Emre Özpeynirci

2.elde fiyat artışı sıfır otomobilin çok gerisinde

14 Ocak 2019
4 Ocak’ta Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) düzenlediği ‘Gladyatörler’ ödül töreninde uzun zamandır görmediğim Kia’nın eski Pazarlama Müdürü Aslı Göker ile karşılaştım.

Aynı zamanda Hyundai Assan Genel Müdürü Önder Göker’in de eşi olan Aslı Göker, 2. el sektörüne 360 derece hizmet veren Danimarka kökenli Autorola’da çalışmaya başladığını söyledi. Danimarkalı şirketin 2.el pazar analizi yazılımı yapan kolu Indicata’nın Türkiye satış direktörü olan Göker, 10 bin Euro’luk robot yatırımı ile online pazarı her gün tarayarak analiz etiklerini söyledi. Günlük 400 bin datadan 2.el pazarına dair, B2B, B2C fiyat bilgisi, araçların satış hızları, pazarda kaç adet aracın satılık olduğu, son 45 günde kaç adet aracın satıldığını, tüm marka/modellerin fiyat trendlerini çıkarıyorlarmış. Bu doğrultuda 2018 yılı için hazırladıkları “2.El Online Pazarına” ait değerlendirme raporu dikkatimi çekti. 2018 yılında sıfır otomobillerin fiyatlarının kurdan dolayı yüzde 30 ila 40 arttığı bir dönemde 2. el otomobil fiyatlarının ne kadar arttığı hep bir tartışma konusuydu. Göker ve ekibinin hazırladığı raporda 2. el fiyatları sınıf sınıf çıkartılmış. Rapora göre geçtiğimiz yıl ‘B’ yani küçük sınıf 2. el otomobilleri fiyatları yüzde 11.9 artarken, Türkiye’nin en çok satan sınıfı olan ‘C’ yani orta sınıfta sedan tipi araçların fiyatları ise yüzde 14.2 artmış. Türkiye’de hızla satışları artan SUV sınıfında ise B sınıf ikinci el SUV’ların fiyatları yüzde 16.3 artarken, C sınıfı 2. el SUV’ların fiyatları ise 12.9 artmış. Aslında bu rapor tam olarak şunu gösteriyor; Türkiye’de 2. el otomobil fiyatları ne yazık ki sıfır otomobillerdeki artışın çok gerisinde. Bu da özellikle bazı filo şirketlerini ve büyük çoğunlukta elinde stoku olan otomobil bayilerini derinden etkiliyor. 

OCAKTA PAZAR 18 BİNE İNER Mİ?

OTOMOTİV satışları üzerine araştırmalar yapıp, veriler toplayan EBS Danışmanlık şirketinin Genel Müdürü Erol Şahin, geçtiğimiz hafta sosyal medyada yaptığı önemli bir analizini paylaştı. Otomotiv sektörünün zor günler geçirdiği 2018 yılını farklı bir pencereden analiz ettiklerini söyleyen Şahin, ÖTV ve KDV teşvikleri öncesi ve sonrası pazarı inceleyerek 2017 ile karşılaştırmış. Markaların son 2 ayda aldıkları aksiyonların onlara satış olarak ne oranda döndüğünü de incelemiş. Sonuç olarak Şahin, “Geçmiş yıllarda oluşan aralık ayı performansının, satış olarak ocak ayına yansımasının aynı şartlar içinde yüzde 24 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu noktada ekstra bir filo satışı yaşanmadığı durumda pazarın 18 bin adet seviyesinde olması beklenmeli” yorumunu yapıyor. Sektörde pazara ilişkin diğer tahminler ise 20-25 bin civarında. Ocak 2018’de 35 bin aracın satıldığı düşünülürse, ÖTV desteğine rağmen 18-20 bin adetlik bir satışla yıla başlamak gerçekten sektörü zor günlerin beklediğinin bir göstergesi.

 

‘MUHTEMEL’ AÇIKLAMA DETROİT’TEN GELECEK
UZUN süredir Volkswagen’in ticari araçlarının Ford Otosan tarafından Gölcük’te üretileceğini yazıp duruyorum. Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün bunu defalarca teyit etmesine rağmen haklı olarak sabırla yapılacak resmi açıklamayı bekliyor. Dün de Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Alper Kanca, Volkswagen’in Türkiye’de minibüs üretme konusunda Ford Otosan ile hemen hemen anlaşmış durumda olduğunu belirterek, “Bu kesin... Türkiye’de Ford Transit’lerin üretildiği fabrikalarda Volkswagen minibüsleri üretilecek” açıklamasını yaptı. Sıkı durun, bu konuda resmi açıklamanın yarın ‘Detroit Otomobil Fuarı’nda yapılacağı söyleniyor. Her ne kadar Detroit fuarı gözden düşmüş olsa da bu yıl bizim için bu açıdan önemli. Yenigün ise yine tedbiri elden bırakmayarak açıklama yapılacağına ilişkin haberleri,“Muhtemeldir” diye yorumladı.

Yazının Devamını Oku

Elektrikli otolar poşete giriyor

7 Ocak 2019
2018 tüm dünyada çevre dostu elektrikli araçların yükseldiği bir yıl olarak tarihe geçerken, ülkemizde ise art arda cezalar geldi. 2018’de ilk olarak elektrikli otomobillerde sıfır olan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) oranları yüzde 25 arttırılırken, 29 Kasım’da yayınlanan Çevre Kanunu’ndaki madde değişikliği ile de araç bataryalarından kilo başına 15 TL ek ücret alınması kararlaştırıldı. Henüz uygulamaya girmeyen değişiklik, araç maliyetlerini 6 ile 20 bin TL arasında arttıracak.

SON günlerde Çevre Kanunu’nda yer alan plastik poşetler tartışılırken arada çok önemli bir gelişmeyi atladık. 29 Kasım’da yayınlanan ve 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendindeki değişiklikte “Otomotiv pilleri (Kurşun içerenler hariç)” ve “Lityum içeren araç bataryaları”ndan “kilogram başına 15 lira” ibaresi de yer aldı. Daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse Türkiye’de satılan ve içinde batarya olan tüm  elektrikli ve hibrit araçlardan ‘Çevre’ adı altında ücret alınacak. Ayrıca bu ek ücret aracın matrah yani vergisiz fiyatına eklenecek. Bu eklendikten sonra ÖTV ve KDV oranları  hesaplanacak.

Aslında henüz uygulama yönetmeliği çıkmayan bu ek maddeyi görmüş ve geçen hafta otomotiv editörü arkadaşım Metin Köklüçınar’ın yazdığı haberi de okumuştum. Ama inanın gerçek olabileceği ihtimalini pek düşünmedim, düşünmek istemedim. Çünkü tüm dünyada sert çevre kanunlarıyla içten yanmalı motorlardan elektrikli ve hibrit araçlara geçiş yaparken, Türkiye’de çevreci araçların cezalandıracağı aklıma pek mantıklı gelmedi, ‘bir yanlışlık var’ diye düşündüm. Ama sonra biraz araştırınca işin ciddi olduğunu ve kısa süre içinde uygulama yönetmeliğinin çıkacağını öğrendim. 2018’de ilk olarak elektrikli otomobillerde sıfır olan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) oranları yüzde 25 oranında artırılırken, kasım ayında da Çevre Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile araçlarda bulunan pillerin ağırlığı oranında ek ücretlendirme yapılmış olacak.

44 KG’DEN 1500 KG’YE

Bugün elektrikli araçlardaki bataryalar 300 kg’den başlayıp 600 kg’ye kadar çıkıyor. Hibrit araçlarda ise gücüne göre 44 kg’dan başlayıp 120 kg’ye kadar çıkan piller var. Ticari araçlardaki batarya ağırlıkları ise 600 ila 1500 kg arasında değişiyor. Bu yeni kanun elektrikli otomobillerde 4 bin 500 TL ile 9 bin TL arasında ek maliyet oluşturacak. Bunun üzerine yüzde 3 ila 15 arasında ÖTV ve yüzde 18 KDV eklendiğinde ise maliyetler 20 bin TL’ye kadar çıkacak. Hibrit araçlarda ise ek pil maliyetleri 675 TL-1800 TL arasında değişecek. Hibrit araçlardaki bu maliyetlere yüzde 45 ile 160 arasında değişen ÖTV ve yüzde 18 KDV eklediğimizde ise fark 4 bin TL’yi aşacak.

-Yüzde 100 elektrikli bir araçta 600 kilogram ağırlında batarya varsa, matrah (vergisiz) fiyatı 200 bin TL’den 209 bin TL’ye çıkacak. Bunun üzerine motor gücü 120 KW ve üzerinde olan elektrikli araçlar için yüzde 15 ÖTV ve yüzde 18 KDV eklendiğinde fiyatı 271 bin TL’den 283 bin TL’ye yükselecek. Yani 9 bin TL’lik ek maliyet anahtar teslimde 12 bin TL’yi aşacak.

-120 kilogram batarya ağırlığı olan bir hibrit araç üzerinden hesap yaptığımızda ise maliyetler yine artıyor. 100 bin TL’lik matrah fiyata sahip aracın normal şartlarda anahtar teslim fiyatı yüzde 60 ÖTV ve yüzde 18 KDV ile 189 bin TL. Bu aracı 1800 TL’lik yeni pil maliyetini eklediğimizde anahtar teslim fiyatı 192 bin TL’ye yükseliyor. Yani 3 bin TL’nin üzerinde bir zam anlamına geliyor. Bu maliyet ÖTV oranı yüzde 160 olan hibritlerde ise daha da artıyor.

Yazının Devamını Oku

2’nci ele 'Sakarya' çıkarması

5 Ocak 2019
2017 yılında Petrol Ofisi’nin tamanını 1 milyar 368 milyon Euro’ya satın alarak dikkat çeken Hollandalı enerji devi Vitol Grup’tan 2019 yılının ilk yatırım müjdesi geldi.

2017 yılında 181 milyar dolarlık ciroya ulaşan dünyanın en büyük bağımsız petrol şirketi olan Vitol Grup, Türkiye’de dev ikinci el otomobil şirketi kurmak için düğmeye bastı. Artan kurlar ve faizlerle birlikte sıfır otomobil satışları düşerken büyüyen ikinci el otomobil satışlarını fırsat olarak gören Hollandalı dev, Türkiye’nin en büyük 2. el şirketini kurmak için harekete geçti.

SÜRPRİZ TRANSFER

Hollandalı grubun Türkiye genelindeki Petrol Ofisi istasyonlarını da kullanacağı bu şirket için ciddi yatırım yapacağı belirtilirken, kurulacak şirketin başına ise otomotiv sektörünün tanınmış yöneticilerinden birini transfer ettiği öğrenildi. Gruba yakın kaynaklardan elde edilen bilgiye göre bu isim Borusan Otomotiv bünyesinde yer alan BMW ve MINI markalarının Genel Müdürü Uğur Sakarya oldu. Dün Borusan Otomotiv’den yapılan açıklamaya göre Sakarya’nın şirketten resmi olarak ayrıldığı belirtildi. Sakarya, Hürriyet’e yaptığı açıklamada bu konudaki iddiaları doğrularken, detay vermekten ise şimdilik kaçındı.

Hollandalı Vitol’ün Petrol Ofisi’nden sonra Türkiye’de 2. el otomobile dev yatırım yapmasının altında ise son dönemde büyüyen pazar etkili oldu. Sıfır otomobil satışlarının 2018’de yüzde 35 düşerek 620 bin adetlere gelmesi ve 2019’da da pazarın 400 bin adetlere gerileyeceği beklentisi 2. el otomobilde potansiyeli artırdı. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Türkiye Noterler Birliği’nin 2018 Ocak-Ekim verilerine göre, sıfır otomobil satışları yüzde 26.7 düşüşle 437 bin 506 adet gerçekleşirken, 2. el otomobil satışları ise yüzde 7.63 artarak 4 milyon 580 bin 681 adede ulaştı. Yani 10 ayda satılan her sıfır otomobile karşılık 10.47 adet 2.el otomobil satıldı. Vergi indirimlerinin 3 ay daha devam edeceği 2019 yılı toplamında 250-300 bin adetlik sıfır otomobil satışı beklenirken, 2. el otomobil satışının ise 2018’e göre (5.6 milyon) yüzde 4.5 büyüyerek 6 milyon adede ulaşması bekleniyor. Bu beklenti de yatırımda etkili oldu.



1 YIL ÖNCE BMW’YE GENEL MÜDÜR OLDU

Yazının Devamını Oku

Pazar yüzde 35 düştü 2019’da teşvik şart!

31 Aralık 2018
ÖTV ve KDV indirimiyle son 2 ayda bir nebze de olsa nefes olan otomotiv sektörü, resmi olmayan rakamlara göre yılı yüzde 35’lik düşüşle, yaklaşık 620 bin adetlik satışla tamamladı. Şimdi sektörde nefesler tutuldu ve gözler 2019’da teşviklerin devam edip etmeyeceğine çevrildi.

2018 yılına veda etmeye sayılı saatler kaldı. Herkes bugün yeni bir yıla girecek olmanın verdiği heyecanı yaşarken, ekonominin lokomotifi olan otomotiv sektörü içinse durum biraz farklı. Bu aralar üzerinde büyük bir stres ve baskı var. Çünkü 2018 yılının son 2 ayında devreye sokulan ÖTV ve KDV indirimlerinin 2019 yılında devam edip etmeyeceğini henüz bilmiyorlar. Devam ederse rahat bir nefes alacaklar, etmezse 2019 yılını kısmen unutup, 2020 yılına konsantre olacaklar. 2019 yılının otomotiv için unutulması demek, hem tüm ekonomiyi derinden etkiler hem de devleti büyük bir gelir kaleminden mahrum bırakacaktır. Yani her şey etkilenecektir. Bu yüzden ben vergi teşviklerinin en azından şeçimlere kadar devam edeceğini düşünenlerdenim.

İLK KEZ ORTAK HAREKET

Peki bu noktaya nasıl geldik? Şöyle bir geriye bakıp 2018 yılını özetle anlatmak gerekirse, iç pazarda yıla iyi başlayan otomotiv sektürü, ikinci çeyrekten itibaren önce yükselen kurların etkisiyle sonra faizlerdeki artışla birlikte tam anlamıyla köşeye sıkıştı. 2014 yılından itibaren yükselerek 1 milyon adetlik pazar seviyesine ulaşan otomotiv sektörü için işler haziran ayından itibaren gittikçe kötüleşmeye başladı. Eylül ayında yüzde 65’i bulan daralma ve ardından ekim ayında yüzde 80’e yaklaşan şok düşüşün etkisiyle birlikte vergi indirimleri devreye girdi. Aslında bu indirimler için otomotiv sektörünün tüm çatı örgütleri (OSD, ODD, OYDER, TAYSAD, TOKKDER) ilk kez birlikte harekete ederek Ankara’ya defalarca çıkarma yaptı ve sonuçlarını aldı. 2018’in son günlerinde benzer çıkarmalar bu kez teşviklerin devam etmesi için tekrar edip durdu.

ARALIK AYI SONUÇLARI

Peki son 2 ayda devreye giren teşviklerle birlikte 2018 yılında Türkiye’de kaç adet otomobil ve hafif ticari araç satıldı. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) resmi rakamları 4 Ocak’ta açıklayacak. Benim sektör temsilcilerinden elde ettiği bilgilere göre, kasım ayındaki 58 bin adetlik satışın ardından aralık ayında toplam satış beklentilerin altında kalarak 70-75 bin adet seviyesinde gerçekleşmiş. (Tabii son günlerde açığa satışlar yapılmazsa) Beklenti 80 bin adedin üzeriydi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında 140 bin adede yakın satış yapıldığı düşünülürse, neredeyse yüzde 50’ye yakın bir daralmadan bahsedebiliriz. Ama vergi indirimlerinin olmaması halinde ise pazarın 30-35 bin adet seviyelerinde kalacağını da söylemem gerekir.

2019 ÇOK ZOR GEÇER

Aralık rakamını kasımla birlikte topladığımızda son 2 ayda ÖTV ve KDV indiriminin etkisiyle 130-140 bin adetlik bir satışın yapıldığı ortada. “Eğer bu indirimler olmasaydı ne olurdu?” diye soran varsa o zaman rakamın ancak 60 bin adetlere ulaşabileceğini de belirtmem gerekir. Son 2 aydaki performansı eklediğimizde 2018 yılında ağır vasıtalar hariç toplam otomobil ve hafif ticari araç satışlarının yaklaşık 620 bin adet seviyelerinde olacağı görülüyor.

Yazının Devamını Oku

Yerli otomobil 5 ülkede 500 bin adet üretilmeli!

24 Aralık 2018
Küresel rekabet ve halka açık hissedarları yüzünden yerli otomobil ile ilgili çalışmalar sessiz sedasız devam ederken, bir okuyucumdan son duruma ilişkin dikkat çeken bir değerlendirme mesajı aldım.

İsmail Göncüoğlu isimli bu sanayici, TOGG’un (Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu) CEO’su Gürcan Karakaş’ın sunum yaptığı TAYSAD toplantısında da yer almış. Yani kendisi aynı zamanda TAYSAD üyesi bir KOBİ. Göncüoğlu, tüm paydaşlar gibi yerli otomobil için topyekün seferberlik yapılması gerektiğini belirterek, “Bu konuda herkes mutabık. Gürcan beyle TAYSAD toplantısında konuşulan seviyeyi özetlemek gerekirse, projenin tasarım ve endüstriyel haklarının yüzde 100’ünün milli olması, baştan en yüksek oranda yerli katma değer üretilmesi, alt sistemlerin yerli üreticilere sahiplendirilmesi ve ithal girdilerin azami ilk 100 bin araçtan sonra yüzde 100 yerlileştirmesi olarak sıralayabilirim” yorumunu yaptı. Göncüoğlu, topyekün yaklaşımda eksik olan ve henüz gündeme gelmeyen konuları ise şöyle sıraladı:

Yerli otomobilin başarısı, ölçek oluşturulmasını gerektiriyor. Hem içeride hem dışarıda ithal araçlarla rekabet edecek ölçek olmalı. Bu da 5 farklı versiyonda yılda 500 bin adet üretimle sürdürülebilir olur.

İlk günden yurt dışı piyasalarda ihracat stratejileri, CKD montaj ve ortaklık dahil ortaklarının belirlenmesi gerekir. Çünkü yurtiçi bu üretimin yüzde 20’si karşılar. Demek ki yerli otomobili üretimini 5 ülke ile paylaşmak gerek.

İlk günden montaj hatlarının yatırım mallarının tasarım ve üretiminin yerlileştirme projelerinin sahiplendirilmesi gerekir.

Yerli Otomobil Fabrikası yatırımında kullanılacak yatırım mallarının/özel makinelerin ithali yerine yerli ürün tercih edilmelidir. (Yüzde 95’i ithal şu an)

Yatırım mallarının yerlileştirilmesinde halen Türkiye de kurulu tesislerde bulunan en ileri teknoloji referans hedef alınarak ürünler sahiplendirilmelidir.

Yatırım mallarında Türkiye de bulunmayan ürünlere ihtiyaç olması durumunda, ürün alımı yerine teknoloji transferi yöntemi uygulanmalıdır.

Yerli Otomobil Fabrikası’nda yatırım malları yerli katma değeri en az yüzde 50 olarak hedef alınmalıdır.”

Yazının Devamını Oku

‘Küresel yarışta biraz daha suskun kalacağız’

17 Aralık 2018
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği destekle 5 babayiğitin Kasım 2017’de düğmeye bastığı ‘Türkiye’nin otomobili’ projesinde tam 13 ay geride kaldı.

Bu süre zarfında TOBB’un da yüzde 5 hisseyle ortak olduğu ‘Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu’ (TOGG) isimli şirket kuruldu ve 1 Eylül’den itibaren Alman Bosch’tan transfer edilen Gürcan Karakaş CEO olarak göreve başladı. Yani aslında Karakaş’ın kaptanlığında ‘yerli otomobil’ projesinde geçtiğimiz hafta 100 gün tamamlandı. 100. günün önemini Karakaş önce eylül ayında ortaya koyarak, “İlk işimiz 100 günlük önem ve öncelik haritasına yoğunlaşmak olacak” açıklamasını yapmıştı. Daha sonra projeyle ilgili gelişmeleri sorduğumda da açıklamayı görevinde 100. gününe denk gelen 13 Aralık’tan sonra yapacağını söylemişti. Bende 13 Aralık’ta hemen mesaj atarak önce 100. gününü kutladım daha sonra da gelişmeleri sordum. Karakaş çok kibar bir şekilde geri dönerek şunları söyledi: “Projemize desteğinizin tam olduğundan eminim ve hiç şüphe etmedim. Cevabım sizi tatmin etmeyebilir ancak bu tür projelerde ciddi bir küresel yarış olduğu için sizin çok spesifik sorularınızı projemizin rekabetçiliği ve başarısı için henüz cevaplayamıyorum. Ayrıca halka açık hissedarlarımız olması nedeniyle bir süre daha suskunluğumuzu anlayışla karşılamanız, bizim için şu aşamada verilebilecek en kıymetli destektir. Ama inanın ki tüm ekip tam gaz projemiz için çalışıyoruz. TAYSAD’tan sonra bu hafta da bir diğer paydaşımız olan Otomotiv Sanayi Derneği’ni (OSD) ziyaret ettim. Orada da benzer bir sunum yaptım. OSD’nin değerli başkan ve yönetim kuruluna ‘fikri mülkiyet hakları ülkemize ait olan, küresel rekabet gücüne sahip bir marka için yola çıktığımızı ve mobilite ekosistemi oluşturma hedefimizi’ anlattım. Desteklerinin güçlü olduğunu gördüm. Sizin de içinde olduğunuz Türk otomotiv basınının birikimini çok önemsiyoruz ve bunun için bir buluşma ve fikir alışverişini de planlıyoruz.“

TAYSAD Başkanı Alper Kanca’ya olduğu gibi OSD Başkanı Haydar Yenigün’e de Karakaş’la yaptıkları görüşme sonrası izlenimlerini sordum. Yenigün, “Gayet güzel bir sunum yaptı. İşi bilen birisi. ‘Hayırlı olsun’ dedik ve başarılar diledik. Kendisine her türlü desteği vereceğimizi de aktardık” yorumunu yaptı. Sonuçta edindiğim izlenimler sonrası Karakaş ve ekibinin doğru yolda ilerlediğini görüyor, yeni nesil (elektrik/otonom) bir araç olacağı için projeyle ilgili detay vermek istememesini de anlıyorum. Ama yaşanan ekonomik dalgalanma sonrası Karakaş ve ekibinin yeterli finansal kaynağı bulup bulamayacağı çok tartışılıyor. Proje teknik olarak çok iyi gitse de eğer para bulunamazsa ki en az 3 milyar dolardan bahsediyoruz, o zaman işleri zor. Umarım 5 babayiğit finansman konusunda çözüm yolu bulmuştur.

21 YIL SONRA YENİ YATIRIM GELECEK Mİ?
ALMAN Volkswagen Grubu, 16 Kasım’da 2022 yılından itibaren Almanya’daki tüm fabrikalarında elektrikli araç üretileceğini, bu doğrultuda VW Passat Ailesi’nin ise 2023 yılından itibaren Skoda’nın Çek Cumhuriyeti’ndeki Kvasiny fabrikasında Superb ve Kodiaq ile birlikte üretileceğini açıkladı. Aynı fabrikada üretilen Skoda Karoq ve Seat Ateca’nın ise 2023 yılından itibaren grubun çoklu üretim yapan yeni bir fabrikasında üretileceği açıklandı; bu fabrika için Doğu Avrupa’da yeni lokasyonlara bakıldığı ifade edildi. Bu resmi açıklamanın ardından uluslararası basında Doğu Avrupa’da kurulacak yeni fabrikaya ilişkin aday ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğu iddia edildi. Hatta Türkiye’nin Bulgaristan, Romanya ve Macaristan ile yarıştığı yazıldı. Geçen hafta ise Alman Automobilwoche isimli haber sitesi Volkswagen’e yakın kaynaklara dayanarak, “VW yatırımı Türkiye’ye yapacak. Çünkü Türkiye gerek iş gücü, gerek know-how, gerekse gelişmiş tedarik sanayi açısından öne çıkıyor” iddiasında bulundu. Gerek Volkswagen gerekse Skoda ve Seat’ın Türkiye’deki tüm üst düzey yöneticilerin bu karardan henüz haberi yok. Onları bırakın Otomotiv Sanayi Derneği’nin (OSD) de haberi yok. Alman sitesi tedarik sanayinden bahsedince hemen TAYSAD Başkanı Alper Kanca’ya sordum, cevabı şöyle oldu: “Evet, bu konuda Alman basınında yayınlar var. Resmi bir açıklama henüz yok ama ciddi çalışmalar var. Bugün bir Alman medya kuruluşu da beni aradı ve bu konuyu sordu. Yani proje kesin, Türkiye ise favori. Umarım Almanya’daki Türkiye algısı ve bazı Türkiye karşıtları taş koymaz. Böyle bir yatırımın getireceği istihdam ve diğer artılar ülkemize yönelik tıkanan yabancı yatırım hevesinin önünü açacağı kesin.” Ben de Kanca ile aynı görüşteyim, umarım 21 yıl sonra (1997’de Honda ve Toyota fabrikaları üretime geçti) Türkiye’ye yeni bir markanın fabrika yatırımı gelir. Ama şu an resmi açıklamayı beklemekten başka çaremiz yok.

Yazının Devamını Oku

Kanca’yı eleştirmeyin yeni nesile odaklanın

10 Aralık 2018
‘TÜRKİYE’nin otomobil’ projesine ilişkin geçen hafta yazdığım ‘İlk etapta yüzde 30’u yerli olacak’ başlıklı yazım çok ses getirdi ve tartışıldı.

Okumayanlar için kısa bir özet geçmem gerekirse, yerli otomobili yapacak ‘Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu’nun (TOGG) CEO’su Gürcan Karakaş, Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği’nin (TAYSAD) üye toplantısına katılıp, projeyle ilgili geniş bir sunum yapmıştı. Karakaş, bu görüşmeyle ilgili açıklama yapmaktan kaçınıp, sorulara cevap vermek için topu ileri bir tarihe atınca bende mikrofonu TAYSAD Başkanı Alper Kanca’ya tutmuştum. Alper Kanca da Gürcan Karakaş’ın ricası üzerine yerli otomobilin detaylarına girmeden, benim genel sorularımı cevaplandırdı. 

Yerli otomobilin elektrikli ve otonom (sürücüsüz) özelliklere sahip yeni nesil teknolojik bir araç olacağını, tedarik sanayi olarak ise bu konuda zayıf olduklarının altını çizen Kanca, “Bu yüzden Türk tedarik sanayisi olarak yerli otomobilin ancak yüzde 30’unu karşılayabiliriz” açıklamasını yaptı. Söyledikleri çok ama çok net... Sonuçta bugün Türkiye’de mevcut otomotiv sanayi elektrikli ve otonom araç üretmediği için yan sanayi buna hazır değil. Ama bu demek değil ki kendini geliştirmeyecek.

NEDEN YETERSİZ GÖSTERDİN

Ama yazının yayınlanmasından sonra Alper Kanca’yı resmen topa tutmuşlar. Dışarıdan öğrendiğim kadarıyla Kanca’ya kendi derneğinin üyeleri, “Neden bizi yetersiz gösterdin” diye sitem ederken, siyasi kanattan ise “Neden Türkiye’nin otomobilini küçük düşürdünüz” eleştirileri gelmiş. Sonuçta gerçekten ortada bir yanlış anlama var. Çünkü Alper Kanca’nın söylediklerinde yanlış veya küçük düşürücü hiçbir şey yok.

Şimdi hemen başa sarıp Türkiye’de otomotiv sanayinin durumuna bir daha bakmak gerekiyor. Bugün Türkiye’de ana sanayi tarafından üretilen araçlarda yerlilik oranı yüzde 40 ile 70 arasında değişiyor. Bahsedilen yüzde 40 ile 70’lik yerli payının ise yüzde 25 ile 40’ı arasındaki kısmı doğrudan yerli tedarikçiler tarafından sağlanıyor. Geri kalan kısmı ise OEM (Orijinal Ürün Üreticisi) firmalarının kendi fabrikalarında ürettiği parça imalatı, montaj işlemleri ve işçilik ile karşılanıyor.

RİSKİ ORTAYA KOYDUM

Yani şu an Türkiye’de üretilen otomobillere de yan sanayinin verdiği parça oranı ortalama yüzde 30. Detaylı bir çalışmada yerlilik oranından bahsedildiğinde bir aracın içerisinde hem tedarikçilerin hem de OEM’lerin yerlilik oranın ayrı ayrı düşünülmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

2019’da 2’nci el patlaması olacak

3 Aralık 2018
2015, 2016 ve hatta 2017 yılında iç pazarda yaklaşık 1 milyon adetlik satışlara ulaşarak yılların hayalini gerçekleştiren otomotiv sektörü için 2018 ise bir hayli ilginç geçiyor.

İlk çeyreğe önemli sıçramayla başlayan, ikinci çeyrekte duran, üçüncü çeyrekten itibaren ise kur ve faizlerdeki artışla tam anlamıyla çöken sektör, son 2 ayda ise ÖTV ve KDV indiriminin desteğiyle yeniden hareketlendi. 1 Kasım’dan itibaren showroomlardaki trafik ekim ayına göre 4-5 kat artarken, resmi olmayan rakamlara göre geçen ay toplam otomobil ve hafif ticari araç satışları 65-70 bin adedin arasında gerçekleşti. Yani kasım ayının ilk 2 haftasında 60 bin adetler telaffuz edilirken, satışlar 70 bin adetlere dayandı. Bu ekim ayındaki 21 bin adetlik satışa göre 3 katın üzerinde bir sıçrama demek. Ama tabii ki geçen yıla göre hâlâ yüzde 32 gibi bir düşüş söz konusu. Markaların fiyatlarda ÖTV indirimine ek olarak kampanyaları devam ettirmesi halinde aralık ayında satışlar 80-90 bin adedi bulur, bu da pazarın yılı 650 bin adetlerde kapanmasını sağlar. Kuşkusuz eylül ayında yüzde 68, ekimde yüzde 77 daralan pazarın yılı yüzde 32 daralmayla kapatması ‘kötünün iyisi’ olarak değerlendirilebilir.

ÖTV İNDİRİMİ SÜRECEK Mİ?

Ama uzun süredir asıl soru; “2019’da ne olacak?” Çünkü sektör yetkilileri 2019 öngörülerini yaklaşık 400 bin adet mertebesine göre yapıyor. Bu da 2018’e göre pazarın yüzde 38, 2017 yılına göre ise yüzde 60 civarında düşeceği anlamına geliyor.

İşte bu noktada kafalar karışmış durumda. Çünkü markalar ve distribütörler ellerinde kalan stoka ve yapılan öngörülere bağlı olarak 2019’da ÖTV indiriminin devam etmesi gerektiğini söylerken, müşteriyle direkt temas eden yetkili satıcılar ise 2. el otomobil stokları yüzünden pek ÖTV indirimi istemiyor. Bunu ana markalardan çekindikleri için dile de getiremiyorlar ama ortada bir gerçek var. Çünkü ÖTV indirimiyle birlikte sıfır otomobil fiyatlarındaki gerileme, ellerindeki 2. el fiyatlarını da indirdi. Böyle olunca, büyük finansal yük almış durumdalar. Şu an satsalar büyük zarar edecekler, satmasalar stok maliyetleri artacak.

O yüzden 2019 yılında en azından ÖTV indirimi olmazsa, 2. el fiyatlarının daha makul bir seviyeye oturacağını ve tamamen bu araçların satışına odaklanabileceklerini belirtiyorlar.

2019 yılı pazarı için net bir şey söylemek mümkün değil. Ama bir gerçek var ki, sıfır otomobilden çok 2.el araçlar satılacak. Bu araçların 100 bin adedi ilk 6 ayda peyderpey gümrüklerden çekilecek 1 yaşındaki sıfır otomobiller, diğerleri yıl sonunda satılmış gibi gösterilen sıfır 2.el araçlar ve gerçekten stoklarda bekleyen kullanılmış araçlardan oluşacak. O yüzden bunları 400 bin adede eklersek aslında pazarın toplamda 2018’i geçme durumu bile olabilir.

Aslında sihirli bir değneği olsa, otomotiv sektörü 2019’u pas geçip direkt 2020’ye atlamak isteyecektir.

Yazının Devamını Oku