Biz derin sularda yüzüyoruz

“Aşk İçin Önsöz” adlı müzikli, şiirli bir albüm çıkaran Selçuk Yöntem ve Aykut Gürel’i Pera Palas’ta, ilk sahne performansları sırasında izledim. Neruda’dan Nazım’a, Can Yücel’den Haydar Ergülen’e 13 usta şairin dizelerini dinlerken de bu albümü mutlaka konuşmamız lazım dedim ve hemen kapılarını çaldım. Karşıma yaptıkları işten çok keyif alan bir ikili çıktı.

Haberin Devamı

◊ Kaç yıldır tanışıyorsunuz?
Selçuk Yöntem: 3 yıl oldu.

◊ 3 yılda albüm yaptıysanız, 10 yılda film de yaparsınız siz...
Aykut Gürel: Vallahi bildin. Selçuk’la bu albüm sonrası bir şeyler daha yapacağız.
SY: Bazı dostluklar 3 yılda 25 yıl gibi olur. Biz Aykut’la tanışmamızın üçüncü dakikasında gülmeye başlayıp, 15’inci dakikada “Ne zaman yemek yiyoruz?” dedik.
AG: O günden beri de gülüyoruz. (Gülüyorlar)

◊ Memnun musunuz ortaya çıkan işten?
SY: Ben çok memnunum. Paylaştığım, birlikte iş yürüttüğüm arkadaşlarım da çok memnun oldu. Ortaya güzel bir tablo çıktı.

◊ Aykut, sen daha önce Bergüzar Korel’le albüm yapmıştın. Selçuk Yöntem’den sonra da Hande Ataizi’yle yapacaksın galiba?
AG: Evet...

◊ Başka var mı böyle proje albümler?
AG: İki-üç isim daha var aklımda ama şimdi açıklamayayım onları.

◊ Selçuk Yöntem’le bir sonraki projenizi açıkla bari.
AG: Bu albümde bir-iki iddialı hareket vardı. Selçuk’un şarkı söylemesi mesela. Nasıl okudu şarkıyı?

◊ Beklediğimden çok daha iyiydi...
AG: İddialı bir şarkıyı söyledi üstelik. Andrea Bocelli söylüyor onu yani... Ama çok ‘şarkı şarkı’ duran bir şey değildi o fark ettiysen. Melez bir işti. Yine öyle melez bir şeyler yapmak istiyoruz. Jacques Brel, Leonard Cohen gibi...

Haberin Devamı

Biz derin sularda yüzüyoruz


ŞARKICI DEĞİL DİZÖR

◊ Selçuk, şarkıcı mı oldun şimdi sen yani?
SY: Yok, öyle demeyelim.
AG: Ona ‘dizör’ diyelim biz.

◊ Nedir dizörün açılımı?
AG: Fransızlar, konuşur gibi şarkı söyleyen erkek yorumculara ‘dizör’, kadın yorumculara ‘dizöz’ der.
SY: Yani hem sözel hem de ritimsel anlatmak. Bu tarzın ses tonuma çok iyi gittiğini söyledi Aykut. Bunu daha önce de söyleyen birkaç arkadaşım oldu.

◊ Oyuncularla albüm yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
AG: Aslında ben 2000 yılından bu yana Sezen Aksu ve Selami Şahin dışında kimseyle, ‘profesyonel kiralanabilir düzenlemeci, prodüktör’ olarak çalışmıyorum.

◊ Neden?
AG: Sıkıldım. Çünkü işin tadı kaçtı. Çok uzun bir hikaye bu. Benim ustalarımdan öğrendiğim şey o kadar şekil değiştirdi ki, artık benim için manasız bir yere geldi. Şarkıcılar artık kendi repertuvarlarını yapmakla gurur duyuyorlar. Oysa bu dünyanın en yanlış şeylerinden biri. Bununla gurur duyulmaz. Bir atletin “Olimpiyatlara kendim hazırlandım, koçum yoktu” demesi gibi saçma sapan bir şey bu yani.

◊ Belki de bu bizdeki şarkıcıların çok donanımlı olmasından kaynaklanıyordur...
AG: Cahil olmasından kaynaklanıyor. Şarkıcılar ve plakçılar her şeye karışmaya başladığından beridir olayların rengi değişti. Öyle tartışmalı seneler geçirdikten sonra “Bu böyle olmayacak, ben evinde oturup da Türkiye’ye sesini duyuramayan insanlarla bir şeyler yapayım” dedim. İşte ondan sonra oldu o Sagopa Kajmer’ler, Keremcem’ler, Gökhan Türkmen’ler, Bedük’ler filan. Sonrasında da oyuncularla proje albümleri yapmaya başladım.

◊ Yani seni oyuncularla proje albümleri yapmaya iten neden, müzik sektörünün bu kadar kötü durumda olması mı?
AG: Bu yıl 32’nci senem. İnsan hep aynı şeyi yapa yapa sıkılıyor. Öyle de bir yaşa geldim ki... (52) Biraz daha süzülmüş, daha rafine, daha açık seçik, daha net şeyler, daha uzun soluklu işler yapmak istiyor artık canım. Heyecanlanmıyorum öbürlerine. Ama Selçuk’la yaptığımız şu işe heyecanlanıyorum mesela.
SY: Bugüne kadar üretmiş ama değişim istiyor kendinde yani... Çok doğal, çok anlaşılır bir şey bu. Aktörlerin de hayatında böyle bir durum var. Eğer dizilerde, sinema filmlerinde sık sık oynuyorsan, sahneye çıkmak istiyorsun. Beden dilini kullanmak istiyorsun. Kendini sınamak istiyorsun. Bu kaçınılmaz bir değişim.
AG: Çalmak istiyorsun bir defa... Güzel, derin şeyler çalmak istiyorsun. Şu an popüler müzikte öyle derin şeyler çalmana gerek yok. Bizim sahnede çaldıklarımız derin işte. Derin sularda yüzüyoruz yani. Bunu ayrımcılık yapmak için söylemiyorum ama bu biraz müzisyenlik ister, geride bir 30 sene ister...

Haberin Devamı

Son Destan dizisi ocak ayında ekranda

◊ Selçuk, yeni dizi var mı gündeminde?
SY: BKM’yle yaptığım 5 bölümlük bir dizi var. “Son Destan” ismi. Ocak ayında TRT’de yayınlanacak. Onun dışında yeni bir dizi çalışması yok. Zaten zamanım da yok buna.

BERGÜZAR’LA SAHNEDE ÇALABİLSEYDİK İYİ OLACAKTI

◊ Bergüzar’dan memnun musun?
AG: Kendisinden mi, projeden mi?

◊ Projeden?
AG: Çok memnunum.

◊ Kendisinden değilsin galiba...
AG: Yok, kendisinden de memnunum ama çok yoğun çalışıyor, devamlı seti var. Çalamıyoruz o işi sahnede. Çalsaydık iyi olacaktı. Oyunculuğa daha çok asılıyor çünkü.
SY: Bu işte de oyunculuk esastır aslında. Oyunculuk sadece sahnede tiyatro yapmak değil ki. Şarkı söylemek, sunuculuk yapmak, bunlar da oyunculuğun dalları...
AG: Hocam bir de bizde büyük bir sıkıntı var benim dikkatimi çeken. Gerçi oyuncuların çalışma şartları da çok insani değil biliyorum ama yahu Mel Gibson’a bakıyorum; yılda 4 film çekiyor, 2 tane de yönetiyor. Hugh Jackman’a bakıyorum, Londra’da tiyatro oynuyor, Johannesburg’da film çekiyor, Tokyo’da konsere çıkıyor. Avrupalı nasıl bu kadar işe yetişiyor da biz yetişemiyoruz?

◊ Bizde diziler çok uzun olduğu için. Haftanın 7 günü çalışıyorlar...
AG: İnsanlık dışı bir yaşam şekli var hakikaten...

Haberin Devamı

Biz derin sularda yüzüyoruz

SELÇUK’UN SES TONUNA ÂŞIĞIM

◊ Selçuk Yöntem ismi nasıl geldi aklına? Önce projeyi mi düşündün, yoksa “Selçuk’a bir şey yapmam lazım” diye mi planladın?
AG: Aslında “Neden şiir meselesi yok” diye düşündüm. Benim çocukluğum TRT’de Semih Sergen şiirleriyle geçti, onlarla büyüdüm. Selçuk’la böyle bir dostluk kurunca, aklıma bu fikir geldi. Ses tonuna âşığım adamın, konuşurken kendimden geçiyorum. “Abi gel böyle bir şey yapalım” dedim. Çok konuştuk tabii üstüne. İş iki-üç defa takla attı, şekilden şekle girdi. Ama en son geldiği halden memnunum. Doğru noktaya geldi şu an.

◊ Selçuk, sen teklif gelince çekinmedin mi?
SY: Yoo, hayır. Çünkü ben daha önce de Vedat Sakman’la bir albüm yaptım. Ertuğrul Özkök’le de yaptım. Ertuğrul’un yaşadıklarını anlattım, seçtiği şarkılar eşliğinde. Bunda benim için korkulacak bir şey yok. Bilakis motive edici şeyler.

◊ Şiir okuyordun zaten ama şarkı söylemekten korkmadın mı hiç?
SY: Şarkı söylemek cesaret işi. Herkes güzel şarkı söyleyemez. Ama herkes melodiyle bir şeyi iyi anlatabilir. Kendi tınılarınla, ses renginle bir şeyi etkileyici şekilde anlatabilirsin. Biz buradan yürüdük. Bu beni ikna etti zaten.
AG: “Çok acayip şarkı söylüyorum” iddiası aramamak lazım bu projede. “Bir laf anlatıyorum, bir şey söylüyorum” iddiası var burada.

◊ Peki nasıl bir öğrenci Selçuk Yöntem?
AG: Çok, çok iyi. Çalışkan. Ben hiç sıkıntı yaşamadım.

◊ Bu albümün bir de sahne performansı tarafı var. Ne zaman sahnedesiniz?
SY: 21-22 Aralık’ta. Peş peşe iki gün. Pera Palas’ta çıkacağız. Yaptığımız işe çok yakıştı orası.

Haberin Devamı

SEDEN GÜREL 5-6 SENEDİR KİTAP ÇEVİRİLERİ YAPIYOR

◊ Selçuk, yarışma sunuculuğunu sevdin galiba?
SY: Hep söyledim bu da oyunculuğun bir parçası diye. “Büyük Risk”te çok önemli bir yol aldım kariyerim adına. “Kim Milyoner Olmak İster” de dünyadaki sayılı konseptlerden biri. Kolay gibi görünen zor bir iş esasında. Beni mutlu ediyor izleyiciyle bilgi paylaşmak.

◊ Yarışmalar öğretici. Peki sen hayattan ne öğrendin?
SY: Hayattan ne öğrendiğime bakıyorum, hiçbir şey öğrenmediğimi görüyorum. Ama hayata karşı reaksiyonlarımın değiştiğini görüyorum. Artık daha olgun olduğumu görüyorum, daha esnek olduğumu görüyorum, daha tutarlı olduğumu görüyorum.

◊ Sen ne dersin Aykut?
AG: Benim hayattan aldığım en büyük ders, hayatta hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı... Açık ara en büyük ders bu. Ben görünene kıymet vermekten ve görünenle yargılamaktan vazgeçeli çok oldu. Bir de kimse ve hiçbir şey için yaşamamak lazım. Benim için en önemli olan şey benim, çocuklarım ve ailem. Mevzu budur.

◊ Eski eşin Seden Gürel ne yapıyor, müzikten tamamen elini eteğini çekti mi?
AG: Bıraktı, zaten biz evliyken bırakmıştı o. Kitap çevirileri yapıyor 5-6 senedir. Çok sevdi de o işi. Evlendi, gayet de mutlu.

◊ Kızın 29 yaşında, o ne iş yapıyor?
AG: Benim plak şirketimi yönetiyor. Bir de bir internet sitesi projesi var, onu hayata geçirecek. Sahne ve gösteri sanatları okudu. Oğlum da vergi denetmeni oldu. Uluslararası bir firmada çalışıyor. Onlarla ilişkim de çok iyi.

Haberin Devamı

ŞİİRLERİ LEVENT YÖNTEM BULDU

◊ Albümdeki şiirleri kim seçti?
SY: Kardeşim Levent Yöntem araştırdı, buldu. Ben kendi düşüncemde ve duygumdaki aktarımına baktım. Beğendim, paylaştım. Onlar da çok beğendiler.
AG: Hepimiz bayıldık.

◊ Neruda, Can Yücel, Nazım şiirleri var...
SY: Metin Altıok, Ümit Yaşar Oğuzcan, Haydar Ergülen, Çisel Onat gibi isimlerin şiirleri de var.

◊ Sanki bilerek popüler olmayan şiirler tercih edilmiş...
SY: İlla kimsenin bilmediği şiirler olsun demedik. Mesela “Anlar” diye bir şiir var, ben Borges’in diye biliyordum. Meğer Borges’in değilmiş, anonimmiş.

◊ Nazım’ınki bile daha az bilinen bir şiir...
SY: Ama ne kadar gerçek... Haydar Ergülen’in “Gözlük” şiiri de öyle. Bir gözlükle bu kadar güzel felsefe yapılabilir mi? Bir de temelindeki anlamları aktarabilmek çok önemli. O anlamları seçmeye çalıştık. Mesela “Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” diye başlıyor Neruda’nın şiiri. Duyguya bakar mısın ya?

◊ Neruda’nın, Borges’in ya da Nazım’ın herkes tarafından bilinen şiirleri toplansa, daha çarpıcı olmaz mıydı?
SY: Bilinmeyenleri duymaları daha güzel, daha etkili olmaz mı? Biz oradan yürüdük. Bilinmeyeni bilinir hale getirmek de önemli.
AG: Bu albüm sayesinde 5 bin kişi Haydar Ergülen’i öğrenirse bizim için goldür yani. Benim konuştuğum 10 kişinin 6’sı tanımıyor çünkü...

◊ Sen şiir yazar mısın Selçuk?
SY: Hayır.

◊ Hiç yazmadın mı?
SY: Denedim bir-iki kere.

◊ Aşkların için mi?
SY: Hayır, hayata dair şiirler yazdım ama kimseye göstermedim.

◊ Yırtıp attın mı?
SY: Yoo, duruyor bir yerlerde. Ama kimseye göstermedim. Çünkü bana güzel gelen şey başkası tarafından aynı güzellikle algılanmayabilir. Zaten öyle bir dokun varsa baştan yürürsün, şair olursun.

◊ Birbirine yakın duygular değil midir, şairlik ve oyunculuk?
SY: Temeli sanat, üretkenliktir. Ama işçiliği farklıdır. Sen iyi bir oyuncu olabilirsin ama bu iyi bir şair olacağın anlamına gelmez.
AG: Çok iyi bir enstrümantalistin de çok iyi bir besteci olması gerekmediği gibi.

◊ Aykut, sence Selçuk’un bu albümde en iyi okuduğu şiir hangisi?
AG: Anlar’a ve Nazım Hikmet’e bayılıyorum. Müthiş, müthiş...

◊ Sen en çok hangisini sevdin Selçuk?
SY: Özdemir Asaf’ın şiirini çok sevdim. O beni çok etkiledi. Haydar Ergülen’in “Gözlük” şiiri de öyle.

Biz derin sularda yüzüyoruz

EVET İYİ MÜZİSYENİM YAPACAK BİR ŞEY YOK

◊ Şu anda Bodrum’da mı yaşıyorsun Aykut?
AG: Benim işlerim burada ama stüdyom ve evim Bodrum’da. Pazartesileri gelip çarşamba dönüyorum.

◊ İstanbul’dan kaçış, müzikten kaçış... Bu bir kaçış sendromu mu?
AG: Yaşın gerekliliği. 50 yaşını geçtim. Bundan sonra artık benim yaptığım şeylerden keyif almam lazım. Yaşadığım yerden de öyle.

◊ Müzik sektörünün cehaletinden söz ediyorsun. Kendini hep böyle üst noktada mı görüyorsun?
AG: Ben üst perdeden konuşmayı pek sevmem ama mütevazılık da yanlış bir şey. Gerçek zannediyorlar sonra. Evet iyi müzisyenim, yapacak bir şey yok. Evet, kendimi başka bir yere konumlandırıyorum, çünkü çok yıl harcadım. Yalnızca para kazanmak, müzik yapmak ya da meşhur olmak için bir şeyler yapmadım ben. 25 senedir müzik sektörünün sorunlarıyla uğraşıyorum. Meselenin sadece “çalıyoruz, içiyoruz, para kazanıyoruz” kısmında hiç durmadım. Hep uğraştım. Evet o yüzden bazen üst perdeden konuşuyorum ve beni dinlemelerinde de fayda var.

◊ Selçuk, sen oyunculuk konusunda kendini üst noktada görüyor musun?
SY: Ben hiç öyle bir şey düşünmedim. Bunu başkalarının söylemesi önemli. Bizim kendimizi öyle görmemiz bir şey ifade etmiyor. Ama tabii Aykut’a da insanlar “iyi müzisyen” diyorlar. Ben de halktan iyi bir reaksiyon alıyorsam, demek ki yanlış bir şey yapmıyorum. Olmam gereken yerdeyim. Toplumdan gelen reaksiyon önemlidir. Bir insan kendine star diyorsa, star değildir.

◊ Hiç star demedin mi kendine?
SY: Asla. Aklımın ucundan geçmemiştir.

◊ Tiyatro sahnesinde?
SY: Aldığım reaksiyonlarla ben neyin ne olduğunu biliyorum. Ama onu da ben söylemeyeyim, başkası söylesin.

Yazarın Tüm Yazıları