Bizim şehirler obezite hastalığına yakalandı

AVRUPA’nın neredeyse tamamında tramvay var.

Haberin Devamı

 

Metro inşaatları çoğunda 50 yıl önce bitmiş, şimdilerde yenileme çalışmaları yapıyor olabilirler.

Bizim şehirlerimiz ise tramvayla, metroyla yeni tanışıyor.

Toplu ulaşım dendiğinde otobüs akla geliyor.

Doğal olarak şehirlerimizin altyapı problemleri artıyor, trafik birinci meselemiz haline geliyor.

Bir ayrıntı daha var.

Bizim kentlerimiz kalabalık, büyük şehirlerimiz gerçekten de büyük...

Yine Avrupa’dan örnek vereyim.

Nüfusu 2 milyonu geçen bir elin parmakları kadardır.

Onlar da Paris, Madrid, Barcelona, Berlin filandır.

Berlin’in merkezi bile 2 milyondan azdır, insanlar banliyölerde yaşıyor.

Dolayısıyla bizde ne yapsan yetmiyor, ne kadar proje üretsen de az geliyor.

Birincisi, bu böyle gidemez.

Şehirlerimiz obezite hastalığına yakalanmış durumda...

Haberin Devamı

Şimdiden 5 milyona gelmiş bir İzmir’den bahsediyoruz.

İstanbul’u zaten yazmıyorum.

Orası çoktan yaşanmaz bir hale dönüşmüş.

O yüzden tramvaya, metroya burun kıvırmayın.

Çünkü, toplu ulaşıma alışmalıyız.

Arabasız seyahati teşvik etmeliyiz.

Merkeze arabasız gelmeliyiz.

Tek başımıza işe gidip gelmeyi bırakmalıyız.

Bugün yapmazsak, yarın yapmak zorunda kalacağız.

Çünkü, büyükşehirlerimizi gerçekten çok büyük problemler bekliyor.

 

 

Ben tramvayı da vapuru da kullanıyorum

 

GEÇEN hafta arabamı Mavişehir’e bıraktım.

Mavibahçe’de bir kahve içtim ve Karşıyaka kongresine yarım saat kala tramvaya bindim.

Karşıyaka kongresi, izlediğiniz gibi bir hayli heyecanlı geçti.

Konuşmaları dinledim, kendime göre notlar aldım.

Sonra da tekrar tramvaya binip, Mavişehir’e gittim.

Ben bunu sık yapıyorum.

Hatta bazen yine arabamı Bostanlı’ya park edip vapurla karşıya geçiyorum.

Hem keyifli bir körfez turu yapıyorum, hem da trafik stresini çekmiyorum.

Tramvayın istediğim yere varış saati belli, vapurun da öyle...

Ne erken gidiyorum, ne de geç kalıyorum.

Tavsiye ederim...

 

 

Haberin Devamı

Bazen bir konuşma

çok şeyi değiştirir

 

KARŞIYAKA Cihat Arslan ile çıktığı ilk maçtan haftalar sonra galibiyetle ayrıldı.

Cihat hocanın soyunma odasında, maçtan önce yaptığı konuşma sosyal medyada en fazla izlenen paylaşımlardan biri oldu.

Bu konuşmadan şunu çıkardım.

Futbolda, evet taktik çok önemli...

Hazır olma, güçlü olma, fiziken yeterli olma, elbette çok ama çok önemli...

Ama bunun da ötesinde sporun, sporcunun psikolojisi...

Yani her şey beyinde başlıyor, beyinde bitiyor.

Cihat’ın konuşması, eminim sadece sahaya çıkanları değil, saha dışındaki taraftarları da motive etti.

Şimdi her maç öncesinde böyle bir konuşma bekliyoruz.

Evet...

Bazen bir konuşma çok şeyi değiştirir.

 

 

Haberin Devamı

Gastronomi meselesi

 

PAZAR günü şöyle yazdım.

“Çok sayıda restoran açılıyor. Ama menüler birbirine benziyor...”

Bunda ısrar ediyorum.

Dışarıda hem yemek yiyiyorum, hem de yeni açılanları takip ediyorum.

Menülerini de sıkı takip ediyorum.

Çoğunda benzer şeyler var.

Şeflerin yaratıcılıklarını gösterilmesine izin verilmiyor.

Bunda ticari kaygılar olabilir.

“Ya tutmazsa...” gibi endişeler de olabilir.

Ama bir mekanı diğerinden ayıracak, öne çıkaracak başka ne olabilir ki...

Yeni restoranların açılması, kentlerin sosyal hayatındaki renkliliği, hareketliliği gösterir.

Buna seviyorum.

Ama gastronomide iddialı olan ve gastronomi turizmini öne çıkarmak isteyen İzmir’in daha iyi şeyler yapması gerekir.

Bu da olacak.

Ama zaman alacak...

 

 

Son dakikalar

 

Haberin Devamı

AKILLI telefonlar çıkınca, daha çok haber almaya, daha fazla şeyden haberdar olmaya başladık. Tabii, ayarlarımızı da son dakikalara göre düzenledik.

Ama şöyle bir durum var.

Telefonlar sürekli yanıp sönüyor.

Son dakikalar bitmek bilmiyor.

Bu da Türkiye’nin ne kadar hareketli gündeme sahip olduğunu gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları