Vicdan...

VICTOR Hugo’nun eseri ‘Sefiller’i bilirsiniz. Ekmek çaldığı için tutuklanan Valjean ile peşini hiç bırakmayan polis müfettişi Javert arasında geçen kovalamacanın yanında, 18. yy Fransa’sındaki sınıfsal çelişkiler, cumhuriyet, özgürlük, adalet ve devrim gibi kavramları muhteşem anlatır. Romanda şöyle bir sahne var:

Haberin Devamı

Özgür kaldıktan sonra kimliğini saklayan Jean Valjean, Madeleine ismini kullanır ve aynı zamanda yaşadığı şehrin belediye başkanıdır. Meydanda dolaşırken polislerin olduğu bir kalabalığı görür. Önce neler olduğunu öğrenir ve sonra olaya müdahale eder. Müfettiş Javert’i karşısında bulur. Polisler, hasta kızı için para bulmaya çalışırken kendisine sarkıntılık eden bir soyluya tepki gösteren Fantine isimli yoksul bir kadını yakalamıştır. Fantine, belediye başkanı olduğunu öğrendiğinde, Valjean’ın da yüzüne tükürür. Yüzünü silen Valjean, müfettiş Javert’ten kadını serbest bırakmasını ister. Diyalog şu şekilde sürer:

Javert: Mösyö Başkan, bırakamayız. Bu uğursuz kadın biraz önce saygın bir vatandaşa hakaret etti.

Valjean: Meydandan geçiyordum. İnsanlara ne olduğunu sordum. Olayı dinledim. (Fantine’e dönerek) Çiçekçi kadın, kızından bahsetti.

Haberin Devamı

Javert: Yasa yasadır.

Valjean: Sizin soylu vatandaş hatalı.

Javert: (Tükürmesini kastederek) Fakat kadın size, bu şehrin belediye başkanına da hakaret etti.

Valjean: O benim işim

Javert: Beni bağışlayın Mösyö Başkan, hakaret size değil, adaletedir ve adalet de benim işimdir.

Valjean: Müfettiş Javert, en yüksek adalet vicdandır. Bu kadını dinledim, ne yaptığını biliyorum...”

* * *

“En yüksek adalet vicdandır” sözü zaman zaman ‘güzel sözler’ arasında karşınıza çıkar. Gelelim, bu bölümü sizinle paylaşmamın nedenine:

Dün bir elektronik mektup aldım. Ali İsmail Korkmaz’ı anlatıyordu.

18 Mart 1994’te doğmuş. Bugün 18 Mart. Yani yaşasaydı 23 yaşında, büyük ihtimalle de son sınıfta olacaktı. Arkadaşları, Eskişehir’de kampustaki kafelerden birinde, köşedeki bir masada oturup doğum gününü kutlayacaktı. Kahkahalar gırla gidecekti. Aile bireylerinin kutlama telefonları birbirini izleyecekti. Annesi telefonu kapatırken ‘Oğlum seni Hak saklaya, Hızır bekleye’ diyecekti...

Ama olmadı. Ali İsmail, 2013 yılında, sıkıştırıldığı bir çıkmaz sokakta, ölümüne dövüldü. Kendilerinden geçmişçesine saldırdılar Ali İsmail’e... Onu ailesinden, arkadaşlarından, dünyadan aldılar, öldürdüler...

Haberin Devamı

Nâzım Hikmet demiş ya “Büyümez ölü çocuklar...”

Ali İsmail de büyümüyor artık. Öylece kaldı: 19 yaşında, güler yüzlü bir genç...

* * * 

Dün, olayın peşini bırakmayan Hürriyet muhabiri İsmail Saymaz’a davanın son durumunu sordum.

Yerel mahkeme, en yüksek cezayı ölümcül tekmeyi atan polis memuru Mevlüt Saldoğan’a kesmişti: 10 yıl 10 ay!

Polis Yalçın Akbulut, 10 yıla mahkûm olmuştu. Sanıklar İsmail ve Ramazan Koyuncu ile Muhammet Vatansever kasten yaralayarak ölüme neden olmak suçundan 8er yıl hapis cezası almış, ancak iyi hal indirimiyle cezalar 6 yıl 8er aya düşmüştü.

İsmail Saymaz, davanın Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nde karara bağlandığını hatırlattı. Baktım; yukarıda saydığım cezalar onaylanmıştı. Ek olarak fırıncı Ebubekir Harlar’a ‘suçun yardımcısı’ olarak verilen 3 yıl 4 ay olan cezanın, ‘suçun faili’ olarak arttırılması istenmiş. Yargıtay, polis memuru Hüseyin Engin’le ilgili beraat kararını da bozmuştu.

Haberin Devamı

Ali İsmail’in ailesinin avukatları sanıkların “kasten adam öldürme” suçundan cezalandırılmasını bekliyordu. Mahkeme “Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçunu uygun görmüş. Cezalar bu yüzden düşük.

* * * 

Gelen mesajı okuyup bitirince, Ali İsmail’i hunharca katlettikleri mahkeme tarafından da kabul edilen ve sokaklara dönmek için gün sayanları düşündüm. Aklıma Hugo’nun, bir ekmek çaldığı için yıllarca kürek mahkûmu olan Valjean karakteri için yazdığı o özlü söz geldi:

“En yüksek adalet vicdandır.”

Evet, Valjean, Fantine’in ne yaptığını bildiği için söylemişti bu sözü. Biz de 2 Haziran 2013 günü Eskişehir’de ne yaşandığını biliyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları