Bedri Rahmi Eyüboğlu Müzesi açılabilir mi

ZAMAN zaman yazar, sanatçı evleri konusuna değiniyorum.

Haberin Devamı

Türkiye’de bunu ailelerin yapması hemen hemen imkânsız. Genelde çocuğu, ailesi olmayanların evi müze olabiliyor.

Örnekleri yineleyelim:

Tevfik Fikret, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Sait Faik Abasıyanık müze/evleri buna örnek gösterilebilir. Bir de son zamanlarda Haldun Taner Müzesi açıldı.

Tek tek edebiyatçılarımız için böyle mekânlar yapılamadıysa, hepsi bir sanat/edebiyat müzesinde toplanabilir.

Okurumuz Başar C. Münir’den Bedri Rahmi Eyüboğlu Müzesi ile ilgili bir öneri geldi.

İki ayda bir Fatih Bozoğlu’nun çıkardığı BGDERGİ için yapmış bu röportajı.

“Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun torunu Rahmi Eyuboğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajı Bedri Rahmi’nin Kalamış’taki evinde yaptım. Her şey olabildiğince Bedri Rahmi’nin bıraktığı gibi duruyor; çalışma masası, yatağı, not defterleri vs, ailenin elindeki bütün resimler de o evde saklanıyor; yaklaşık 150-160 adet resimden bahsediyorum. Ayrıca taşa, kemiğe, balkabağına vs yaptığı çalışmalar da orada. Rahmi Bey daha önce gerek devletle gerek özel sektör ile çeşitli görüşmeler yapmış, evin müze yapılması konusunda. Zira evi müze yapmak aileyi hem maddi olarak hem de bürokratik işlemler dolayısıyla aşıyor. Maddi olarak yardım alamadıkları gibi, örneğin resimleri uygun bir ortamda saklamak için, yapmak istedikleri bazı tadilatlar için de zorluklar çıkarılıyor.

Haberin Devamı

Bedri Rahmi’yi ve bu evin akıbetini tekrar gündeme taşımak istiyoruz.”

Rahmi Eyüboğlu’nu yakından tanırım, dedesinin yapıtlarını, eşyasını nasıl titizlikle koruduğunu bilirim. Gerçekten de burası müze olursa ziyaretçiler bir sanatçının çalışmasını, yaratıcı sürecini, yaşamından kesitleri görebilirler.

Üstelik bir ev/müzenin, gerek yerel yönetime gerek devlete fazla bir ekonomik yük getirmeyeceği kanısındayım.

Sanırım yetkililer düşüneceklerdir.

OSMAN ÖNDEŞ’TEN  KADIKÖY KİTABI ÜZERİNE ELEŞTİRİLER

DEĞERLİ araştırmacı dostum Osman Öndeş, zaman zaman yazılarımıza gerekli notları ekleyen yararlı e-postalar gönderiyor.

Aşağıdaki e-postayı yazıma aldım:

“Doğan Hızlan dostumuz,

24 Temmuz 2018 Salı günkü köşenizde okuduğum, ‘Kadıköy’ün Canlı Tarihi’ üzerine olan değerlendirmeniz, bu eserin editörü Filiz Sever’in seçtiği birkaç muhterem zevata istinad ediyor.

Haberin Devamı

Kadıköy dediğimizde Moda malumunuz olduğu üzere mazisi 19. yüzyıl başlarına kadar giden Levantenlerin yarattığı muhteşem bir semtti.

Hatta Kadıköy’e önem kazandıran ilk semt denilebilir.

Ben Moda’da 50 yıl yaşadım ve son Levantenleri de tanıdım.

Bir eserimin adı da ‘Son Levantenler’dir.

Diğeri ise Modalı Levantenlerle olan tanıklığımı ve onlardan intikal etmiş anıları anlatır.

Bu eseri çok değerli bir kültür insanı olan Necip Azakoğlu Bey’in yönettiği Tarihçi Kitabevi neşretmişti. İki baskı yapmıştır.

Demek isterim ki, rahmetli olmuş Dr. Müfit Ekdal’ın Yapı Kredi’den neşredilmiş eseri zaten başlı başına Kadıköy’ü anlatır.

Kadıköy’ün canlı tarihi dersek, Ayşegül Sarıca’yı, Haldun Taner’i, Mina Urgan’ı, Murat Belge’yi, Berna Moran’ı, Tatiana Moran’ı, Gabriel Couteaux’yu, James Whittall’u ve daha saysam nice muhteşem ve muhterem insanımızı nasıl olur da görmezden geliriz...

Haberin Devamı

Bence değindiğiniz bu eseri okumadım, adına rağmen alabildiğine nakıs bir eserdir.”

*

MÜZEYLE birçok sanatseverin ilgileneceğini umarım.

 

Yazarın Tüm Yazıları