‘O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey / incecik melankolisiymiş yalnızlığının’

BAŞLIĞIMI sevgili Ece Ayhan’ın dizelerinden ödünç aldım.

Haberin Devamı

Çünkü geçen hafta geçmiş yılların ses dünyasının içinde yaşadım.

 

Dinlediğim albümdekilerin çoğu anılarımın müziği, şarkıları idi.

 

Sahibinin Sesi gramofonlarda onları dinledim, içkili/içkisiz salonlarda, bahçelerde canlı icraları takip ettim.

 

Zamanın radyo dergilerindeki fotoğraflardan sepya bir albüme bakar gibiydim.

 

Dört CD’lik albümün adı: “Milli Kütüphane Taş Plak Koleksiyonu”.

 

Devlet kurumlarının elindeki kayıtların, bugünün teknolojisiyle kulaklara ulaştırılmasını her zaman yazdım, savundum.

 

Haberin Devamı

Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın iç kapak yazısıyla gelen albüm beni Türk müziği tarihinin sesli sayfalarına götürdü.

 

Bakın, Bakan ne yazmış:

 

“1900’lerin başından 1965’lere kadar olan dönemin yalnız müzik tarihini değil, sosyo-kültürel yapısını, geleneklerini, adeta gramofonun ucundaki iğnenin taş plak üzerindeki her dönüşüyle bugünlere ulaştıran taş plaklar yarınlara bırakacağımız en önemli sesli mirasımızdır.
Elinizdeki bu çalışmada da tamamı dijitale aktarılan Milli Kütüphane koleksiyonundaki taş plaklardan örnekler yer almaktadır.”

 

Bu saptamalara, özellikle ‘sesli miras’ sözüne tamamen katılıyorum.

 

Milli Kütüphane Taş Plak Koleksiyonu’nda bulunan yaklaşık 5 bin taş plaktan en eskisi 1928 yılına ait.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayımladığı derleme albüm 4 CD’den oluşuyor.

 

Albümlerin repertuvar seçimini çok beğendim. Türk müziğinin seçkin bestelerini, zamanın önemli solistleri seslendiriyor.

 

Haberin Devamı

Bu anlayış halk müziği CD’sinde de geçerli.

 

Bir CD de enstrümantal olarak yayımlanmış.

 

Dördüncü CD ise bizim solistlerin ve yabancı orkestraların, özellikle, tangolarının yer aldığı albüm.

 

Her CD’de 16 parça var.

 

***

 

ALBÜMÜ neden dinlemeli?

 

Bir toplumun yaşama biçiminin, beğenilerinin öğrenilmesi için müziğin önemli bir öğe olduğundan kuşkum yok.

 

Çünkü eğlence anlayışı ile toplumun o günkü fotoğrafı çok net biçimde ortaya çıkar.

 

O dönem Türk müziğini dinleyenlerin ayrı bir dinleyici sınıfı olduğunu söyleyebilirim.

 

Halk müziği plakları da satılırdı, gazinolarda halk müziği sanatçılarına da yer verilirdi.

 

Türk müziğinin solistleri bilinirdi, dergilerde, gazetelerde kendilerine yer bulurlardı ama halk müziği sanatçılarından çok azı bu olanağa kavuşurdu.

 

Haberin Devamı

Zaten bağlama ile türkü söyleyen çok azdı. Genellikle Türk müziği sazları eşlik ederdi halk müziği sanatçılarına da...

 

Diğer taraftan, tango icraları da yine ses mirasının önemli kayıtları.

 

Çünkü tango Cumhuriyet rejiminin sosyal hayatta en yaygın yansımasını bulan müziğiydi.

 

Gençliğimde her gittiğim çayda mutlaka tango çalınırdı.

 

Zamanında Türkçe tangolar çalınır söylenirdi, radyolarda akordeon, keman eşliğinde Şecaattin Tanyerli okurdu.

 

Tangoyu özgün dilinde söyleyen de Selçuk Kaskan’dı.

 

Albümde tango söyleyen sanatçılar, bizim tango bestecilerimizin eserlerini seslendiriyorlar.

 

 

Ancak bu arşivde, tango çalan, söyleyen yabancı solistler, yabancı orkestralar da var.

 

***

 

Haberin Devamı

BUNLARI dinlemedikçe, zevk ve kültürel değişimi, toplumun eğlence anlayışını anlayacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

 

Sadece birer müzik kaydı olarak değil, birer tarih belgesi olarak dinlenmeli.

 

Milli Kütüphane Taş Plak Koleksiyonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı.

Yazarın Tüm Yazıları