Sosyal medya edebiyatı temsil edemez

SOSYAL medyayla bir ilgim yok. Olup bitenleri de başkasının yazılarından takip ediyorum.

Haberin Devamı

Hürriyet Pazar ekinde “Bize ayrılan edebiyatın sonuna geldik!” dosyasındaki yazıları okuyunca bunlarla ilgilenenlere, başkalarına taşıyanlara, tartışma alanına sürenlere de şaşırıyorum.

Türkiye’de her alandaki tartışmaların muhatapları bir duygudan eksiktirler: Yok saymaktan.

Eğer okurları eğitmezseniz, daha okul sıralarından öğrencilere iyi edebiyat örneklerini okutmazsanız, hepsi günübirlik beğeniler girdabına düşer, birer sosyal medya kurbanı olarak ömürlerini tamamlarlar.

Eskiden kahvehanelerde yapılan sohbetlerin daha da düşük kalitesi, sosyal medyada yazılanlar arasında yer alıyor.

Basının da bu konuların bilerek/bilmeyerek yaygınlaşmasını sağladığını da belirtmek isterim.

Anne Frank’ın bir sözünün altına imza atan birinin yaptığı için, “Sosyal medya çalkalandı” diyorlar.

Haberin Devamı

Yahu sosyal medyanın bir özelliği de cahiller koalisyonu olmasıdır.

Kötü kitapları, belli bir edebiyat düzeyi olmayan ortamda tartışmanın anlamsızlığını düşünüyorum.

Popülerlik kavramını bir noktaya kadar kabullenirim ama istismarına karşıyım.

Gündelik yaşam üzerine hiçbir temel kitap okumamış biri, elbet de sözüm ona hayat felsefesi kırıntılarını yazar.

Dergilerin, televizyonların da üstlerine düşen görevi yeterince yaptıklarını söyleyemem. Böyle iyi kitaplar üzerine programlar yapılmadıkça, iyi yazarlar tanıtılmadıkça meydan bu yazarlara kalır. Hepimiz bu konuda sorumluyuz.

Yıldönümü olmadıkça, gazete ve kitap dergilerinin de edebiyat tarihine geçmiş yazarlardan söz ettiğine rastlamıyorum.

Yeni çıkan kitapların rüzgârına kapılıyorlar, onun geçmişle olan bağlarından söz etmiyorlar.

Mahalle kütüphanelerinin eksikliğini kültür dünyamız hissediyor. Kitabevlerinde eskiden en çok satanların yanında iyi kitapların da adı anılır, öyle kategoriler de yapılırdı. O da kalktı.

Takipçi sayılarının yüksekliği aksine beni ilgilendirmiyor. Edebiyat beğenisinin düzeyini göstermesi açısından bir veri olarak bakıyorum.

Umarım gün gelir, büyük edebiyatçılar üzerine de tartışmalar yapılır, eser tahlilleri yarıştırılır.

Sosyal medya bir ölçüde Türk kültürünün, edebiyatının durumunu da gösteriyor.

*

Haberin Devamı

YAYINCILARA gelince...

Nitelikli kitapların az satışından yakınıyorlar, çok satanlara bu yüzden ağırlık verdiklerini söylüyorlar.

Ben yayıncıların da sorumluluk taşıdıkları kanısındayım, bu tür yan çizmeleri de elbet kabul edilir bir gerekçe olarak görmüyorum.

Birkaç yayınevi, yayıncılığın kültürel özelliğini göz önünde bulundurarak gerçekten Türk ve dünya edebiyatını tanıtan, edebiyat tarihine geçmiş yazarlarımızın hem özgün hem bugünkü dile çevrilmiş kitaplarını basıyorlar. Onlara hepimiz teşekkür borçluyuz.

Yayınevleri kalite ölçüsünü, daha çok kazanma hırsına kurban etmemeli.

Eski yayınevlerinin yayımladığı çok satanlardan günümüze ne kaldığını bir incelesinler, belki programlarını bu doğrultuda düzenlerler.

Haberin Devamı

Harold Robbins, Arthur Hailey, Barbara Cartland... Onları kim okuyor, kim hatırlıyor. Popüler kitaplar, aşk romanları basan yayınevleri bile Nobel Dizisi, Klasikler Dizisi, Yerli Yazarlar Dizisi yapardı, bu dengeyi kurarlardı. Bugünkü yayınevlerinin çoğu bu dengeyi kurma gereği duymuyor.

Bir başka konuya da değinmek isterim.

Birçok yayınevi yöneticisi devletin yayıncılıktan çekilmesini istiyor. Hadi diyelim ki çekildi, peki siz onların çıkardığı kitapları yayınlayacak mısınız? Sanmıyorum.

Bu konuyu yazarken, karşımdaki rafta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayımladığı Attilâ İlhan, Yunus Emre kitaplarını görüyorum. Çoğu tükendi, siz onlardan birini basmaya talip oldunuz mu? Hayır.

Haberin Devamı

Böyle toplu değerlendirmeler dizisi düşünüyor musunuz? Hayır.

O zaman ben Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı yeniden yayıncılığa davet ediyorum. Çünkü siz onun yerini doldurmadınız.

*

SOSYAL medyadaki tartışmalara on yıl sonra baktığınızda, niteliksiz geçen günlere üzülürsünüz.

 

Yazarın Tüm Yazıları