Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Nahide Hanım’ın kemikleri neden ağrıyor

Gelişmek ve başarılı olmak için ailenizin ve arkadaşlarınızın gerekli desteğine sahip değilseniz, bu güvensizlik kanınızda, kemiklerinizde ve bağışıklık sisteminizde hastalık oluşturur.

Haberin Devamı

SEVGİLİ okurlarım,

Bir süre sizlere bedensel hastalıklarımızın psikolojik kökenlerini açıklayan gerçek hikâyeler anlatacağım. Amacım, bu çok ciddi hastalıkların sizi bulmadan sizin onları yok etmenin bir yolunu bulması.

Geçen yıllardan birinde bana gelen orta yaşlı bir kadın şöyle diyordu:

- Hocam, kendimi öyle yalnız ve çaresiz hissediyorum ki... Dıştan gören benim ne kadar acı çektiğimi hiç anlamaz. Akşama kadar işteyim zaten. İşim çok ağır. Bugüne kadar herkes gibi mesai bitiminde işten çıktığım gün sayısı ya birdir ya iki. Geç saatte eve koştur, yemek, bulaşık, evi derle, topla derken şöyle bir oh diyebildiğimde bir de bakıyorum, saat on bir olmuş.

KALABALIKKEN ISSIZLAŞAN BİR AİLE

- Senden başka kim var o evde?

Bu sorum onu hüzünlendiriyor. Bir an başını öne eğip düşündükten sonra duvarda asılı Mona Lisa tablosuna gözlerini dikip anlatmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

- Koca evde yapayalnız kalacağımız hiç aklıma gelmezdi. Önceleri çok kalabalıktık. Kayınvalidem, kayınbiraderim ve iki çocuğuyla birlikte yaşıyorduk. Bir de kocam ve bizim iki çocuk derken sofralara sığmıyorduk. Evlendiğimde üniversiteyi yeni bitirmiştim ama işe başlayamadım. Ben çalışsam evdekilere kim bakacak?

Büyük fedakârlık doğrusu.

- Derken önce kayınvalidem öldü. İyi bir kadındı, hiç gelin kaynana gibi değildik, annemden daha yakındı bana. Bir tatsızlık olsa hep beni kayırırdı.

- Kayınbirader ve iki çocuk neden sizinle birlikteydi?

- Onlar boşanmışlar, daha doğrusu eltim çocukları da bırakıp kaçmış. Kayınbirader iki çocukla ortada kalınca bizim yanımıza geldi.

- Seninkilerle birlikte dört çocuk varmış evde.

- Dördüne de gül gibi bakardım ama sonra kayınbirader yeniden evlenince çocukları da aldı gitti. Bizimkiler de büyüdü çok şükür. Hayat pahalı biliyorsunuz, öyle olunca ben de işe girdim. Kız erkenden evlendi, oğlan da Eskişehir’de bir üniversitede okuyor. Biz, eşimle evde yapayalnız kaldık.

Baştan çok kalabalık olan aile bir anda ıssızlaşmış. Yalnızlık belli ki hoşuna gitmemiş.

- Ne hissettin o zaman, yani çocukların da her biri bir yere gidince?

Haberin Devamı

- Çocukların odalarının kapısını açmaya korkar oldum. İçim kaldırmadı. Kocam derseniz, ağzı var dili yoktur. Sabah erkenden işe gider, akşam benden önce gelir eve. Oturur televizyonun başına, seyretse bari... Koltukta uyuklar.

Demek yorgun geldiği akşamlar gördüğü manzara bu. Sanki bir anda, yıllardır ait olduğu ailesini kaybetmiş. Güven duygusu çok zedelenmişe benziyor.

- Hafta sonları nasıl geçiyor?

- Kocam hafta sonları evden çıkmak istemez. Mahalledeki pazara gidip eve bir şeyler alır, sonra da soyunur yatar.

- Neden?

- Biraz yabanidir benim eşim. İnsan sevmez. Kırkta bir bizim kayınbirader çağırırsa oraya gider. Başka kardeşi de yok. Evde akşama kadar ya yatar ya da loto moto bir şeyler oynar. Zaten hep hasta gibidir. Her yanı sızılar. Kemikleri ağrıyormuş.

Haberin Devamı

Kocasınınki içe dönük kişilik mi, kronik depresyon mu bilemedim.

- Kendi ailenle ilişkilerin nasıl?

- Benim annem, babam ölünce yeniden evlendi. Babalığım hiçbirimizi istemiyor. Zaten babam varken bize annelik, babalık ettiler mi, o da ayrı mesele. O hep kendi derdindeydi. Biz çocuklar o evde tesadüfen ölmeden büyüdük. İki ablam da evlenip Almanya’ya gittiler. Yıllardır ordalar, yazdan yaza gelirlerdi, şimdi artık gelmiyorlar. Benden başka da kimseleri kalmadı zaten.

- Onlarla hiç olmazsa telefonla sık görüşür müsünüz?

- Pek değil. Herkesin derdi kendine yetiyor. Onlar orada beraberler ne de olsa... Baştan beri ikisi öz kardeş de ben değilmişim gibiydi.

- Neden?

Haberin Devamı

- Ben biraz daha küçüktüm onlardan, kim bilir... Belki de beni pek sevmediler.

Ailesi tarafından sevilmediğini, dışlandığını düşünüyor.

- Kocan sever mi seni?

- Bilmem! Ağzını açmaya üşenir o. Seni seviyorum diyecek hali yok ya...

- Sen onu sever misin?

- Yok, sevmem. Sevilecek nesi var ki!

DUYGUSAL İHTİYAÇLARI KARŞILANMAMIŞ

Bu kadının duygusal ihtiyaçları hiç mi karşılanmamış? Ne anası, ne kardeşleri, ne kocası... Bir zamanlar kocaman bir aile gibilermiş, sonra onu da kaybetmiş.

- Senin eşin dostun, konu komşun, arkadaşın var mıdır?

- Eş dost, arkadaş gezme ister, güler yüz ister, ağırlanmak ister... Ben hiç birini yapamam ki...

- Neden, bunları yapmanı kim engelliyor?

Haberin Devamı

- İşyerimde herkes birbiriyle konuşur, gezer, tozar, ben hiç karışamadım aralarına. Onlardan bir ses gelecek ki ben de aralarına gireyim. Zaten benim ev sanki benim değil, eşimin. Her an adam evde. Kocalı eve kim gelmek ister ki...

- Yani sen de çok yalnızsın.

- Bir iki kere denedim ama beceremedim galiba. İşti, evdi filan derken, olmadı işte.

Burada susuyor. Sanki bir yeri ağrır gibi gözlerini sıkıyor.

- Ben çok doktora gittim. Kocamdan sonra bende de başladı o ağrılar. Kemiklerim sızlıyor. Kanım da düşükmüş. Sanki grip olmuş gibi her yanım ağrıyor. Bir de halsizlik... Hemen yoruluyorum. Doktora gittim, kanım düşük diye hap verdi, başka yerimde bir şey bulamayınca, sen bir de psikiyatriste git dediler. Gerçi ruh hastası filan değilim ama... Öyle olsa işte çalışamam, değil mi?

PSİKOSOMATİK HASTALIKLAR

Biz buna “psikosomatik hastalıklar” diyoruz. Psiko: ruh, somatik: sebep. Yani ruhsal sorunlar nedeniyle oluşan hastalık. Bedensel hastalıkların yüzde 75’i psikosomatiktir. Ne büyük bir oran değil mi?

Bu kadıncağız çocukluğunda anneden, belki de tüm aileden ihtiyaç duyduğu sevgiyi ve önemi hiç alamamış. Evlendiğinde, pek çok kişiye zorlu gelebilecek kalabalık bir ailenin içine düşmüş, burada yıllardır çok ihtiyaç duyduğu sıcaklığı ve sevgiyi bulmuş ama sonra onlar da bir bir gidince yine çok yalnız kalmış.

Eskiler hep der ya, her hastalık sıkıntıdan, üzüntüden olur diye... Şimdi tıp bilimi araştırmalarla bunu doğruluyor. Eğer bedenimiz bizimle hastalıkların diliyle konuşuyorsa, duygularımızı ve düşüncelerimizi anlamaya, farkında olmaya ve değiştirmeye davet ediyor demektir.

Gelişmek ve başarılı olmak için ailenizin ve arkadaşlarınızın gerekli desteğine sahip değilseniz, bu güvensizlik kanınızda, kemiklerinizde ve bağışıklık sisteminizde hastalık oluşturur. Çevrenizin ya da ailenizin size “bir gruba ait olma duygusu” vermesi gerekir. İnsanlar bu duyguyu çok sever ve buna çok ihtiyaç duyar. Bu nedenle hep kendini, onu onaylayan, kabullenen bir aileye ya da gruba ait hissetmek ister. Bunlar ona güven verir, umut verir. Bu desteği bulamaz, güven duygusunu kaybederseniz ağrılar önce kemiklerde başlar.

Kendinizi umutsuz ve çaresiz hissettikçe kanla ilgili sorunlar olur, dışlanmış hissettikçe bağışıklık sistemi zayıflar.

‘KENDİMİ NEDEN GÜVENDE HİSSETMİYORUM’

Bedenimizin uyarılarına kulak vermeli ve bize ne dediğini anlamaya çalışmalıyız. Bunun için kendimize soracağımız ilk soru, “Kendimi neden güvende hissetmiyorum?” olmalıdır.

Eğer kendinizi seviliyor ve destekleniyor hissedebiliyorsanız, omurganız yapısal olarak güçlü ve esnek olacaktır. Eğer bu destekten mahrum hissediyorsanız osteoporoz ve kemik kırılmaları yaşayabilirsiniz.

Araştırmalar göstermiştir ki birlikte yaşayan insanlar arasında bir aidiyet, âdeta bir besin alışverişi vardır. Bir aileye ait olma duygusu bedensel sağlığımız açısından temel bir öneme sahiptir. Aidiyet besinini yitirdiğinizde, tecrit olma, anlamlı, değerli ilişkilerden yoksunluk hisleri bir umutsuzluk, savunmasızlık ve çaresizlik duygusuna yol açar.

Eğer sevilmediğinizi düşünüyor, sosyal ilişkilerden kaçıyor ve kendinizi eve kapatıyorsanız, kafanızdan atamadığınız büyük üzüntüler varsa kendi oluşturduğunuz ve çoğu zaman gerçek olmayan düşünce kalıplarınızı hızla değiştirmelisiniz. Yoksa çok geçmeden kemikleriniz, eklemleriniz, kanınız ve bağışıklık sisteminiz size bu yalnızlığı pahalı ödetecektir.

Nahide Hanım’a bunları uzun uzun anlattım. Umarım dediklerimi yapmıştır.

Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sevgiyle kalın. 

Yazarın Tüm Yazıları