Sinema yazan eleştirmenler

ANKARA’da yayımlanan bir dergide* ilgimi çeken bir inceleme okudum.

Haberin Devamı

Gülseren Mungan Yavuztürk’ün “Ataç’ın Ankara’daki Sinema Günleri” yazısı...

Belleğimi yokladım, sinema üzerine yazan kaç edebiyatçı tanıyorum diye, birkaç isim anımsadım.

- Onat Kutlar

- Attilâ İlhan

- Tarık Dursun K.

- Ülkü Tamer

Yazının sunumunu aktaracağım:

“Dilimizin ve edebiyatımızın gelişimine adadığı yaşamının en verimli yıllarını Ankara’da yaşamış, gözlerini hayata bu kentte kapamış olan Nurullah Ataç, Ocak 1953’ten Mayıs 1957’ye kadar tuttuğu ünlü Günce’sinde, sınırlı da olsa bazı günler başkent sinemalarında izlediği filmlerden ve kentteki sinema yaşamından da söz açmıştır.

Çalışmada yazarın Günce’deki anlatımlarından yola çıkarak ellili yılların Ankara’sında izlediği filmler ve kentin sinema hayatına dair duygu ve düşünceleri değerlendirilmektedir.

Haberin Devamı

Gittiği sinemalar şöyle sıralanabilir:

Büyük Sinema, Ankara Sineması, Ulus Sineması, Renkli Sinema, Gölbaşı Sineması, Atatürk Bulvarı.”

Yazarın çalışmasının başında ayrıntılı bir Nurullah Ataç biyografisi de yer alıyor.

*

ATAÇ, hangi filmleri seyretmiş, hangi yönlerini eleştirmiş:

- Ona göre ‘Rüzgâr Gibi Geçti’ fazlasıyla uzundur, ayrıca çoğunluğun beğendiği böyle bir yapıtın güzel olacağına inanmamaktadır.

- Orson Welles’in Shakespeare’in ‘Othello’sundan uyarladığı ‘The Tragedy of Othello: The Moor of Venice’ filmini izlediğinde, eserin fazla değiştirilmiş olmasını eleştirir. Der ki, “O büyük eserden geriye yavan bir masal kalmıştır.

Belki iyi bir oyuncudur ama Shakespeare’in eserinin özünü, anlamını bozmuştur.”

Bence bu tespit, edebiyat eserinin sinemaya uyarlanmasında, edebiyatçıların gösterdiği titizliği göstermektedir.

- Elia Kazan’ın çektiği ‘Arzu Tramvayı’ (A Streetcar Named Desire) hakkındaki yargısını iki kez seyrettikten sonra verir.

Birinci kez seyrettiğinde “beğenilecek çok şeyler olduğunu” belirtir ama filmi tam anlayamamıştır.

Gerekçe şudur:

İngilizce bilmiyordur, Türkçe yazılar da yetersizdir.

Tek beğendiği orada gördüğü Xavier Cugat Orkestrası’dır.

İki gün sonra aynı filmi ikinci kez gördüğünde Günce’sine şöyle yazar:

Haberin Devamı

“Sevdim, çok sevdim o filmi.”

- ‘Ağa Düşen Kadın’ın, deniz manzaralarını beğenir, ‘tragedya’ özelliği bulur.

İkinci izlemede, ‘düzmece’ güzellikleri sevmez.

- ‘Hayat Kasırgası’ndan iyi bir şey umar ama ‘bomboş bir film’ yargısına varır. Jean Gabin’in oyunculuğunu över ama ondan daha da fazlasını beklemektedir.

- 30 Mart’ta Günce’sinde bakın ne yazar:

“Bu yıl bir hal oldu bana: Hoşlanmaya başladım sinemadan.”

- ‘Roma Kanlar İçinde’, ‘San Francisco Ateşler Altında’ adlı yabancı filmler için yazar, Ataç’ın bu filmleri itici bulduğunu, onun için de ‘Nilgün’ü izlemeye gittiğini yazar. Münir Hayri Egeli’nin filmini de beğenmez.

- ‘Viva Zapata’yı seyreder, Marlon Brando’nun oyunculuğuna şapka çıkartır.

Haberin Devamı

- ‘Korsanlar Kralı’nı beğenmez, Erol Flynn’ı yakışıklı bulur ama “Oyuncu olarak hiç bir değeri yoktur” der.

-‘Yanık Kalpler’i, soluğunu tutarak seyreder.

- Chaplin’in ‘Lime Light’ını seyreder, “büyük bir sanat erinin, büyük bir adamın karşısında olduğunu” kabul eder.

Eşi Leman Hanım’ın 1955 yılı Mayıs ayındaki ölümünden sonra sinema onu oyalar.

O günden sonra neleri seyreder?

- ‘Aşk ve Hayal’de Vittorio de Sica’yı, Ina Lollobrigida’yı beğenir.

- ‘Ali Baba ve Kırk Haramiler’i hiç beğenmez.

- ‘Kırmızı Değirmen’ ona göre çok uzatılmıştır.

- ‘Arka Pencere’yi kötü bulur.

- ‘Ekmek, Aşk ve Kıskançlık’ı beğenir.

*

YAZARIN, büyük bir edebiyatçının sinema zevkine eğilişini önemli buldum. Çünkü sanatının ölçütlerini bir bütünlük içinde değerlendirirsek, onu daha yakından tanımış oluruz.

Haberin Devamı

Çok yararlandığım bir çalışma oldu.

 

(*) Ankara Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, Aralık 2016.

Yazarın Tüm Yazıları