Kendi karantinamızı sürdürmeliyiz

EELEŞTİREN de var ama destek veren, sözünü dinleyen daha çok...

Haberin Devamı


Pandemi sürecinin en çok konuşulan isimlerinden biri olan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan diyor ki;
“Vaka sayılarındaki azalmaların şu anda bizim aldığımız tedbirlerle alakası yok. Şu anki azalma; hiç aşı yapmayan, doğru dürüst tedbir almayan ülkelerde de var. Bu paralel bir şekilde bütün ülkeleri etkileyen bir süreçtir.”
Yine tartışılacak bir açıklama yapıyor hoca...
Ve uyarılarını sıralıyor;
“İlk başta şuna dikkat edeceğiz; açılması elzem olan sektörlerden başlayacağız. İkinci dikkat edeceğimiz nokta; bu normalleşmenin hem sektöre hem bize yararı olacak. Önce ilk açacağımız yerler salgının, yani bulaşın esas kaynağı olan yerler olmamalı. Buna baktığımız zaman, esas kaynak üç tane; bir tanesi ev ortamı, ikincisi toplu taşıma araçları, üçüncüsü de iş yerleri.”
Peki ne öneriyor Mehmet Hoca;
“İş yerlerini sadece kamuya özel tedbirlerle götüremeyiz. Mutlaka özel sektörün de katıldığı esnek çalışma gerekiyor ve vardiya usulü çalışma olmalı.”
Mehmet Ceyhan hocanın bazı açıklamalarının geçmişte de tepki çektiğini biliyoruz. Ama sonunda haklı çıktığını da...
Ben tünelin ucundaki ışığın göründüğünü düşünüyorum artık...
Aşıların sonuç verdiğini, vefat sayısını azalttığını, hastane yatış oranlarını düşürdüğünü de biliyoruz.
Aşılara ulaşmak yaz sonuna doğru daha kolay olacak gibi gözüküyor.
Bir de beni umutlandıran Türk aşılarıyla ilgili çalışmalarda son aşamaya gelinmiş olması.
Bu coğrafyadaki aşı geleneği çok eskidir. Ve ben bu aşıların da başarılı olacağını düşünüyorum.
17 Mayıs’tan itibaren hepimize önemli bir görev düşüyor.
Kendi karantinamızı sürdürmeye devam etmeliyiz.

Haberin Devamı


Gönüllü olarak iyi yapmışım

AŞILAR bulunduğunda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışmalar vardı. Kafalar karışıktı. Bazı çevreler aşıya karşı geliyordu, bazıları da aşıdan başka bir çıkış olmadığını düşünüyordu. Ben de onlardan biriydim. İşte o tartışmaların yapıldığı günlerde gidip gönüllü oldum ve Sinovac aşısı oldum.
O günden beri Sağlık Bakanlığı beni takip ediyor. Başlangıçta haftanın birkaç günü, şimdi her cuma 800’lü hatlı bir numaradan aranıp sorular soruluyor. Tabii benim aşı olmamın üzerinden de neredeyse altı ay geçmiş oldu. Bakalım bundan sonra prosedür nasıl işleyecek. Üçüncü aşıyı ne zaman yapacaklar, antikor seviyem beni ne kadar daha idare edecek göreceğiz.
Ama gönüllü olarak iyi bir iş yaptığımı düşünüyorum.

Haberin Devamı


Kafaların karışık
olmasına inanamıyorum

UZMANLAR, doktorlar, bilim insanları ne diyor?
“Bulduğunuz ilk aşıyı yaptırın.”
En doğrusu da bu...
Hala kafaların karışık olduğunu gözlemliyorum.
Oysa aşılarla ilgili araştırmalar hep iyi sonuçları masaya getiriyor.
Bakın CoronaVac’ın dünya verileri yayınlandı. 120 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre aşının can kaybını önlemede yüzde 98 etkili, aşının hastaneyi yatmayı önlemede ise yüzde 96 etkili olduğu açıklandı.
Bu oranlar da gösteriyor ki, aşılara güvenin...


O DA BİR İZMİRLİ
Eh kalbim çok sevildi

AYŞE Kavcar; İzmirli bir sanatçı...
İlk single’ı Spotify’de yayınlandı.
“Ah kalbim”i çok beğendim.

Kendi karantinamızı sürdürmeliyiz

Ben yeni, genç sanatçıları hep destekliyorum. Daha çok yer bulması gerektiğine inanıyorum.
Ayşe aslında tekstil okumuş. Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği’nden mezun olmuş.
2018’de Erasmus programıyla İsveç’e gitmiş. Sonrasında iş hayatına başlamış. Okuduğu alanda tekstil sektöründe çalışmış ama müzikten vazgeçememiş.
Bale de yapmış ama müzik hep hayatının içinde olmuş.
Söz yazmaya, arkadaşlarıyla stüdyoya girip şarkılar kaydetmeye devam etmişler.
İlk şarkısı “Ah Kalbim”in hikayesini şöyle anlatıyor;
“Yağmurlu bir günde eve gitmek için taksi beklerken aklıma bu sözler geldi. Unutmamak için telefonumun notlar bölümüne yazdım. Besteyi unutmamak için de ses kaydedicisini açtım ve söyledim. Yazdığım sözlerin herkese dokunacağını düşündüm ve ‘İşte bu!’ dedim. Büyülü bir şarkı olduğunu düşünüyorum; çok hisli, dokunaklı ama bir yandan da umut dolu. Dinleyiciye kendi hikayesini anlatıyor. Aklımda hep keman, piyano seslerinin olduğu hafif tango flamenko tarzında bir şarkı hayal ediyordum. Albert ve Furkan’ın yardımıyla gitar aranjesinin yakışacağını düşündük; keman ve piyano ile birleştirdik. Şarkının mix-mastering süreci Londra’da yapıldı. Çalıştığım iki arkadaşım da ne istediğimi çok iyi anladılar ve içime sinen bir şarkı ortaya çıktı.”
Ben dijital platformları çok yakından takip ediyorum.
Spotify gibi alternatifler benim gibi herkesi genç sanatçılarla tanıştırdı.
Bu imkanlar olmasaydı belki de Ayşe Kavcar gibi gençleri tanıyamayacaktım.
Müziği seviyorum.
Yazarken, okurken fonda müzik olması hoşuma gidiyor.

Haberin Devamı


Bir tabloya 103 milyon dolar

PİCASSO ve Dali hayranıyım. Resmi seviyorum. Aslında sanatın her alanını çok seviyorum. Ama resim ve müzik ayrı benim için…
1932, Picasso için tamam ya da devam yılıydı. 50 yaşına gelmişti. Çok başarılıydı, ünlenmişti. Bu başarılı yılların arkasından neler olacaktı? Resimde ezberleri bozmuş, bir çığır açmıştı. Ama beklenen yenilikleri yine yapabilecek miydi?
Ya da birçok başarılı sanatçı gibi o da bir duraklama, bekleme dönemine mi girecekti?
“Pencerenin Yanında Oturan Kadın”ın ilham kaynağı ünlü sanatçının sevgilisi Marie-Thérèse Walter’di. Aşk 1927’de, Walter 17 yaşındayken başlamıştı.
Picasso’nun heykellerinde, başka tablolarında Walter’dan esinlendiği biliniyor.
New York’ta Christie’s müzayede evi tarafından düzenlenen açık artırmada ‘Pencerenin Yanında Oturan Kadın (Marie-Therese)’ adlı tablosu tam 103 milyon dolara satıldı.
Picasso olunca, resmin de öyküsü olunca işte böyle rakamlar ödenebiliyor.

Haberin Devamı

Kendi karantinamızı sürdürmeliyiz

Yazarın Tüm Yazıları