Fasit daire

YAZIMIN başlığı “Fasit daire”yi bugünün Türkçesiyle ‘kısırdöngü’ olarak kullanıyoruz... Neden söz ettiğimi birçoklarımız anlamıştır sanırım!

Haberin Devamı

Birçok dergiyi alıyorum, okuyorum.

Yıllardır takip ettiğim edebiyat, sanat dergilerinin yanı sıra, son yılların revaçta popüler kültür dergilerini de izliyorum.

Bir açıdan baktığınızda edebiyatı geniş bir okur kitlesine ulaşma konusunda yardımcı oluyorlar. “Acaba” sorusunu saklı tutuyorum. Diğer taraftan bunun bir “edebiyata giriş” olduğunu da kenara not ediyorum.

Her ay kapaklarına, bugün aramızda olmayan, ama eserleriyle sonsuza kadar yaşayacak isimleri taşıyorlar. Peki, kapak yaptıkları yazarlara, şairlere daha çok okur sağlıyor mu bu dergiler? Yoksa o sayede mi çok satıyorlar?

Böyle bir istatistik yapılması mümkün mü bilemiyorum.

Hangi dergilere göre bu yargıyı veriyorum?

Ot, Kafa, Kafkaokur, Masa, Bavul. Biliyorum ki bu listeye ilave olacak yeni dergiler de yakında piyasada, okurlarla buluşacaklar...

Haberin Devamı

Olumlu açıdan baktığımızda Necati Tosuner’den Enis Batur’a, küçük İskender’den Haydar Ergülen’e, Sema Kaygusuz’dan Emrah Serbes’e birçok tanınmış, iyi edebiyatçılar bu dergilerde yazıyorlar. Okurlardan da yoğun ilgi görüyorlar... Tabii bu adlar, dergilerin kalabalık yazar kadrosu içinde küçük bir yüzdeyi oluşturuyorlar.

Şimdi başlığımın gerekçesini açıklamalıyım: Kapaklarına bakarsanız, hep aynı adları görürsünüz. Editörler, bu dergileri hazırlayanlar biraz edebiyatın kısırdöngüsünde dolanıp duruyorlar. En çok tekrar edilen adları şöyle sıralayabiliriz: Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet, Sait Faik Abasıyanık. Hemen bir hatırlatmada bulunayım. Adını saydığım yazarların hepsi Türk edebiyatının ustalarıdır, her kelimesi büyük ufuklar açacak insanlardır. Okudum, okuyorum ve hayatım boyunca okuyacağım. Ama başkalarını da ihmal etmemek gerekir.

Okurlar hep aynı adları gördükçe, edebiyatın tekdüzeliğinden kuşkuya düşmüyorlar mı? Belli adların ekseninde dönünce, birçok edebiyatçı bu dergilerin dışında kalıyor. Popüler olanı takip eden okur, Türk edebiyatını bu adlardan ibaret sayıyor.

Diğer taraftan birkaç soru sormak istiyorum. Yüksek tirajlı bu dergiler, acaba yeni okurlar yaratabildi mi? Bu dergilerin okurları, asıl kitaplara, yeni metinlere geçiş yaptı mı? Dergiler bunu sağlayabildi mi?

***

Haberin Devamı

İNTERNET ortamında yayımlanan özellikle edebiyat metinlerinin çoğu ya eksiktir ya da adı geçene ait değildir. Yukarıda adını andığım dergilerden Kafa ocak sayısında önemli bir işi üstlenmiş. Google’da yapılan aramalarda karşımıza çıkan ve Cemal Süreya’ya ait olmayan dizelerden bir seçki sunmuş...

Bakın ne yazmışlar: “Büyük şair Cemal Süreya’ya ait olmayan dizelerin bir kısmını sizler için topladık. Odanızın bir köşesine, duvarınıza, defterinize asın. Bilmeyenlere öğretin, sevdiklerinizi bu vahim hatalardan kurtarın.”

Kafa’nın kapağında (elbette) Cemal Süreya.

Altında iki dize: “Kim istemez mutlu olmayı/ Ama mutsuz olmaya da var mısın?”

İç sayfalarda da biri Sunay Akın’ın diğeri Ataol Behramoğlu’nun Cemal Süreya üzerine yazıları yer alıyor.

Haberin Devamı

Ot’ta da yine ocak sayısında Cemal Süreya’nın Ahmet Kaya ile yaptığı röportajı okuyabilirsiniz. Bugüne kalan saptamalar var. O röportajda Ahmet Kaya’nın söylediklerinden birkaç satır aktarmalı: “İnsan güzel yaşamalı. Güzel yaşamıyorsa, gelecekte insanlara güzel yaşamaları için zemin hazırlamalı.”

Ben de her zaman Cemal Süreya’nın cazibesine kapılırım. Ama bu dergileri çıkaran arkadaşlara bir önerim var: Ustaları tanıtıp anımsatırken başka ustaları veya geleceğin ustalarını da sayfalarına almalılar!

***

USTALARIN izindeki gençleri de görmek üzere.

Yazarın Tüm Yazıları