Günce, bugünü dünle izlemektir

GÜNLÜK türünü çok severim, onlarda yalnız yazanın gündelik yaşamını, okuduklarını değil, bunun ötesindeki özellikleri de bulurum.

Haberin Devamı

Andre Gide başta olmak üzere günce yazanların diğer eserlerinden çok daha fazlasını öğrendim.

Çünkü başka türlerdeki yapıtlarındaki sırrı çözmemde onlar yardımcı oldu.

Denemecilerin, eleştirmenlerin günceleri bana göre diğer türlerde yazanlardan farklı olur.

Edebiyatta, sanatta neler oluyor, hangi kitaplar yayımlanıyor, hangi sergiler açılıyor?

Kısa yorumlu notlarla bunu bize birinin iletmesi, kültürel, estetik bir kolaylığı getiriyor.

Romancı -esas edebi mesleği budur- Selçuk Altun’un aylık notlarını okurum. Şimdi OT’ta yazıyor.

Gerçeklerle fantezilerin buluşma noktasında bekler bizi daima.

Edebiyatçılardan, sanatçılardan söz eder, onların garipliklerine de değindiği için yazının okunma gücünü alabildiğine arttırır.

Türlere yaklaşımı nasıldır:

“Romanı, öyküyü ve denemeyi sever, şiiri sayarım.”

Haberin Devamı

Güncelerinin beni ilgilendiren yönü, her ay köşesinde kitap seçmeleri yapmasıdır.

Oya Başak’la ilgili bir not.

‘Kahkahanın Derinliğinden’ - Oya Başak (Haz. İzzettin Çalışlar)

“Viyana’dan bir profesör ziyarete geleceğini yazmış, ‘Sevgili Oya tekrar görüşeceğiz’ falan demişti. Kim olduğunu hatırlamıyordum. Asistanlardan yardım istedim.

- Kızlar şu adamı ben dersteyken bulun, bir yere oturtun ki koridorda falan rastlayıp tanımazsam ayıp olmasın.

Dersten çıktığımda orada oturan adamı gördüm ve hemen yanına gidip en kibar İngilizcemle beklettiğim için özür diledim. Adam yüzüme baktı ve şöyle dedi:

- Oya Hanım niye benimle İngilizce konuşuyorsunuz ki? Ben kantinciyim.

(Anılan kitap Boğaziçi Üniversitesi sembol akademisyeni Prof. Oya Başak’ın yaşama dolu manifestosudur.)

Altın Kitaplar’da iken benim de iki odam vardı, böyle şaşkınlıkları yaşardım.

Tayyar Kerman’ın Edebiyat Anıtları kitabından bir alıntı:

“Bir insana okuma alışkanlığı kazandırmak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Reşat Nuri Güntekin’in dediği gibi ‘Niçin okumuyorlar demek, niye piyano çalmıyorlar demek’ gibi bir şeydir.”

*

BİR tablo karşısında ne hissedersiniz?

Selçuk Altun’un yazısından ilginç bir bölüm:

“Geçen yıl Floransa’daki Uffizi Müzesi’ni ziyaret eden bir turist Sadro Botticelli’nin 1485 ürünü ‘Venüs’ün Doğuşu’ adlı tablosunu izlerken kalp krizi geçirmiş. Bir önceki yıl, aynı tablonun karşısında bir başka turistin astım krizi tutmuş.

Haberin Devamı

Aynı müzede bir turist Caravaggio’nun ‘Medusa’ adlı tablosuna bakarken bayılmış.

Bu rahatsızlıkların nedeni olarak Stendhal sendromu (sanatsal başyapıtları izlerken geçirilen rahatsızlık) işaret ediliyor.

Polisiye romanları severim, Sherlck Holmes’u okumayan azınlıktadır bence.

Peki bunca yıldan sonra ilgi oranı nedir?

Sherlock Holmes’un uydurma ‘221 - B ‘Baker Street, London’ adresine hâlâ mektup ve paket gelmektedir. Daha ilginci bu gönderilere yanıt veren bir sekreter olmasıdır.

Bay Holmes’tan daha fazla mektubu o da Noel tatili zamanında Noel Baba almaktadır.

Drackula, Frankeştayn ve Robin Hood’un toplamından daha fazla üretilmiştir o ukala erkişi için. Yalnızca ABD’de 150’den fazla Sherlock Holmes derneği vardır.”

Haberin Devamı

Bu güncelerde kimler yoktur ki? İyi edebiyatçılardan mutlaka birisinin kitabına değinme, bir anekdot, bir anı, bir övgü, bir yergi vardır.

Yazarların birbiri hakkında söyledikleri, kitapların dışında kişisel tavırlarını ortaya koydukları için ilgi çekicidir.

Sözgelimi birkaç not?

Nurullah Ataç’ın ölümünden sonra Peyami Safa ne yazdı?

Hangi edebiyatçı Halide Edip Adıvar için ne dedi?

Troçki hastanede ölürken bakın son sözleri neymiş:

“Burjuva basınına iyi malzeme olduk.”

James Joyce’a karısı şu tavsiyede bulunurmuş:

“Herkesin anlayacağı kitaplar yaz...”

*

GÜNCELER hem okuru bilgilendirir hem eğlendirir. Bu notları Selçuk Altun’dan derledim, yazarken de eğlendim.

 

Yazarın Tüm Yazıları