İstanbul’a opera yakışır

Operanın geleneğinden de söz edilebilir. Saray’daki çalışmalardan Cumhuriyet’e çekilen bir çizgi, opera festivalinin yapılmasını gerekli kılıyor.

Haberin Devamı

Kültür başkenti unvanı almış İstanbul gibi bir kentin düzenlemesi gereken festivaldir.

Ayrıca Adnan Saygun’un ‘Özsoy’ operasını modern cumhuriyetin çok sesli adımının başlangıcı olarak saymalıyız.

Operanın yükselişini zaman zaman Aydın Gün anlatırdı.

Devlet Opera ve Balesi’nin İstanbul’da opera festivali düzenlemesi gerçekten desteklenmesi gereken bir karar. İstanbul gibi bütün büyük şehirlerde yazın mutlaka opera festivalleri yapılır. Ben yurtdışındaki birçok festivali izledim. Şehrin kimyasını değiştiriyor. İnanıyorum ki İstanbul Opera Festivali’ne sadece İstanbullular değil, İstanbul dışından ve belki de yurtdışından konuklar gelecektir. 16-30 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek festival nedeniyle Genel Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni Murat Karahan’a da bir öneride bulunacağım. Opera festivalleri için bir yarışma açılsa ve ister uluslararası ister ulusal opera bestecilerine çağrıda bulunulsa, bunun festivalin dünyaca da tanınması açısından yararına inanıyorum.

Haberin Devamı

Burada Puccini’nin Tosca operasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk opera sanatçısı ve Tosca’nın ilk temsilinde başrolünü üstlenen opera ve tiyatro sanatçımız Semiha Berksoy anısına yapılmasını da bir kadirbilirlik sayıyorum. Kızı Zeliha Berksoy’un prodüksiyonuyla gerçekleştirilmesi de ayrı bir saygı duruşudur. Okan Demiriş’in ‘IV. Murat’ operasının temsili de Türk opera bestecilerinin anılması açısından önemli bir karar.

Operayı geçtiği yerde seyretmek, seyirciye ayrı bir zevk veriyor. Ben, Verdi’nin ‘Aida’ operasını Mısır’da piramitlerde seyrettim. Unutulmaz gecelerimden biriydi.

İtalya’da Bologna Kitap Fuarı’na gittiğimde de Pavarotti’nin rol aldığı ‘L’elisir d’amore’yi seyretmiştim. Hiç unutmadım, taksiye binip opera salonuna gideceğimizi söylediğimizde şoför, şişmanı dinlemeye mi gidiyorsunuz, dedi.

Opera ve bale festivalinde Türk sanatçıların, Türk bestecilerin CD’lerinin satışa sunulmasını da öneririm.

ARAP EDEBİYATINI YETERİNCE TANIYOR MUYUZ?

ARAP dünyası ile siyasal ilişkilerimiz, ekonomik ortak çalışmalarımız gittikçe yoğunlaşıyor.

Haberin Devamı

Ama edebiyatı söz konusu olduğunda biz sadece bazı adları tanıyoruz.

İstanbul’a opera yakışır
Adonis

Birçok ünlü edebiyatçıyı dilimize Mehmet Hakkı Suçin çevirdi.

Birkaç yıl önce Arap dünyasının ünlü adı Adonis ile İzmir’de Folkart Gallery’de ressam Habib Aydoğdu ortak bir sergiye imza attılar. Adonis, Habib Aydoğdu’nun resimlerinden aldığı esinle şiirler yazdı. Hiç kuşkusuz Habib de onun şiirlerinden esinlenmisti. Arap edebiyatının tarihi gelişimi ve öne çıkan adlarını Mehmet Hakkı Suçin ile yaptığımız bir televizyon konuşmasında derinlemesine ortaya koyduk.

İstanbul’a opera yakışır
Mahmud Derviş

Arap edebiyatının bizde tanınmış üç adı olduğunu söylemek genel bir değerlendirme için yeterlidir.

Mahmud Derviş, Adonis, Halil Cibran. Arap şairlerinin mücadelede ve dirençte adları anılır. Zaman zaman da Batı şiiri ile Arap şiiri, edebiyatı arasında da gelgitlerden söz edilebilir. Birçok şair özgürlük için mücadele etti ve değişik ülkelerde yaşadılar ama ülkelerine de döndüler. Örnek mi, Mahmud Derviş. Dışarda yaşamasına rağmen köyüne gömüldü.

Haberin Devamı

Batı edebiyatı ile münasebet konusunda Suçin şöyle söylüyor: “Halil Cibran’ın ‘Ermiş’teki kahramanı El-mustafa ile Nietzsche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü insanın kendine gelmesini sağlayan bir metin ortaya koyar.

Bir yazar ne diyor: Adonis’ten önceki Arap şiiri var, bir de Adonis’ten sonraki Arap şiiri.”

İyi Türk şairi Enis Batur da Adonis’i över.

Tabii ki şaire sevgi o ülkede büyüktür. Mahmud Derviş geldiğinde bir salonda şiir okuyacaktır, o kadar büyük ilgi olur ki sonunda şiirini statta okur. Mahmud Derviş’in kırılma dönemi de vardır. 2000 yılından sonra yazdıklarında daha örtülü bir şiiri seçtiğini görürüz.

Adonis, akıl ve kalp şairidir, Mahmud Derviş farklı. Halil Cibran, Arap edebiyatını romantizmle tanıştırdı, diyor Suçin. Birçok Arap şairi ülkesini terk etti. Avrupa’nın birçok ülkesine, sonra da Amerika’ya gittiler. Orada yazdıklarıyla bir ‘Göçmen Ekolü’ oluşturdular.

Haberin Devamı

Suçin, bana bir soru sordu, incelenmeye değer.

“Almanya’ya gidenler, orada yazanlar böyle bir ekol oluşturdular mı?”

Mehmet Hakki Suçin’in Arapçadan çevirdiği Mahmud Derviş’in ‘Atı Neden Yalnız Bıraktın’ kitabının Sunuş’unun okunmasını salık veririm.

BİRKAÇ SEÇME DİZE...

Nuri El-Cerrah’ın ‘Midilli’ye Açılan Tekne’ kitabından:

“Şimşeğe baktım, doğudaydı

Bir anda çaktı, bu sefer batıdaydı

Güneşin ıslaklığını gördüm

Kendi kanıyla

Ve deniz çalkantılıydı

Kitaplardan talan edilmişti dün”

Melek Mustafa’nın

‘İçimden Göçenler’ kitabından:

“Midilli’de Bir gözyaşı dökülünce

Yağmur olur

Irmak olur

Bir tekneye ihtiyaç olur sonra”

Yazarın Tüm Yazıları