Seviyosan Git Konuş Bence

Güneşli bir İstanbul sabahına, whatsapp mesaj rekortmeni olarak uyanmıştım.

Haberin Devamı

Guinness rekorlar kitabında güzel ülkemi temsil etmenin haklı gururunu yaşıyordum. Whatsappımın bombastik derecede coşmasının tabii ki çok yerli bir sebebi vardı. Grup olarak üç aydır peşinde olduğumuz, üzerinde stalk rekor denemeleri yaptığımız, annesinin kuzeninin nişan elbisesinin ne renk olduğunu, nişanlısının ne iş yaptığını bildiğimiz, bizi Müfettiş Gadget seviyesinden Sherlock Holmes seviyesine taşıyan yağız delikanlı, arkadaşımızı seviyor muydu? Sevmiyor muydu?

Herkes mesajlarda bulduğu delilleri sunmuştu. Delikanlı bizim kızın instagram profiline girmiş ve tam olarak iki ay üç hafta önce paylaştığı bir fotoğrafı beğenmişti. Bu da yetmemiş, gecenin bilmem kaç bir yarısında çektiği snapini izlemiş bir de üzerine ekran resmi almıştı. Acaba ekran resmi aldığında haberimiz olacağından bi haber miydi, yoksa bu açık açık “seninle ilgileniyorum işte anla” demek miydi? Araştırmalarımıza göre, delikanlının en yakın arkadaşları da bizim kızı takibe almaya başlamıştı. Grup olarak bizim kıza yürüyecek halleri yoktu. Deliller tek bir şeyi işaret ediyordu. Artık emindik! Delikanlı da, bizim kızı seviyordu!

Haberin Devamı

Tamam deliller sevdiğini gösteriyordu ama asıl sorun şimdi başlamıştı. Bunca harekete rağmen hala mesaj atmamıştı. Sırasıyla instagram, twitter, facebook, snap chat. Hepsine bakıldı. DM’lerde herhangi bir yürüme hareketi gözlenmemişti. Acaba bu “ e bu kadar şey yaptım, mesaj da atarsam sapık gibi olurum” demek miydi yoksa “ ben elimden geleni yaptım, seviyosa mesaj atar”  demek miydi? Whatsapp grubu ikiye bölünmüştü. Mesat atsıncılar ve atmasıncılar arasında büyük bir kargaşa yaşandı. Tartışmalar, “ akıl verene bak, kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş” seviyesinden “ senin ipinle kuyuya inilmez” seviyesine gelince, beklenen son: Gruptan ayrılanlar ve kapanış.

Biz ne ara bu hale geldik diye düşünmeye başladım. Delikanlı bizim kızı seviyor mu sevmiyor mu diye başlayan konuşmalar, az kalsın mahkemede son bulacaktı. Mesaj atsın diyenler ve mesaj atmasın diyenler hakimin önünde karşı karşıya gelecek, herkes kendine göre savunmasını yapacaktı. “ Asla mesaj atmaması gerekiyor sayın Hakim, ilk adım karşı taraftan gelmeli.” “ İtiraz ediyorum sayın hakim, karşı taraf elinden geleni yaptı. Bu delikanlıyı kaçırmak istemiyorsa artık bizim kızın mesaj atması lazım.” Kafamda tam olarak bu sahneler canlandı. Sonrasında düşündüm, ne kadar çok özledim ilkokulda, ortaokulda yaşadığımız aşkları. Hadi sizi kırmayayım lise de olsun…

Haberin Devamı

Böyle değildi o zamanlar, bir erkeğin bir kızdan hoşlandığını çok başka yollardan anlardık. Hayatın içinden daha tontik göstergeler olurdu, bizi seviyor mu ya da sevmiyor mu diye anlayabileceğimiz. Sizler için, çok özlediğim ve sizin de okuyunca anımsayıp gülümseyeceğiniz 6 maddelik bir Denizz Aşırı nostaljik hoşlaşma kılavuzu hazırladım. Ama unutmayın bu kılavuz artık tedavülden kalktı, o yüzden siz ya günümüz sistemiyle, bildiğiniz sistemle ilerlemeye devam edin ince ince, ya da seviyosan git konuş bence =)

1- Maç yaparken, telefon ve cüzdanı emanet etmek

Yııaa bu bence en romantiği bu yüzden, Denizz Aşırı nostaljik hoşlaşma kılavuzunun ilk maddesi olsun istedim. Erkek arkadaşlarımız ya kendi aralarında ya da, başka sınıflarla, okulun bahçesinde ya da halı sahalarda futbol maçı yaparlardı. Biz de kızlar olarak, destek vermeye, tezahürat etmeye giderdik. Erkek arkadaşlarımız sanki soyunma odasındaki çantalarına bırakamıyorlarmış gibi, cüzdanlarını ve telefonlarını bize emanet ederlerdi. Biz de kendimizi özel hissederdik. Herkes kimden hoşlanıyorsa, ya da kimi özel olarak görüyorsa ona verirdi cüzdanını ve telefonunu. Bu aramızda hiç konuşmadığımız ama çok tontik sözsüz bir anlaşmaydı. Dünyalara bedeldi o zamanlar, telefonunu cüzdanını emanet etsindi, “seni seviyorum” demese de olurdu. Onun izliyoruz diye gaza gelen, ronaldinyo hareketlerini yesinlerdi. <3

Haberin Devamı

2-  Saç çekmek

Öküze romantik ol, sevdiğini belli et demişler, gitmiş kızın saçını çekmiş. Biliyorum kızlar, hiç sempatik gelmiyor ama hepimiz biliyoruz ki bizim öküzler bunu biraz da dikkatimizi çekmek, bizi sinir etmek için yapıyorlardı. Bu sayede sınıf veya okul içinde bir koşuşturma, yakalama, kovalamaca oluyor onlarla böylece iletişime geçiyorduk. O zamanlar dışımızdan çok kızıp söylensek de, içimizden “ hadi bir daha çeksin” demiyor muyduk, itiraf edelim. Yabancı yok, şurada biz bizeyiz sonuçta =) Daha ileri gidip etek açan öküzler de vardı, zaten onlar şimdi büyüdü “ kırmızı sen nerde oturuyon” diye mesaj atıyorlar instagramdan, burayı hızlı geçiyorum. Mavi önlük altı tayt modasını başlatan, etek açıcılara buradan bir moda akımının öncüleri olduğu için teşekkür ediyor, instagramda iki ay üç hafta önceki fotoğraflarımızı beğenen tipleri de saçımızı çekmeye davet ediyorum.

Haberin Devamı

3-   Çağrı atmak

Kontörlü telefonlarımız vardı, ama genelde kontörümüz yoktu. Ancak bu asla hoşlandığımız biriyle iletişime geçmemize engel değildi. Çünkü gerçek aşk kontür dinlemezdi. O an onu düşünüyorsak, aklımızdan geçiriyorsak, “ aklımdasın” veya “seni düşünüyorum” demek için karşı tarafa çağrı atardık. Bu çaldırıp kapatmalar karşılıklı olarak belki de saatlerce sürerdi. Şimdi bir sürü teknolojik imkan olmasına rağmen “ acaba aklından geçiyor muyum?” diye düşünüyoruz ya hindi gibi, o zamanlar tüm imkansızlıklara rağmen, ne zaman birbirimizi düşünsek, aklımızdan geçirsek biliyorduk.

4-  Alarm yerine, arayıp uyandırmak

Al sana bir romantik serserilik daha. Taş devrinde yaşamadık biz de, şunun şurasında 10-15 yıl öncesinden bahsediyorum. Alarmımız vardı evelallah bizi istediğimiz saatte uyandıran ama biz “ beni yarın 8.30 arayıp uyandırabilir misin, alarmla uyanamıyorum” diyip naz yapmayı, cilveleşmeyi, aman diyim şımarmayı daha çok seviyorduk. Bu teklifle kim kime gidiyorsa, ondan hoşlanıyordu netti. Çünkü zırzır öten alarm yerine, onun sesiyle güne başlamak istiyordu, böyle de romantikti. Ay yazdıkça aşık oluyorum, şuanda eşşek kadar olan çocukluğuma.

Haberin Devamı

5- Sıradaki şarkı, ondan bana gelsin

Ve asla bitmeyen bir gelenek… Tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar gelen lanet olası alışkanlık. Kafalardaki tüm soruların, cevap anahtarı. Şansa göre aşk şarkısı çıkarsa havai fişek patlatmalı, atarlı giderli şarkı çıkarsa kanal değiştirmeli “amağaan zaten gerçek değil” diyip kendini avutmalı davranış biçimi.

6-  Kollektif çaba

Eğer okulda biri sizden hoşlanıyorsa, yakın arkadaşlarının da merceği altına girmiş oluyorsunuz. Çantanız ağırsa taşınıyor, biri size laf atarsa dayak yiyor, eve giderken belki de 5 kişilik bir erkek grubuyla yürüyorsunuz. Asla kantin kuyruğunda beklemiyorsunuz, çünkü sevgili adayı kişisinin illa bir arkadaşı sırada olduğu için, size öncelik veriyor. Dolayısıyla artık salak olsanız, sevildiğinizi anlıyorsunuz. Not, kopya gibi bir probleminiz ise hiç olmuyor, çünkü özelsiniz. Tebrik ederim nur topu gibi bir sevgiliniz var.

Hangisi güzeldi siz karar verin. Şimdi ki hoşlaşma delilleri mi o zaman ki deliller mi? Sizi bilmem ama ben o günlerimi çok özlüyorum. Sevildiğinizi gösteren delilleriniz en aşırısından olsun, beni @denizzgok instagram hesabımdan takip edebilir, konu ile ilgili yorumlarınızı iletebilirsiniz. Sizin hatıralarınızdaki nostaljik hoşlaşma delillerini çok merak ediyoruum, yorumlarınızı bekliyorum. Örtmen geldi byee…

Yazarın Tüm Yazıları