. Bu istenmeyen görüntüler nedeniyle Genel Kurulu yöneten Meclis Başkanvekili Meral Akşener, birleşime “tansiyonu düşürme molası” verdi. Türkkan, aradan sonra yanlış anlaşıldığını söylese de Meclis karışmıştı bir kere...
Sukünetle dolaştı
Her neyse, buraya kadar size aktardığım sahneleri zaten az çok tahmin edersiniz. Ancak bu noktada ben, size bir tapınak yazıtından alıntıyla “gerilimin ortasında sukünetle” dolaşan CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in o gün yaptığı konuşmadan bahsetmek istiyorum. Tartışmanın yaşandığı gün Pavey, öyle bir konuşma yaptı ki tüm Meclis adeta ona kilitlendi. Bu sırada Genel Kurul bir anda sessizleşti. Arada birbirleriyle konuşan milletvekilleri bile pür dikkat Pavey’in konuşmasına konsantre oldu.
Sessizlikte saklı
Bu sessizliğin nedeni aslında konuşmadaki ince mesajlarda ve Payev’in etrafına saçtığı pozitif enerjide saklı. CHP’nin yanısıra MHP ve BDP sıralarından da alkış alan Pavey, bir anlamda Meclis’e nezaket dersi verdi. Geçirdiği talihsiz kazanın ardından yaşama sevinci ve dik duruşuyla Zürih Üniversitesi’ne tez konusu olan Pavey gibi kişilerin erkek egemen Meclis’te daha çok temsil edilmesi gerekir. Son olarak, hakaret etmeden ince ince eleştiren Pavey her anlamda alkışı hak ediyor.

Sicili bozuk müteahhite iş yok

Yazının Devamını Oku

364 gün “engelsiz” 1 gün “engelli”

9 Aralık 2011
3 ARALIK’ta Dünya Engelliler Gününü “kutladık.” Engelli vatandaşlarımızı yalnızca bu günde hatırladığımız için onlara anlı şanlı kutlamalar yaptık. Hangi engelli vatandaşımızı dinlesem kaldırımlardaki “engellerden” ve insanlardaki duyarsızlıktan şikayet ediyor.
Onlar kutlama istemiyor
364 gün unuttuğumuz engellileri neden bir gün hatırlıyoruz? Ve neden o gün kutlamalar yapıyoruz. Engelli vatandaşlarımız kutlama istemiyor, onlar hayatın diğer alanlarında da hatırlanmayı ve toplumdan duyarlılık göstermesini bekliyor. Gelin artık başta yerel yönetimler olmak üzere onlar için tüm engelleri kaldıralım. Bugüne kadar unuttuğumuz 8.5 milyon engelli yurttaşımızı hatırlayalım. Ama bir gün değil hergün...
Özürlü mü engelli mi?
Bu arada, partilerin de toplumun yüzde 12.30’unu oluşturan engellilere ulaşmak için yaptıkları çalışmalar var. Mesela AK Parti’nin Özürlüler Koordinasyon Merkezi ile MHP’nin Engelli Koordinasyon Merkezi bu konuda çalışmalar yürütüyor. İki parti arasındaki gözden kaçan bir farkı da hatırlatmak isterim. MHP’ye göre “engelli”, AK Parti’ye göre “özürlü” olan bu kavramlardan hangisi doğru?
Merak uyandıran proje
Bu arada geçenlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de caddelerin ve sokakların özellikle 2012 ve 2013’te engellilere daha uygun hale getirilmesi için özel bir proje geliştirdiklerini söyledi. Gökçek’in sözüyle “2 sene sonra engelliler için yaşamı kolay hale getirecek” bu “büyük proje” nedir acaba?

Diller Meclis’i

MECLİS’te milletvekilleri dünya dilleri konusunda birbiriyle yarışıyor. 12 Haziran’dan sonra oluşan Meclis’te başta İngilizce olmak üzere Malayca, Urduca, Ermenice, Hintçe, Japonca, Rusça ve Farsça bilen milletvekilleri bile var. 10 dil bilen AK Parti Ankara Milletvekili Seyit Sertçelik’in ise bu konuda rakibi bulunmuyor. Sertçelik, çok iyi düzeyde İngilizce ve Rusça’nın yanısıra Azeri, Özbek ve Tatar Türkçesi, iyi düzeyde Ermenice, Bulgarca, Makedonca, orta düzeyde Sırpça ve Ukraynaca biliyor. Meclis albümüne bu dönem ilk olarak milletvekillerinin bildiği yabancı diller arasına Kürçe’nin eklendiğini de söylemem lazım. BDP’den 24, AK Parti’den 7, CHP’den 2 olmak üzere 37 milletvekili Kürtçe biliyor.

Fısıltıları bitiren açıklama

GEÇTİĞİMİZ hafta BDDK ve SPK Başkanı’nın Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe sunuş konuşması yapmadıklarını ve gazetecilere konuşma metni dağıtmakla yetindiklerini yazmıştım. Ankara kulislerinde bu konuyla ilgili dedikodular çıkmıştı. Ben de yazımda “Bilgin ve Akgiray, vakit darlığından mı konuşma yapmadılar?” diye sormuştum. Konuyla ilgili soru işaretlerini SPK’dan gelen bilgi netleştirdi. Bilgin ve Akgiray, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan’ın uzun görüşmeler nedeniyle vakit darlığını gerekçe göstermesinden dolayı konuşma yapamamış.
Bu davranış yalnızca Bilgin ve Akgiray için değil tüm kurum başkanları için uygulanmış. 16 gün 156 saat süren yorucu bütçe görüşmeleriyle ilgili dedikodular üzerine bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim.
Yazının Devamını Oku

Okunmayan metinlerden kritik mesajlar çıktı

2 Aralık 2011
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin ile SPK Başkanı Vedat Akgiray, kurum bütçelerinin görüşmeleri sırasında sessiz kaldılar. Bilgin ve Akgiray, gazetecilere bile dağıtılan bütçe sunuş konuşmasını yapmadılar. O günden beri Bilgin ve Akgiray’ın sessizliğiyle ilgili kulislerde kulaktan kulağa dedikodular yayıldı.
Bankalara kritik uyarı
Ancak BDDK Başkanı’nın komisyona sunmadığı konuşma metninde önemli satır başları yer aldı. Bilgin, bankalara “İhtiyatlı olun, mali bünyeyi sağlam tutun.
Karınızı yedek akçe olarak bünyede bırakın” mesajı gönderdi. Konut ve KOBİ kredilerinin öne çıkacağını vurgulayan Bilgin, “Bankaların karı azalacak” uyarısında bulundu.
Değişiklik sinyali verdi
SPK Başkanı Akgiray ise Sermaye Piyasası Kanunu’nda yapılacak değişikliğe dikkat çekti. Akgiray, çıkarıldığı dönemin şartlarına göre hazırlanmış ve günümüz koşullarına yanıt vermeyen SPK Kanunu’nun kilit noktalarında önemli değişiklikler yapılacağının sinyalini verdi. Akgiray, bu sayede daha etkin, denetlenebilir ve rekabetçi bir piyasa sağlamayı amaçladığını ifade etti. Akgiray, değişiklik için 2012’yi gösterdi.
Bilgin ve Akgiray’ın önemli mesajların yer aldığı sunumları acaba vakit darlığından mı iptal edildi? Konuyla ilgili fısıltılar bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.

Süvari beygiri bütçeye girdi!

2012 bütçesine TSK’ya alınacak süvari beygiri de girdi. Yanlış anlamaya fırsat vermemek için hemen açıklayayım. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen 2012 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı’nda ordunun ihtiyacı olan hayvanlar için yapılacak ödemeler de netleşti. Gelişen teknoloji nedeniyle tarihteki önemini yitirmiş olsa da günümüzde yalnızca gösterilerde görmeye alışık olduğumuz süvari beygirleri için devlet önümüzdeki yıl 2 bin 185 lira ödeyecek.
Beygir ve katırın yanı sıra kurt ve kangal köpekleri için ödenecek paranın da yer aldığı bütçede orduya alınacak en pahalı hayvan süvari beygiri oldu.
İlginçtir ama bütçede hayvanların yüksekliği, göğüs çevresi ve birim fiyatları bile tek tek sıralandı.
Eski işlevini yitirmiş olsa da süvari beygirleri hiç değilse bütçenin de esprisi oldu.

Acısıyla tatlısıyla geride kaldı

PLAN ve Bütçe Komisyonu’nda 16 gün süren bütçe maratonu acısıyla tatlısıyla geride kaldı. Bütçede en çok yorulan şüphesiz komisyon üyesi milletvekilleriyle bürokratlar oldu. Şimdi size yorucu bütçe görüşmeleri yerine komisyondaki tatlı nezaketten kısaca bahsetmek istiyorum. Görüşmeler sırasında muhalefet ve iktidar kanadı zaman zaman tartışsa da tatlı nezaket hiç eksik olmadı.
Milletvekilerinin arasını Gaziantep baklavası, Mersin cezeryesi ve Malatya kayısısı yumuşattı. Umarım bu nezaket Genel Kurul’daki görüşmelerde de sürer...
Yazının Devamını Oku

Depremden önce sarsılmak lazım

25 Kasım 2011
VAN depreminden sonra eleştiri oklarının hedefinde yer alan AFAD’ın hazırladığı İllerin Afetselliği Raporu’nu inceledim. 7.2 ve 5.6’lık iki acıdan sonra tartışılan AFAD’ın raporunda deprem, heyelan ve sel gibi doğal afetlerle ilgili ayrıntılı bilgiler yer alıyor.
Raporda üzerinde durulması gereken önemli tespitler var. Mesela dördüncü derece deprem bölgesinde yer alan Ankara’da bugüne kadar yıkıcı deprem yaşanmadığı belirtiliyor. Ancak, diri fay hattı üzerinde bulunmayan Ankara’nın kuzey ve güneyinde yer alan fay zonlarının geçmişte büyük depremler ürettiğinie dikkat çekiliyor.
Ankara deprem haritası Sincan, Keçiören, Yenimahalle ve Çankaya gibi ilçelerin dördüncü derecede deprem bölgesinde bulunduğunu gösteriyor. Ancak bu durum adı geçen ilçelerdeki her yapının sağlıklı olduğu anlamına da gelmiyor.

KULAĞIMIZA KÜPE OLMALI

Buradan hareketle ihmaller nedeniyle yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, onlarcasının yaralandığı Van depreminden Ankara için kulağımıza küpe olması gereken çok şey var. Sürekli tekrarlanmasına rağmen, depremlerin arkasında bıraktığı acılar toplumsul hafızamızda yer bulmazken, ne yazık ki ateş her zamanki gibi düştüğü yeri yakıyor. “Bana birşey olmaz” mantığıyla hareket etmenin yanlışlığını artık görmezden gelemeyiz. Bunun yanında meselenin en büyük sorumlu olarak gösterdiğimiz müteahhitlerin vicdanına bırakılamayacak kadar da ciddi ve insani olduğunu düşünüyorum.
Bu açıdan vakit kaybetmeden, başta riskli şehirler olmak üzere binlerce kişinin yaşadığı tüm binalarda yapı analizlerinin gerçekleştirilmesi, sağlıksız yapılarla ilgili bir envanterin çıkarılması gerekiyor.

VAN DEPREMİ EŞİK OLDU

Buradan bakınca Van depreminin kentsel dönüşüm ve önlem için eşik olduğunu düşünüyorum. Bunun ilk kanıtını Başbakan Tayyip Erdoğan, “İktidarı kaybetme pahasına da olsa tüm kaçak yapıları yıkacağız” açıklamasıyla zaten vermişti. Ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ, hummalı bir “dönüşüm” çalışması içine girdi. Bürokratların üzerinde çalıştığı Afet Kanunu Taslağı ile öncelikle imar mevzuatına aykırı veya riskli yapılar tespit edilecek. Daha sonra bu tip yapılar üzerinde çeşitli kısıtlamalar uygulanacak. Bu çalışmalar ise afete hazırlık hesabıyla finanse edilecek.

Uygulama nasıl olacak?

Burada konu, uygulama noktasında düğümleniyor. Bürokratların depremden bu yana harıl harıl konuyla ilgilendiklerini biliyorum. Taslakta yer alan caydırıcı cezalar ise hükümetin işi sıkı tuttuğunu ve suistimallere neden olan herhangi bir açık kapı bırakmadığını gösteriyor. Belki de bu taslakla binlerce ocağa ateş düşüren ihmallerin önüne geçilecek. Sıcağı sıcağına verilen sözler tutulur mu, ihmali olanlar gereken cezayı alır mı, bunu zaman gösterecek. Ancak şunu söylemeliyim ki artık, kanunlarla birlikte vicdanımız ve mantığımızın da aynı oranda işlemesinin vakti geldi.
Dileğim o ki bundan sonra hiçbir coğrafyada böyle acılar yaşamasın.
Yazının Devamını Oku