İthal aday istenmiyor

Haberin Devamı

FARKINDASINIZ değil mi, seçimlere sadece 130 gün kaldı.
Şubat hızlı geçer, mart kulislerle, zaten nisan ayının üçüncü haftasında da aday listeleri netleşmiş olur.
Yani önümüzdeki günlerin çok yoğun geçeceği şimdiden belli...
Kulağımı seçim koridorlarına biraz çevirince hep bildiğim yorumları duyuyorum.
Diyorlar ki...
“Bu sefer ithal aday istemiyoruz...”
İstememeleri normal, çünkü bugüne kadar seçilmiş olanlar ne yazık ki, vekillik görevlerini, bu kente olan borçlarını yerine getirmediler.
Birkaç istisna dışında herkesin üzerinde mutabık olduğu isim neredeyse yok gibi...
Aslında şunu anlıyorum.
Her parti için olmazsa olmaz isimler vardır.
Bir de siyasetin dışında kalmış ama genel merkezlerin tercihiyle beyin takımında yer alacak kadrolar...
Dolayısıyla her parti güç olduğu kentlerde bu kontenjanları kullanıyor.
Bu kadrolar genellikle de büyükşehirlerde olmak istiyor.
İzmir de bu kentlerin başında geliyor.
Seçilip Ankara’ya giden vekillerimiz de nedense seçim dönemlerinde İzmir’e gelmeyi akıllarına getiriyor.
Bazı sosyal projelerde yer alsalar, bazı çıkışlarla kentin sorunlarına çözüm bulsalar ya da kamuoyuyla iyi bir diyalog kurabilseler bu tepkilerin hiçbiri olmayacaktır.
Sadece bu dönemden bahsetmiyorum.
Bütün dönemler dikkate alındığında çok şeyin değişmediğini görüyoruz.
O yüzden siyasi partiler gerçekten kenti temsil edecek aday listeleri görmek istiyor.

Haberin Devamı

O kentte doğmak yeterli mi?

SİYASİ kulislerde böyle bir sorunun da cevabı aranıyor.
“O kentte doğmak yeterli mi?”
Örneğin bazı vekillerimiz var.
İzmir doğumlu, ama İzmir’le alakaları yok.
Öylesine yok ki, bırakın tek başlarına Konak’tan Karşıyaka’ya gidemezler.
Elbette siyaset yapmak için nerede doğduğunuz önemli değil.
Önemli olan vekil olduğunuz o kente ne kadar katkı yapıyorsunuz, Ankara’da olsanız o kentin gündemiyle ne kadar ilgilisiniz.
Bu açılardan bakıldığında İzmir’in çok da şanslı olmadığını söyleyebilirim.


Bazı şeyleri tartışırken rozetleri çıkarmalıyız

ÇOK şükür ki, hiçbir partinin üyesi değilim, üye olmaya da niyetli değilim.
Körü körüne bir partiye de bağlı değilim.
Nasıl gazetelerin reklamlarına kadar okursam, partilerin de programlarını satır satır okurum.
Tabii, bu da yeterli değil, yazılanlarla yapılanlar arasındaki uyuma da bakarım.
Son dönemde şundan rahatsızım...
Ne söylersen söyle bir tarafa çekiliyor. Bir tarafta olman isteniyor.
Neden?
Bazı şeyler siyaset üstü değil midir?
Bazı çözümler siyaset dışından gelmez mi?
Bazı tartışmalar rozetsiz yapılmaz mı?
Benim bildiğim siyaset imkan yaratma sanatıdır.
Siyaset niyet okuma yeri hiç değildir.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış demeli; rozetleri de çekmeceye koymalıyız.

Haberin Devamı


Yine hatırlatayım

SEÇİM geliyor ya, siyasiler konuşacak konu, ortaya atacak proje arıyor ya...
Bana gelen herkese birinci madde olarak “Stat...” diyorum.
Sezonun ortasına geldik.
Alsancak bir gecede kapatıldı, hala çözüm bekliyor.
Atatürk Stadı’nın zeminin kötü olduğu artık tescillendi. Hiçbir takım bu sahada maç yapmak istemiyor.
Bu sene de böyle biter.
Çözüm de yine bir başka sezona kalır.
Göreceksiniz...

Yazarın Tüm Yazıları