“Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir.”

“Ne oldu da bu hale geldik?” sorusuyla başladım bu haftaki röportajıma… Gerçekten… Ne zaman sokaklardan korkar olduk? Ne zaman insanlardan kaçar olduk? Ne ara sokakta ki teyzelerden amcalardan çocuklarımızı kaçırır olduk!

Haberin Devamı

“Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir.”

Fotoğraf: Ali GÜLERYÜZ

Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir.”

 

“Ne oldu da bu hale geldik?” sorusuyla başladım bu haftaki röportajıma… Gerçekten… Ne zaman sokaklardan korkar olduk? Ne zaman insanlardan kaçar olduk? Ne ara sokakta ki teyzelerden amcalardan çocuklarımızı kaçırır olduk!

 

Çocukluğu sokaklarda geçmiş bir jenerasyon olarak şimdi çocukların haline üzülmekten ziyade insan iliklerine kadar titreyip korkuyor…

 

Haberin Devamı

Özgecan, Eylül, Leyla… Daha birçok isim…

 

Aile ve Evlilik terapisti Doktor Obengül Ejder ile bir araya gelip ilk soru üzerinden röportajımıza başladık…

 

Buyurun beraber okuyalım

  

Ne oldu da bu hale geldik?

Gerçekten bu yaşanılanlardan çok ama çok üzgünüm. Her gün bir çocuğun bir kadının bir hayvanın katledilmesine seyirci kalıyoruz. Atatürk, ‘Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar’ demişti, ne yazık ki yine çocuklarımızı koruyamadık. 1973 doğumluyum, aklımın erdiği yıllardan beri her yıl çocukların kaçırıldığını, tecavüze uğradığını ya da organ mafyasının eline düştüğünü ya çevremizden ya da medyadan duyardık. Yani anlayacağınız bu haldeydik zaten, bir şey değişmedi, biraz hafızası zayıf bir milletiz, çünkü her gün yüzlerce kötü haber aldığımız bir dünyada eski kötü, acı verici hatıraları kolayca siliyoruz. Sonra bir yenisi ekleniyor, yine gözyaşları sel oluyor, isyan çığlıkları her yanda yankılanıyor, vicdanlar kan ağlıyor, birkaç gün manşetlerde, televizyon programlarında veya dost sohbetlerinde konuşuluyor, sonra yine unutuluyor. Yani unutmak ya da unuttuğunu sanmak aslında organizmamızın bir savunma mekanizması…

Haberin Devamı

Herkesin şu aralar “idam idam” diye tutturduğu, “kimyasal hadım istiyoruz” dediği günlerde sizin yorumunuz nedir? Bence çözüm değil… Daha da korkutuyor beni kimyasal hadım. Zaten suça eğimli insanlar. Başka nasıl bir yol izlenebilir?

Pedofili cinsel sapkınlıklar kategorisine giren psikiyatrik bir hastalıktır, aynı zamanda da insan hakkını en derinden yaralayan ihlal eden çok ağır bir suçtur.

Eğer bir hastalıksa nasıl tedavi edilmeli?
Ne yazık ki kesin bir tedavisi var demek çok zor. Çünkü kişinin kişilik yapılanmasında derin yaraların olduğu, kendi ailesinden sevgi, güven, değer görmeden büyümüş, muhtemelen kendisi de ihmal ve istismara uğramış kişilerin yaşadığı bir psikopatoljik durum. Bu nedenle çok uzun süren psikiyatrik ve psikoterapotik tedavinin yanı sıra  “kimyasal kastrasyon” veya “ idam cezası” gibi caydırıcı cezalar da hukukçuların ve kanun yapıcıların tartışması gereken bir başka seçenektir. Ancak bizce bu çözüm değildir, çünkü nasıl ki sivrisineklerden kurtulmak için havayı ilaçlamak yetmiyor, bataklığı kurutmak gerekiyorsa, bu sorunun da üstesinden yeni suçluların ortaya çıkmasını önleyici ciddi ve güçlü bir eğitim politikası geliştirerek gelebiliriz.

Haberin Devamı

Çocuklukta yaşanılan durum her daim yetişkinliğinde bir risk yani? Unutmayalım ki bu kötü bir kısır döngü; yani çocukluğunda ciddi yaralar almış, fiziksel ya da cinsel ihmal ve istismar edilmiş çocuklar büyüyünce her türlü suça yatkın oluyorlar, bu sefer de onlar ya kendi ya da başkalarının çocuklarına kötü, saldırgan ve yaralayıcı davranıyorlar.

“Sağlıklı çocuklar, sağlıklı ergenlik geçirirler.

Sağlıklı ergenler sağlıklı yetişkinler olurlar.

Sağlıklı yetişkinler sağlıklı evlilikler kurarlar ve

Sağlıklı çiftlerin sağlıklı çocukları olur. Her türlü canlıya sevgi ve saygı besleyen vicdanlı çocuklar olurlar”

 

Sizce Eğitim kurtarır mı?

Elbette kurtarır, en azından anne ve babalar hayatın çeşitli zorlukları karşısında yaşadıkları problemleri çözerken çocuklarını kurban etmezler. Ancak Maslowun ” İhtiyaçlar Hiyerarşisi’’ kuramında insanın yaşam motivasyonunu oluşturan güdülerinin kendi içerisinde bir sistemi olduğunu ve dışardan alınan ödül ve cezanın etkisiyle değil kendi içindeki bu hiyerarşik yapının doyumuyla ilişkili olduğundan bahseder. Maslowa göre bu hiyerarşinin birinci basamağında beslenme, barınma gibi en temel fizyolojik ihtiyaçlar yatar, ardından güvenlik ihtiyacı,  ait olma ve sevgi ihtiyacı, saygı ihtiyacı ve en üst düzeyde kendini gerçekleştirme ihtiyacı gelir. Bir kişi alt düzeydeki ihtiyacını belirli düzeyde karşıladıktan sonra üst düzeydeki ihtiyacın gereksinimini algılayacak ve gidermek isteyecektir. O halde eğer bir ebeveyn çocuklarının daha en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa diğerlerini karşılayabilmesi beklenemez.

Haberin Devamı

Cinsel istismar konusunda doğru sanılan yanlışlar var mı?
Hem de o kadar çok ki. Örneğin,

YANLIŞ; Çocuklar cinsel istismarı hayal güçlerinin genişliği ile uydururlar.

Oysa ki, DOĞRU; cinsel istismar konusunda hikaye uyduran çocuk sayısı çok azdır. Eğer bir çocuk cinsel olarak istismar edildiğine ilişkin bilgi veriyorsa temel yaklaşım çocuğa inanmak olmalıdır. YANLIŞ; İlgi çekmeye çalışan şirin  kız çocukları, evden kaçan çocuklar, ihmal edilmiş çocuklar potansiyel mağdurlardır.

Oysa ki, DOĞRU. Mağdurlar her sosyo-ekonomik ve her sosyo-kültürel gruptan gelen kız ve erkek çocuklardır.

YANLIŞ; Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir.

Haberin Devamı

Oysa ki, DOĞRU; Olayın olduğu yer genellikle ev, okul, ev ile okul arasındaki yol gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevredir.

YANLIŞ; İstismarcılar genellikle yaşlı ve yabancı erkekler ile sokakta yaşayan hırpani görünüşlü serserilerdir.

Oysa ki, DOĞRU; Olguların % 80-95’inde fail 20–45 yaşları arasında, kurban tarafından tanınan, evli ve çocuklu erkeklerdir.

YANLIŞ; Yalnızca kız çocukları cinsel istismara uğrar.

Oysa ki,DOĞRU; Sadece kız çocukları değil, erkek çocukları da cinsel istismara uğrar.

YANLIŞ; Cinsel istismar kuşkusuyla olayın üzerine gidilmesi, çocuğa daha fazla travma yaşatır.

Oysa ki, DOĞRU; Yerinde ve uygun bir müdahale istismarı sonlandırır ve çocuğun yaşadığı travmayı atlatabilmesi için destek almasını sağlar

Cinsel eğitimin olmadığı yerde cinselliğin konuşmadığı ülkelerde bu kaçınılmaz diyorsunuz da, liste başında Güney Afrika, Bangladeş, Türkiye, İngiltere, ABD, Rusya, Avustralya listede var… Rusya’da, Amerika’da cinselliğin konuşulmadığını söyleyemeyiz sanırım?

Konu sadece cinselliğin konuşulabilmesi ve cinsel eğitimin verilmesi değil elbette, biraz önce de bahsettiğim anne ve babanın veya bakım verenin psikolojik sağlık durumu, anne- bebek arasında sağlıklı bağlanmanın kurulabilmesi, çocuklarına sevgilerini sözel, görsel ya da dokunsal hissettirebilmeleri, çocuğun empati yeteneği ile vicdan duygusunun gelişmesi de son derece hayati öneme sahip.  Burada ülkelerin, dinlerin, ırkların çok da bir önemi yok. Nerde yaşarsa yaşasın, eğer bir çocuk sürekli bir şekilde özellikle en yakınları, en güvendiği kişiler olan  anne babası veya birinci derece bakım verenleri tarafından ihanete uğrarsa, fiziksel , psikolojik ya da cinsel travma yaşarsa içinde sürekli büyüyen öfkesi ile başkalarına da acımasız davranacaktır.  

 

“Bakanlıklar biz uzmanların görüşünü alarak yeni politikalar geliştirmelidir…” açıklamasında bulundunuz. Kısa kısa fikirlerinizden bahseder misiniz, ne gibi politikalar mesela?

“Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği” olarak bizlerin kamuoyuna ilan ettiğimiz deklarasyonumuzda; Anaokulundan başlayarak Cinsel Eğitim yasal olarak şart olmalıdır. Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır. Cinsel sağlık bilimine üniversitelerimizde Seksoloji Ana Bilim Dalı adı altında ayrı bir bilim dalı "" olarak yer verilmelidir. Cinsel sağlık bilimi için "multi-disipliner bir yaklaşım" şart olmalıdır demiştik.

 

Cinsel eğitimlerin en doğru zamanı, en doğru yaş dönemi ne zaman?
Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Anne baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların veya ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir. Ancak anne babalar çocuklarıyla konuşmaktan utandıkları için bu konuda konuşmayı sürekli ertelerler. Çocuklar ise tüm masumiyet ve saflıkları ile öğrenmeye ve meraklarını gidermeye yönelik sorular sorarlar. Çoğu anne baba bu sorulara hazırlıksız yakalanırlar ve beklenmedik anda gelen bu sorular kaygı yaratır. Kaygı da hata yapma olasılıklarını arttırır. Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir. İşte bu dönemde sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak verilen cevaplar çocuğu rahatlatacaktır.  Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, ergenlik döneminde uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar.

 

Ergenlik döneminde anne baba ile paylaşım yapan çocuklardaki fark nedir?
Ergenlik döneminde babası ile konuşabilen onun tarafından kabul gören ve aşağılanmayan, çocukluğundan itibaren baba oğul kaliteli zaman geçiren bir erkek ergenin cinsel kimlik bulma süreci sağlıklı geçecektir.  Aynı şekilde annesi ile hiç korkmadan, yalan söyleme ihtiyacı duymadan konuşabilen kız çocuğu da merak ettiği tüm bilgiyi annesinden alabildiğinde yanlış bilgilerle donanmayacak, sınırlarını bilecek ve ileride kendi cinsel kimliği ile barışık, sağlıklı bir cinsellik yaşayabilecektir.

 

Cinsel eğitimde verilecek en önemli mesaj nedir?

Gençlere verilecek cinsel eğitimde en önemli mesaj, cinselliğin sadece kadın erkek arasındaki fiziksel bir ilişki olmadığı, aynı zamanda duygusal, sevgiye ve saygıya dayalı bir ilişki olduğudur.

 

Geçen gün bir anaokulunun velilerine seminerim vardı, seminer sonunda bir anne utana, sıkına bir soru sordu:

 - 4 yaşında bir kızım, 11 yaşında oğlum var. Televizyonda izledikleri filmlerden, dizilerden etkilenip cinsellikle ilgili sorular sorup duruyorlar. Bu konuyu onlarla konuşmak çok zor, nasıl cevap vereceğimizi bilmiyoruz. Eşime sen konuş diyorum;

 

  • “Ben babayım, çocuklarla böyle konuları babalar konuşmaz. Bizim babamız eskiden bizimle mi konuştu sanki hiçbir şey anlatmadı. Ne yani şimdi erkek olmadık mı? Evlenmedik mi, biz nasıl arkadaştan öğrendiysek onlar da öyle öğrensinler” diyor.
  • “Doktor hanım bu soruları nasıl yanıtlayacağız? Daha çok erken değil mi, 18 yaşına gelsin elbette anlatırız” dedi.

 

Oysaki çocukların cinsiyet farklılıkları ile ilgili soruları, 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4. yaşta başlar. Bu yaşlardan itibaren anne ve babaların çocuklarına vereceği cinsel eğitim, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, karşı cinsin özellikleri ile kendi özelliklerini bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olacaktır.

 

 

“Sünnette sağlıklı yaş 0-2 ve 7-10 aralığındadır”

 

Sünnetin sağlıktan çok erkekliğe ilk adım görülmesi ve bangır bangır düğün derneklerle kutlanılması… Arabaların arkasına kocaman yazılar yazıp, konvoylar yapılması… Kız çocuğunun regl olduğunda ise gizlenmesi, ayıp karşılanması… Sanıyorum Yedi ceddimize eğitim verilmeli!

Sünnet dinsel inançlar ve gelenekler doğrultusunda yapılmakla beraber ne yazık ki erkek çocuklar için doğru yaşta ve koşullarda yapılmadığı takdirde son derece travmatik olabiliyor. Sünnette sağlıklı yaş ya aklının tam ermediği 0-2 Yaş arasında ya da ödipal dönemi atlattığı 7-10 yaş arasında yapılması doğrudur.

“Sen sünnet olunca görürsün, getirin bıçağı” gibi şakaların yapılması, “ oğlum erkek oldu, gerisini kızlar düşünsün  “ gibi söylemler son derece yanlıştır.

Erkeklik kavramının sadece penise indirgenmesi, tüm söylemlerin hatta öfke halinde küfürlerin cinsellik üzerinden yürütülmesi, kadın kimliğinin aşağılanmasına neden olmaktadır.

Sünnet düğünü Türk toplumu için geleneksel bir törendir. Tıpkı askere uğurlamak gibi.  Ben şöyle yorumluyorum, nasıl ki yaş günleri kutlanıyorsa çocukluktan ergenliğe geçişi de kız erkek ayırmadan anne babalar kutlamak isteyebilir. Sorun kutlama yapılmasında değil bence erkeklik kavramının sadece penise indirgenmesinde


ÇOCUKLAR NASILSA UNUTUR ! ZANNETMEYİN, GEÇMİŞİN KÖTÜ İZLERİNİ ÖMÜR BOYU TAŞIRLAR

Bir çocuğun temel güven duygusunun geliştiği tek yer ailesidir. Aile bireylerini koşulsuz kabul eder, koşulsuz sever ve onlara güvenir. Anne, baba, abi, abla gibi birinci derece akrabalara güvenildiği kadar dede, amca, dayı, hala, kuzen, yeğen gibi yakın akrabalar da çocuğun koşulsuz sevgi ve güven duyduğu kişilerdir.

Çevreden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı aile bireylerinin çocuğu koruyup, kollayacağı, her türlü iyiliği için onu gözeteceği düşünülür ki sağlıklı olanı da budur. Eğer bir gün çocuğun bu temel güven duygusuna ihanet edilecek olunursa; ileride  mesleği ne olursa olsun, hayatı boyunca izlerini taşıyacağı, bedenini ve ruhunu daima kirlenmiş hissedeceği bir yaşamı yaşamak zorunda kalacaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları