Mevcut cari açık ve büyüme sürdürülebilir değil

EYLÜL ayında Türkiye’nin cari açığı 4.5 milyar dolarla beklentilerin üzerinde geldi. Son 1 yıllık cari açık rakamı 40 milyar dolara dayanırken, bu rakam “Türkiye’nin büyümesinin sürdürülebilir olmadığı”nın da kanıtı gibiydi.

Haberin Devamı

Bakanlar cari açık, enflasyon gibi bozduğu dengelere bakmadan, bu yıl ne kadar büyüdüğümüzü, övünerek anlatıyorlar. Giderek artan dış ticaret açığından sorumlu Bakan, “İlk 3 çeyrek büyümesiyle dünyada rekor kıracağız” diyor.

İhracattan fazla büyüyen ithalat rakamı ve artan cari açık, Türkiye’deki üretimin ithalata bağımlılığının bir göstergesi. İşte bu nedenle, kurlar artmaya başladığında, başta reel sektör olmak üzere, herkes telaşlanıyor. Eylül ayı cari açığı, finanse ettiğimiz için, zaten döviz fiyatlarının içinde yer alıyor. Eylül’de güçlü sıcak para akışı yaşandığı için, açığın kurlara etkisinin sınırlı olduğu söylenebilir. Demem o ki; şimdi sıcak para girişinin azalacağı bir döneme giriyoruz, yani Türkiye büyümeyi finanse etmek için eskisinden çok daha fazla kur bedeli ödemek zorunda. Dolayısıyla aynı büyüme, cari açık ve ithalat ile kur artışının çok daha yüksek olacağı aşikar.

Haberin Devamı

Ekonominin dengesi böyle işliyor; cari açık arttıkça kurlar yükseliyor, kurlar yükseldikçe ister istemez içerideki üretim düşmeye başlıyor. Yani sıcak para akışının kesildiği
bir ortamda, büyümeyi sağlayacak ithalatı bu kadar yüksek oranlarda tutmanız mümkün değil.
Dolayısıyla büyüme rakamınız da otomatik olarak düşecek. Ne kadar KGF destekli kredi verip içerideki talebi büyütseniz de, bunun bir sınırı var. Daha fazla zorlamanız da pek olası değil.

Bunun nedeni ne derseniz, hep söylediğimiz; yapısal tedbirlerle Türkiye’nin üretim yapısının değiştirilmemiş olması, her açıdan dışa bağımlı ekonomik yapının sürmesi. Tekrar edelim; Türkiye’de ekonomi yönetiminin en büyük günahı; 2001’deki reformlarla gerekli altyapı oluşturulmasına rağmen, küresel iklim de uygunken, birkaç kez ayağımıza gelen yapısal tedbir fırsatını tepmesidir. Reformlara devam edilmemesinin, yani bu yönetimin günahının bedelini şimdi tüm halk olarak ödemeye başladık.

BÜYÜME DÜŞMEK ZORUNDA

Özetle; Aralık ayında açıklanacak 3 çeyrek büyüme rakamlarının ardından, artık aşağı gitmeye başladığını göreceğiz. O nedenle bu kadar yüksek rakamlara rağmen, yabancı kuruluşlar 2017 yılı büyümesini yüzde 5, buna karşılık 2018 büyümesini ise yüzde 3-3.5 oranlarında tahmin ediyorlar.

Haberin Devamı

Küresel gelişmeler nedeniyle yabancı para girişinin azalmasının beklendiği, enflasyonun beklentilerin çok üzerinde çıktığı saptamalarının yanında, bu yıl devlet destekli aşırı büyüyen kredi genişlemesinin de normal seviyelerine geri dönmesi bekleniyor.

IMF’nin yeni Avrupa Raporunda da Türkiye’ye ilişkin 2018 büyüme rakamı yüzde 3.5 olarak yer aldı. Enflasyondaki yüksekliğe, çekirdek enflasyonun kırdığı rekora dikkat çekilen Raporda, para politikasının daha sade bir sistem içinde enflasyonu çapalaması ve enflasyonu düşürmesi gerektiği belirtildi.

Yükselen enflasyonun cari açığı da olumsuz etkilediği, yılın başından beri biriken cari açığın milli gelire oranının yüzde 5’i geçtiği hatırlatılarak, “Türkiye’deki güçlü büyüme momentumu göz önüne alındığında, mali politika desteğinin derecesi yeniden değerlendirilmeli ve orta vadeli konsolidasyon için güvenilir bir plan oluşturulmalı” tavsiyesinde bulunuluyor.

Haberin Devamı

Aklın yolu bir derler ya; ekonomideki kurallar da belli.

Peki, hükümet IMF’in bu tavsiyesini tutar mı? Sizce Hükümet, hem de 2019’da 3 seçim birden önünde dururken, sürekli gaza basmaktan vazgeçer mi?

 

Yazarın Tüm Yazıları