Bir müze anılar dostluklar

AHMET Piriştina 1999 yılında büyükşehir belediye başkanlığına aday oldu. Yakın dostları, biz gazeteciler kalabalık bir sofrada buluştuk.Piriştina dedi ki;

Haberin Devamı



“İzmir için çok güzel projeler hazırlıyoruz. Ama kimin fikri varsa dinlemeye hazırız...”
Gerçekten de İzmir’i kucaklayan, kent kimliğini öne çıkaran birçok konu gündeme geldi.
Bazıları konuşulurken tanıklık ettim, gazeteci olarak bunların bir kısmı haberlerimize, yazılarımıza yansıdı.
Benim de üzerinde çalıştığım bir konu vardı.
İzmir’e bir Kent Müzesi kazandırmak...
Aslında bu fikir Gazete Ege’nin o tarihi binasında doğmuştu.
Gazetenin sahibi Selçuk Yaşar; o dönem Yaşar Holding’in CEO’su olan Ünal Korukçu ile gelmişti.
Selçuk Bey’in İzmir’e katkıları unutulmazdır.
Yarattığı markalar sadece bir sanayi işletmesi değil, aynı zamanda sektör yaratan girişimlerdi.
Dedi ki;
“Deniz, İzmirlilerin gazeteye gelmelerini sağlayalım. Bu tarihi binada onlara cazip gelecek bir şeyler yapalım...”
Ünal Korukçu da bu fikre destek verdi.
Tarihçi arkadaşım Sabri Yetkin ile uzun zamandır çalıştığımız bir konuydu, kent müzesi projesi...
Dosyayı bütün ayrıntılarıyla hazırladık ve Selçuk Yaşar’a gazeteye geldiği bir gün sunduk.
“Gazete Ege’nin tarihi binasının bir bölümünü kent müzesi yapalım” dedim.
Böylece Selçuk Bey’in isteği de olacaktı, müzeyi ziyaret eden insanlar aynı zamanda gazeteyle bütünleşecekti.
Selçuk Bey projeyi çok beğendi, “Çalışalım” dedi.
Sonra araya birçok şey girdi.
Türkiye tarihinin en derin krizlerinden biri yaşanıyordu.
Projeyi biraz ertelememiz gerekiyordu.
Selçuk Yaşar’dan izin alarak projeyi Ahmet Piriştina’ya sunmak istediğimi söyledim.
O dosyayı Doç. Dr. Sabri Yetkin ile birlikte Piriştina’ya sunduk.
Eski itfaiye binasında bulunan Kent Arşivi ve Müzesi işte o dosyayla hayata geçti.
Gerçi bizim önerdiğimiz bugünkü müze formatında değildi.
Ancak Piriştina “Önce İzmir’in belleğini, hafızasını burada toplayalım. İkinci bir yere de istediğiniz gibi bir müze yapalım” dedi.
İkincisi yapılamadı.
Çünkü Piriştina çok erken ve zamansız aramızdan ayrıldı.
Buranın ismi de Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi oldu.
Sabri Yetkin müzenin müdürlüğünü uzun bir süre yaptı.
Ardından Oktay Gökdemir koltuğa oturdu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi’ydi Oktay...
Geçen gün onun ölüm haberini alınca o günler aklıma geldi.
Sizler de bilin istedim.

Haberin Devamı


Yüzde 30 kapasite
45 dakika sınırı

Haberin Devamı

VAKA sayılarındaki düşüşün sürmesi halinde, kısıtlamaların mart ayında gevşetilmesi için gündemde çeşitli öneriler var.
Bulaşın azaltılması için kafe ve lokantaların kapalı bölümlerinin sadece yüzde 30 kapasiteyle açılması ve oturma süresinin 45 dakika ile sınırlandırılmasını önerenler var.
Bu mekânların açık alanlarının ise yüzde 50 kapasiteyle kullanılabileceği belirtildi.
Bakın bunların hepsini Avrupa yapıyor.
İtalya’da, İspanya’da restoranlar böyle çalışıyor.
Bunları yapmak zorundayız.
Çünkü pandemi bittikten sonra inanın birçok işletmeyi bulamayacağız.
Yine tekrarlıyorum.
1 Mart yeni bir başlangıç olsun.


Öyle bir soğuk geldi ki

KIŞ gelmedi dedik.
Böyle ocak, şubat yaşamadık dedik.
Kış gelmeden bahara geçeceğiz dedik.
Ama öyle bir soğuk geldi ki; galiba bütün bu konuştuklarımızı unutturacak.
Bir de mevsimlerin biraz kaydığı, kışın kısaldığı gerçeği de var.
İklim değişikliğini pandemiden daha fazla konuşacağımız kesin.

Haberin Devamı


Okullar çok daha güvenli

BAZI velileri anlayamıyorum.
Devamsızlık olmayacağı, daha doğrusu okula gelmeyenler devamsız sayılmayacağı için çocuklarını yollamayı düşünmüyorlar.
Ben de okulların en güvenli yer olduklarını yazıyorum uzun zamandır.
Bu çocuklar okula gitmiyorlar ama dışarıda oynuyorlar, izin saatlerinde aileleriyle de olsa geziyorlar.
Oralarda virüs yok da okullarda mı var?
Oysa okullarımız pandemiye iyi hazırlandılar, iyi bir geçiş süreci sağladılar.
Öğretmenlerimiz ve okul parsoneli de şubat sonunda aşılanmaya başlayacaklar.
Hijyene, mesafeye dikkat edeceklerinden de eminim.
O yüzden okullar daha güvenli...
Ve çocuklarımızın yeri okullarıdır, hatırlatmak isterim.

Haberin Devamı


Aşılanmada hızlanalım
yaza rahat girelim

ŞI konusunda dirençlerin biraz olsun kırıldığını görüyorum. Bu pandemiden kurtulmak için aşıdan daha iyi bir yöntem ne yazık ki yok. Nüfusun yüzde 70’inin aşılanması gerekiyor. Yoksa inanın bu salgın bitmeyecek. Haberler, konuşmalar, yorumlar bu direncin kırılmasında etkili oldu. Aşıların çeşitliliğini artırmalıyız. Türk aşılarının faz çalışmalarını da büyük bir heyecanla bekliyoruz. Aşılanmada hız kazanırsak yaz sonrası normal hayatımıza dönmüş olacağız.

Yazarın Tüm Yazıları