Demokrasiyi güçlendirmek sadece siyasetin işi değil

ÇOK insanla konuşuyorum; toplumun değişik kesimlerini temsil eden birçok sivil toplum örgütünün temsilcileriyle...

Haberin Devamı

 


Şöyle bir gözlemim var.
23 Haziran’dan sonra gündemde bir gevşeme var.
İstanbul’da Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu kazandı; doğal olarak bu ittifaka destek veren bütün siyasi partilerde bir sevinç var.
Cumhur İttifakı’nı temsil eden AK Parti ve MHP kanadında bir hayal kırıklığı, bir hüzün olduğu gerçek ama onlar da seçimsiz geçecek dört yılın Türkiye’ye, partilerine iyi geleceğini düşünüyorlar.
AK Partili ve MHP’li tanıdıklarım özeleştiri yapıyorlar, neler yapmaları gerektiğini konuşuyorlar.
Bunlar demokrasinin önemli kazanımlarıdır.
Türkiye bütün eleştirilere rağmen sandığa giden, sandıktan çıkanı kabullenen ve bir şekilde yoluna devam eden bir ülke...
***
Her fırsatta yazıyorum.
Siyasetçiler siyasetini yapacak ama onun dışındaki bütün aktörler demokrasinin güçlenmesi için çalışacak.
Sivil toplum örgütlerinin iktidara sevimli görünme gibi bir derdi olmamalı ya da muhalefete açık destek vererek kendini bir siyasi figür gibi göstermemeli.
Kuvvetler ayrılığı prensibi bunun için var, asıl o zaman sağlıklı bir demokrasiden bahsedebiliyoruz.
Bu medya için de geçerli, yargı için de...
***
Demokrasi ilkelerle güçlenir.
Bize de düşen budur.
Yalnız şunu da unutmamak gerekir.
Demokrasiyi güçlendirmek sadece siyasilerin, Meclis’in işi değildir.
Sivil toplum da taşın altına elini sokmak zorundadır.
Ki;
Türkiye’de gelenekleri olan bir STK altyapısı da vardır.
Toplumu ilgilendiren temel konularda sivil toplum daha aktif olmalı, devletin bazı yüklerini üzerine almalıdır.
Bu şarttır ve Türkiye’yi daha güçlü yapacaktır.

Haberin Devamı

 
Trafikte alternatifler yaratmalıyız

PAZARTESİ sabahı Çeşme’den sabah 8.20’de çıktım, işe geldiğimde 11.00’i geçiyordu.
Birincisi şu...
Tam Seferihisar girişine yaklaştığım sırada aynı şeritte yüzlerce aracın tersten bize doğru yaklaştığını fark ettik.
Yani ortada garip bir durum vardı ama böylesine de ilk defa şahit olmuştum.
Doğal olarak Seferihisar kavşağından çıktım; Güzelbahçe, Narlıdere yol güzergahından gitmeye çalıştım.
Tabii gitmek mümkün değil.
Bitmeyen trafik lambaları, parklardan dolayı tek şeride inmiş bir karayolu, iki şeritten bir şeride düşmüş başka bir yol ve yolda geçirilen uzun saatler...
Yine tekrarlıyorum.
Trafik kurallarına uymalıyız.
Aynı şeritte ters giden yüzlerce araç herhalde başka bir ülkede görünmez.
İkincisi mutlaka alternatif yollar yaratmalıyız.
İzmir’in ikinci çevre yoluna ihtiyacı var.
Mevcut yolların yeniden gözden geçirilmesine de ihtiyaç var.
“Körfez geçişe gerek yok” diyenlere de bir çift sözüm var.
Bu kent bu gidişle yakın bir gelecekte 6-7 milyon olacak.
O zaman ne yol yetişecek, ne de alternatif çözümler...
Körfezle bölünen bir kentte denizi daha iyi kullanmak gerekir, bu da yetmeyecektir körfezin geçişi sağlanması lazımdır. Dünyada sayısız örnek vardır.
İzmir’e de yakışacaktır.
Araç sayısı artıyor ve artmaya devam edecektir.
Çözümleri de ertelememek gerekir.

Haberin Devamı

 
Fahri müfettiş
olmak istiyorum

BİR araçtan dışarıya çöp atılmasını öğretmek büyük bir proje midir?
Maalesef büyük bir projedir.
Milyonluk araçları kullananlar çöp atmaktan utanmıyor, onlar adına biz utanıyoruz.
Eğitimin yaşı olmaz.
Bu gibi konularda etkili kampanyalar yapmalıyız.
Galiba yakında ben de Fahri Trafik Müfettişi olmak için başvuruda bulunacağım.

 
Faytonlarla ilgili
çok mesaj alıyorum

İZMİR’in faytonlarıyla ilgili çok sayıda mesaj alıyorum. Diyorlar ki...
“İzmir Türkiye’ye örnek olmalıydı. Faytonlar İzmir’in sembolüydü.”
Ben de aynı görüşteyim ve o yüzden de birkaç yazı yazdım.
Faytonların kullanıldığı çok sayıda Avrupa ülkesi var.
New York’ta Central Park’ı faytonlarla gezebiliyorsunuz.
Üstelik faytonları çeken atların özel izinleri, tatil günleri filan da var.
Bu haberleri Avrupa medyasında okuyabilirsiniz.
Nasıl kent mobilyası varsa ve o şehri güzelleştiriyorsa; bana göre İzmir’in faytonları da onlardan biriydi.

Yazarın Tüm Yazıları