‘Ruh halini yaz’

DÜN öğleyin Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in odasına gittim.

Haberin Devamı

Ona Büyükada’da bienal mekânlarını gezdim, onu yazacaktım, elim böyle şeylere varmıyor, dedim.
Bana neyi salık verdi biliyor musunuz?
“Ruh halini yaz.”
Görünüşüm sanırım ona bu sözü söyletti.
Müjde kelimesi sözcüklerimizden silindi, silenlerden hesap sorulmayacak mı? Akan kanların hesabını soracağız sözü, beni hiç etkilemiyor, inandırıcı olmayan bir geveleme. O kadar kan döküldü ki artık hesabı sorulacakların DNA’sı siyasetin karanlığında eridi/eritildi gitti.
Katliam haberini duyunca zaten, beyaz Büyükada köşklerinin üstüne bir kan yağmuru yağdı.
Nasıl bir ruh hali?
Bezgin, umutları kırılmış, yarını endişeyle bekleyen, yaşama sevincini unutan bir yaratığın ruh hali. İnsan diyemiyorum.
Uzun bir süredir, Türkiye’de mutluluk Kafdağı’nın ardında. Simurg kan gölünde debeleniyor.
Neyle avunacağımı kendime sorduğumda cevabını veremiyorum.
Ne sanılıyor? Elli yerine yüz tane AVM yapıldığında mı mutlu olacağız? Herkesin birbirini suçladığı, hoşgörünün adının anılmadığı bir ülkeye dönüşüyoruz.
Gazetelere baktığımda, o kadar çok yargılama var ki, gazete sayfaları nerdeyse bir mahkeme tutanağı görünümünde.
Sevinç ateşlerinin üstüne ölümün külü dökülüyor. Gündelik yaşamımızda ölümler, beklediğimiz kara haber listelerinin vazgeçilmezi oldu.
* * *
DIŞ politika uzmanı, yıllarca yurtdışında yaşamış bir arkadaşımın dedikleri üzerine hepimizin düşünmesini isterim.
Ezcümle bakın ne dedi?
Atatürk ve İnönü, Ortadoğu’nun oynak, güvenilmez politikalarını bildikleri için, onu bir kutuya koydular ve kilitlediler. On iki yıl öncesine kadar da bu politika onların kurduğu sistem içinde yürütüldü.
Gerçekten de o Pandora’nın kutusu gibiydi.
Şimdi bütün siyasetçilere soruyorum.
Bu kutuyu kim, ne zaman açtı, neyi umuyordunuz, hangi hayal sizi buna
sevk etti.
Katliam tarihimizi bilenler belleklerini mi kaybettiler. Yoksa mevki uğruna bilinçteki korkunçluğu anımsamasınlar diye bilinçaltına mı attılar.
1977’de Taksim’deki ölümleri o günü yaşayanlar bilir, o günü yaşayanlar bugünkü kuşağa bunu anlatsınlar.
Daha kısa bir süre önce yapılan Suruç’taki öldürmelerin acısı geçmemişken, bugün olanlar bizim kara günlerimizin habercisi mi?
Seçim konuşmalarının yerine, bu ölümler, acılar gündeme gelmeli. Kötülemelerden örülü bir propaganda ağı, bu olaylar yüzünden kimseyi ilgilendirmiyor.
Kısa süre önce seçimden çıkmış insanların, sizin gibi oy hesabı düşündüklerini sanmıyorum. Ölümler
her şeyin önüne geçti.
* * *
KANIN damladığı bir klavyede başka ne yazılabilir?

Yazarın Tüm Yazıları