Gözünü kan bürümüş Mona Lisa

Sokağa çıkan hemen herkes önce binalara bakar, mimarisiyle ilgilenir, mağazaların vitrinine bakar. Hele ki aslında yaşamadığınız ve kısa süreliğine ziyaret ettiğiniz bir yerse, gözünüz hep etrafta dolaşır.

Haberin Devamı


Bu avare bir gezi midir sizce?

 

Sanmıyorum. Gördüklerimiz bize o şehir hakkında çok şey anlatır.

 

Mimari tarzı kadar, balkonlar, balkonlardan sarkan çiçekler, varsa mimari yapılar üzerindeki heykeller, yıkıntılar, renkler hatta duvarlar üzerindeki resimler... Bize çok şey söylerler.

 

Ne yazık ki bizim şehirlerimizde ilanlar haricinde bakmamız gereken fotoğraflar yoktur. Hele heykel figürleri zaten yoktur. Afişler veya duvar resimleri, grafitiler birkaç şehrin birkaç noktasında ancak denk geldiğimiz şeylerdir.

 

Böyle bir alışkanlığımız yok.

 

Haberin Devamı

Ünlü besteci, müzik yazarı İlhan Mimaroğlu’nun yeniden yayımlanan kitabı, ‘New York Kapı Dışı Sanatı’* bizi New York’un sokak sanatıyla dolu bir geziye çıkarıyor.

 

İlk yazı ‘Kanlı Göz Mona’ üzerine.

 

New York’un SoHo bölgesinde bir meydana bakan binalardan birinin duvarında enine boyuna bir Mona Lisa.

 

Leonardo’nunkinin kopyası değil, aksine Stefano diye birinin elinden çıkmış. Gerçeğiyle arasında bir fark var, gözü kanlı.

Taklit değil, tam tersine ondan esinle çağdaş bir Mona Lisa bu. Gözünü kan bürümüş.

 

Duvara resim yapmanın bir sakıncası var. Geçicidir. Silinir, yerine bir başka şey konur. Başka şey resmedilir, yıkılır...

 

Burada silinip yerine bir bira reklamı gelmiş.

 

MAĞARA ADAMI, DUVARI BULMAK ZORUNDAYDI!

 

Bize Rene’yi tanıtıyor. Duvara şunu yazıyor Rene: “Ben En İyi Sanatçıyım.”Rene’nin serüveni, bir direncin de öyküsü. Sokağa yaptığı resimler yok olunca bir galeri açıyor ve her şey değişiyor. Sokak sanatının çabasını nasıl yorumlayacağız? Yaptıklarının bir gün yok olacağını ya da yok edileceğini biliyorlar.

 

Haberin Devamı

Ama gene de yapıyorlar. Onlar galerilerin kısıtlı ziyaretçilerinin sayısını küçümsüyorlar. Sonunda yitip gitse de binlerce kişinin görmesi onları yeterince tatmin ediyor. Çünkü sokaktaki adam için yapıyorlar. Hele son yıllarda sosyal medya ile paylaşım yaygınlaştıkça, internet yeni imkânlar sağladıkça aslında çok daha fazla insana ulaşıyorlar.

 

‘Kentsel Mağara Adamı’... Duvar ressamları için bu tanımı yapıyor Mimaroğlu, gerçekten de ikna edici gerekçeler de sunuyor. “Mağara adamı duvarı bulmak zorundaydı. Çağında müzeler, galeriler, sanat uzmanları ve sanata yatırım yapanlar yoktu.”

 

Bu sanatçılardan biriyle konuyu görüşüyor ve sanatçı duvar resimlerinin moda fotoğraflarına, rock müzik videolarına, kimi bağımsız filmlere girdiğini söylemiş. Sıradışı bir anonimlik arayışı. Mimaroğlu, dünün New York’u üzerinden bugünün şehirli insanına sesleniyor. Kapı dışarı çıktığınızda artık grafitileri aramanız gerektiğinin altını çiziyor.

Yazarın Tüm Yazıları