Bünyamin Sürmeli

Pazar sağanak yağış var

29 Şubat 2008
Yağış bir süreliğine yurttan ayrılmıştı. Sıcaklıklar bahar değerlerine geldi. Bu böyle gidecek mi? Hayır. Ara ara sıcaklık dalgalanışları var. Bunlardan ilki bu pazar. Ancak sıcaklık düşüşü çok büyük değerlerde değil. Bu nedenle yurdun büyük kısmını saracak yağışlar, yağmur şeklinde. Orta ve batı bölgelerde gök gürültülü sağanak yağışlar su baskınları oluşturabilir, uzun vadeli bir tahmin olduğu için detay veremiyoruz, bu nedenle bültenlerimizi takip edin. Şu anki tabloda yağışlar pazartesi günü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde devam edeceğe benziyor. Bu yağışların hayli ağır olma ihtimali var. Bir de sıcaklıkların son günlerde yüksek seyretmesiyle eriyen karların suları bu yağışlarla birleşince sıkıntılı durumlar ortaya çıkabilir.

Sıcaklıktaki kuvvetli düşüşü ise ayın 6-7’si gibi bekliyoruz. Marmara’nın yükseklerinde, İç Anadolu’da, Karadeniz’de kar oluşturabilecek seviyelerde bir sıcaklık dalgalanışı olabilir. Bununla ilgili ayrıntıları önümüzdeki günlerde bültenlerimizde bulabilirsiniz.

YOĞUŞMALI KOMBİ NE DEMEK?

Yeni ev alanlar! Evlenmeyi düşünenler! Kalorifer sistemlerini değiştirecekler! Yani kombi alacaklar hepiniz gazete sayfası başına! :)

Yoğuşmalı Kombi adı altında kombi tanıtımlarını televizyonlarda ya da bayilerden duyuyorsunuzdur. Hemen hemen her kombi markasının yoğuşmalı modelleri var. YOĞUŞMALI ne demek?

Doğal gaza geçen şehirlerde artık eskisi gibi bacalardan simsiyah duman çıkmıyor. Bazen gözle gördüğümüz bazen de göremediğimiz bir su buharı çıkıyor. Doğalgaz kombide yakıldıktan sonra açığa çıkan su buharı bacalardan tahliye edilir ve atmosfere yollanır.

"Yoğuşmalı" ifadesi bu su buharının atmosfere yollanmadan yoğuşturularak tekrar suya dönüştürüldüğünü ifade ediyor. İyi-hoş fakat suya dönüşüyor da ne oluyor? İşte ben de tam konunun o kısmına gelmiştim.

Benim sürekli verdiğim bir çaydanlık örneğim vardır. İçi su dolu çaydanlığı ocağa koyun, altını yakın. İçindeki su ne olur? Buharlaşır. Yani ısı harcarsınız, diğer bir deyişle ısı kaybedersiniz, buhar elde edersiniz. Mekanizmayı terse çevirin, su buharını suya dönüştürün, bu sefer su buharını kaybeder ısı elde edersiniz. Bu ısıya gizli ısı denir. İşte yoğuşmalı kombilerde bir enerji tasarrufu yaparak hem faturalarınızı düşürüyorsunuz, hem de fazla yakıt harcamayarak küresel ısınmaya karşı bir destek vermiş oluyorsunuz. Dava bitti mi? Hayır, bu birinci destek.

Çok fazla bahsedilmez ama küresel ısınmaya neden olan gazların sıralamasında birinci karbondioksit, ikincisi ise su buharıdır. Su buharı küresel ısınma nedenlerinin gördüğünüz gibi önlerinde yer alıyor. Yoğuşma işlemi yapıldığında atmosfere su buharı yollamadığınız için küresel ısınmaya karşı ikinci bir destek vermiş oluyorsunuz.

Zararlı yiyeceklerin hep güzel olması gibi, küresel ısınmaya karşı tedbirler de genellikle sıkıcı olabiliyor ama bu sefer öyle değil, hem az ödüyorsunuz, hem de kendiniz ve herkes için 7 milyarda bir bulunan atmosfer üzerine sorumluluğunuzu yerine getirmiş oluyorsunuz.
Yazının Devamını Oku

İki günlük soğuk

22 Şubat 2008
Kar geldi geçti. Şimdi sıcaklıklar yükseldi ama bir dalgalanma daha var. Cumartesi akşam başlayacak sıcaklık düşüşü Marmara, İç Anadolu ve Batı Karadeniz’e yağış getirecek. Pazar günü ise yağış orta ve doğu bölgelere yayılmış olacak ve eş zamanlı olarak sıcaklık da süratle düşecek. İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’da yine yer yer kar alacak. Ama bu soğuma çok uzun soluklu değil. Yeni haftanın ilk günlerinden sonra hava tekrar ısınmaya başlıyor ve şubatın son günleri ile martın ilk bir haftası bahar havası olacak gibi. Detaylar bültenlerimizde...

*

Atmosferin canlı bir organizma olduğundan bahsediyoruz hep. Aslında çok nazik bir organizma. Çünkü hem uzun aralıklarla olsa da hastalandığında tam hasta oluyor, hem de çok sabırlı. Biz neler neler yapıyoruz ama o bir şekilde ara ara ses çıkarsa da, sızlansa da kendi kendini onarıyor, kendi tedavisini kendi yapıyor.

Atmosferde meydana gelen meteorolojik olaylar yalnızca mikro devinimin sonuçları değil, bizim ihtiyacımız olan şeyler. Yağmura da, kara da, yıldırımlara da, sise de ihtiyacımız var! Kurak yılın akabinde tarımda sıkıntı yaşadığımızda sebep yalnızca suyun olmayışı mı sanıyorsunuz?

Size bu hafta "Bunları biliyor muydunuz?" diyeceğim:

Yıldırımlar: Şimşek ve yıldırımlar havada çok miktarda azot bileşikleri oluşturur. Yağmurla da bu bileşikler yere iner. Topraktaki bazı bakterileri (azot bakterileri) ayrıştırır ve bitkilerin besin kaynağı haline dönüştürür. Biz de bu bitkileri tüketerek bu azotu vücudumuza alırız. Aslında benim beklediğim yıldırımlardaki elektriğin depolanabilmesi. Hayalim bu yıldırımdaki elektrik bir gün depolanabilecek ve dünyanın enerji ihtiyacı buradan karşılanıp petrol ile gelen savaşlar ve atmosfer tahribatı ortadan kalkacak.,

Kar: Geçen haftalarda size kar içerisinde amonyak bulunduğundan bahsetmiştim. Ve amonyak yüzde 82 oranında azot içerir. Kar yağıp eridiğinde toprak altına amonyak da gider ve toprak için doğal bir gübreleme meydana gelir.

Sis: Sis yüksek basınçta oluşur. Sis olmadığı zaman bahar tadında bir gün olacak ama sis bunu engelliyor, sıcaklığın yükselişini kısıtlıyor. Ve tabiat erken uyanmıyor.

Kar geldi geçti. Şimdi sıcaklıklar yükseldi ama bir dalgalanma daha var. Cumartesi akşam başlayacak sıcaklık düşüşü Marmara, İç Anadolu ve Batı Karadeniz’e yağış getirecek. Pazar günü ise yağış orta ve doğu bölgelere yayılmış olacak ve eş zamanlı olarak sıcaklık da süratle düşecek. İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’da yine yer yer kar alacak. Ama bu soğuma çok uzun soluklu değil. Yeni haftanın ilk günlerinden sonra hava tekrar ısınmaya başlıyor ve şubatın son günleri ile martın ilk bir haftası bahar havası olacak gibi. Detaylar bültenlerimizde...

*

Atmosferin canlı bir organizma olduğundan bahsediyoruz hep. Aslında çok nazik bir organizma. Çünkü hem uzun aralıklarla olsa da hastalandığında tam hasta oluyor, hem de çok sabırlı. Biz neler neler yapıyoruz ama o bir şekilde ara ara ses çıkarsa da, sızlansa da kendi kendini onarıyor, kendi tedavisini kendi yapıyor.

Atmosferde meydana gelen meteorolojik olaylar yalnızca mikro devinimin sonuçları değil, bizim ihtiyacımız olan şeyler. Yağmura da, kara da, yıldırımlara da, sise de ihtiyacımız var! Kurak yılın akabinde tarımda sıkıntı yaşadığımızda sebep yalnızca suyun olmayışı mı sanıyorsunuz?

Size bu hafta "Bunları biliyor muydunuz?" diyeceğim:

Yıldırımlar: Şimşek ve yıldırımlar havada çok miktarda azot bileşikleri oluşturur. Yağmurla da bu bileşikler yere iner. Topraktaki bazı bakterileri (azot bakterileri) ayrıştırır ve bitkilerin besin kaynağı haline dönüştürür. Biz de bu bitkileri tüketerek bu azotu vücudumuza alırız. Aslında benim beklediğim yıldırımlardaki elektriğin depolanabilmesi. Hayalim bu yıldırımdaki elektrik bir gün depolanabilecek ve dünyanın enerji ihtiyacı buradan karşılanıp petrol ile gelen savaşlar ve atmosfer tahribatı ortadan kalkacak.,

Kar: Geçen haftalarda size kar içerisinde amonyak bulunduğundan bahsetmiştim. Ve amonyak yüzde 82 oranında azot içerir. Kar yağıp eridiğinde toprak altına amonyak da gider ve toprak için doğal bir gübreleme meydana gelir.

Sis: Sis yüksek basınçta oluşur. Sis olmadığı zaman bahar tadında bir gün olacak ama sis bunu engelliyor, sıcaklığın yükselişini kısıtlıyor. Ve tabiat erken uyanmıyor.
Yazının Devamını Oku

Sibirya yine geliyor

15 Şubat 2008
Yurdun hemen hemen tamamında bu hafta sonunda etkili olacak soğuk ve kar yağışlı sistem, Doğu’da hayatı durma noktasına getirebilir. Batı bölgelerde de kar var ve sıcaklıklar gündüz bile sıfırın altında. Bir Sibirya soğuğu daha kapıda. Yurdun hemen hemen tamamında bu hafta sonunda etkili olacak soğuk ve kar yağışlı sistem Doğu’da hayatı yine durma noktasına getirebilir. Batı bölgelerde de kar var ve sıcaklıklar gündüz bile sıfırın altında kalabilecek. Doğu’ya dikkat çekiyoruz ama Batı bölgeler yalnızca Doğu’dan daha az kar alacak, yoksa çok hafif bir sistem değil. Marmara ve İç Ege için de hayatı zorlaştıracak bir sistem gibi görünüyor. Sıcaklıklar pazar ve pazartesi Marmara’da gündüz bile sıfırın altında kalabilir. İç ve Doğu bölgelerde ise sıfırın hayli altında olacak. Haritalarda nerelerde ne şiddette kar yağışının olacağını ve sıcaklıkların ne kadar olacağını görüyorsunuz. Hatırlatacağım şu; Doğu’da yine binlerle ifade edilen sayılarda köy yolları kapanabilir, hava ve kara ulaşımı aksayabilir ve çığ riski ortaya çıkabilir. Olabilir ifadesini kullanıyorum, hava tahmininde hiçbir şey kesin olmadığı için, yoksa bu risklerin olasılığı çok yüksek. Yetkililere kış koşullarına karşı tedbirli olunması gerektiğini hatırlatıyoruz. Herkese de eğer şart değilse bu hafta sonu özellikle Anadolu’da kara seyahatlerinizi erteleyin diyoruz. İstanbul dahil olmak üzere Batı’daki büyük şehirlerde de sıkıntı yaşanma ihtimalinin bulunduğunu hatırlatıyoruz, sıkıntısız atlatmak dileğiyle!

*

Bundan 2-3 hafta önce Doğu çok ağır bir kar aldı, 5000’e yakın köy yolu kapandı, havaalanları işlemez oldu, neredeyse hayat durdu. İşin kötü yanı bu ağır kar yağışı 10-15 günlük yağışsız bir dönemin akabinde geldi. Bu 2 haftalık molanın dezavantajı eski kar tabakasının üzerine gelen yeni karın tutunamama sorunuydu. Bu da maalesef çığı beraberinde getirdi. Bu hafta sonu yurdun büyük kısmında kar bekliyoruz, Doğu’da yine çok ağır. Ve bu tür ağır kar yağışlarının hemen akabinde (çoğunlukla kar kesilmesinden bir iki gün sonra ya da bir iki gün içinde) çığ düşüyor.

Bu hafta size çığ riskine karşı alınacak önlemlerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle dışarıdaysanız yapacağınız bazı temel şeyler var.

Konumunuzu değerlendirin sığınabileceğiniz yer (büyük ve sabit kayalar, yamaç aşağı girintiler, vb.) tespiti yapmaya çalışın. Çığın daha yavaş ve yüksekliğinin az olduğu kenar kısımlarına ulaşmaya çalışmalısınız. Eğer çığa yakalanmamız kesin ise veya o anda kayak yapıyor iseniz, kayak sopalarını (batonlar bileğe bağlı olmasın) ve kayakları çıkarıp atın, sabit bir ağaç, kaya veya başka bir cisme tutunmaya çalışın. Tabii kırılmış ağaç ve kaya parçaları olmadığına da dikkat edin. Yerden de destek alıp yüzme hareketi yaparak akan karın üstünde kalmaya çalışın. Ağzınızı sıkıca kapatın, eğer mümkünse başınız karın altında kaldığı anda uzun süre nefesinizi tutmaya çalışın. Çığ durmadan önce mutlaka bir elinizi yüzünüzün önünde (ağız ve burnu kapatacak şekilde), diğer elinizi de başınızın üstünde (yüzeye doğru uzatarak) tutun ve kar altında kalınılan zaman boyunca bizim için hayati önem taşıyacak olan nefes alınan boşluğu (hava kesesi) genişletmeye ve bu arada başınızı sağa sola çevirmeye çalışın. Bu; hava kesesi, çok küçük olsa bile ağız ve burnun kar ile dolmaması demektir. Kesenin varlığı, kazazedenin her zaman kurtulma şansının olduğunu ümit etmesini sağlar. Çığın içinde kara gömülürseniz hareketsiz kalın. Bu yapması zor ama gerçekçi bir davranıştır. Eğer çıkmak için gayret ederseniz, bu enerji ve oksijen kaybetmeniz anlamına gelir. Sizi kurtarmaya gelen insanların sesini duymadan önce bağırmayın. Kardaki ses iletimi çok zayıf olduğu için sesinizi duyurmayı başaramama ihtimaliniz yüksek olacağından, bu teşebbüs ancak oksijenin hızlıca tükenmesine yol açacaktır o kadar. Bir detay daha; bazı olaylar ve araştırmalar göstermiştir ki, sırt çantası taşıyan insanların çığın topuğu civarında yüzeyde kalma şansları, taşımayanlardan daha fazla olmuş.

Eğer araba içindeyseniz, araçtaki oksijen miktarını korumak için sigara içmemeli ve kibrit yakmamalısınız. Alın bakın sigaranın bir zararı daha :) Eğer telsiz varsa çağrı yapmalı ve telsizi alıcı konumunda sürekli açık tutmalısınız. Dışarı ses (korna) ve ışık verecek herhangi bir alet (fener gibi) faydalı olabilir. Eğer araçta bir çubuk veya benzeri bir alet var ise, bunu kar içine yukarı doğru batırıp kurtarmaya gelecek olanların çubuğu görmelerini ümit etme şansımız da olabilir. En son olarak da çevreleyen karı kazmaktır. Ancak, kazarken kendinizi güvende hissetmiyorsanız araç içinde kalmanız daha emniyetli olacaktır.

Çığla ilgili anlatılacak çok şey var. Çığ neden oluşur? Önlemeye yönelik ne tür tedbirler alınıyor? Çığa maruz kalındığında neler yapılmalı? Çığla ilgili tüm sorularınızın cevabını Yacht Türkiye’nin mart ayı sayısında bulabilirsiniz!
Yazının Devamını Oku

Akdeniz’de sel riski

8 Şubat 2008
Sıcaklıklar tekrar düşüyor. Hafta sonunda ısı, orta ve kuzey bölgelerde 3-4 derece düşecek. Ayın 15-16’sında havanın daha sert olma ihtimali var. Marmara’ya bile kar yağabilir. Yarın Güney Ege ve Batı Akdeniz’de yağış bekleniyor. Pazar günü şiddetini artıracak, su baskınları ve sel tehlikesi ortaya çıkabilir.

Bu hafta sonundan itibaren sıcaklıklar tekrar düşüyor, kış değerlerine geri dönüyoruz. Ama bu düşüş yüksek ihtimalle adım adım olacak. Bu hafta sonunda beklediğimiz azalış orta ve kuzey bölgelerde 3-4 dereceyle kısıtlı. Ayın 15-16’sında ise sıcaklık düşüşünün daha sert olma ihtimali var. Marmara’da bile sıcaklığın kar oluşturabilecek değerlere inme ihtimali var. Önümüzdeki hafta gözünüz kulağınız daha bir bültenlerimizde olsun.

Cumartesi günü Güney Ege ve Batı Akdeniz’de beklediğimiz yağışlar pazar günü şiddetini artıracak, su baskınları ve sel tehlikesi ortaya çıkabilir, her ihtimale karşı dikkatli olunmasında fayda var. Marmara’da beklenen yağışlar ise zayıf ve yer yer etkili olabilecek.

*

Cemreler düşmeye başlıyor, kış yavaş yavaş bitiyor, hadi hayırlısı!!!

Meteorolojik olarak sıralama toprağa, havaya ve suya şeklinde olması gerekir ama kayıtlara böyle geçmiş, 21 Şubat’ta ilk cemre havaya düşüyor. Cemre "Kor halinde alev topu" manasına geliyor, geçen yıllarda da bahsetmiştim. Bu ayın 28’inde suya, Mart’ın 7’sinde ise toprağa düşecek. Ama daha istediğimiz yağışları almadan kışın sona ermeye başlaması sanırım birçok kişiyi üzüyordur.

Barajlarımız geçen yıla nazaran İstanbul’da yarı yarıya boş, geçen sene bu zamanlardaki yüzde 50’lik doluluğun ataleti, bizi kasım ayına kadar taşıdı, şu anki yüzde 25 ne kadar götürür bilinmez. Gerçi aslanlar gibi Melen suyumuz var ama öte yandan her şey barajlardaki su değil ki.

Bir de başkentimizin aylardır bitmek tükenmek bilmeyen bir ölü hacimden su kullanımı söz konusu. Başkentte de taşıma suyla değirmen döndürülecek ama burada da söylüyoruz "her şey barajlardaki su, musluklarımızdan akan su demek değil..."

Büyük şehirlerimizdeki barajlarımıza su bir yerlerden gelse de bizim o suyu da dikkatli kullanmamız gerekiyor. Çünkü bir suyun bir bölgeden başka bir bölgeye taşınması, ekolojik dengenin bozulmaması açısından istenmeyen bir durumdur. Bu nedenle eğer ister istemez bile olsa böyle bir taşıma zorunluluğu içindeysek bu suyu yine en iktisatlı şekilde kullanmamız gerekecek. Yani orayı burayı yine sulayamayacağız. O zaman bu ne demek oluyor, her şey barajların dolması demek değil...

Toprak ne olacak? Ürünler ne olacak? Fiyatlar ne olacak? Enflasyon ne olacak? Biz ne olacağız?

Yani bu yıl da batı bölgeler için su bakımından durum pek iç açıcı değil. Doğu’daki son ağır kar belki doğu bölgelerimizde nehirleri canlandıracak ama biliyorsunuz suyun coğrafyamız üzerine homojenliği yoksa sıkıntı kaçınılmaz. Bu nedenle hep bahsettiğim başlıkları tekrarlayacağım: "Yıllık su bütçeleri ve tarım politikalarının iklim değişimi de göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerekiyor."

Bu arada alınan bazı tedbirler var. Önümüzdeki 4 yıl içerisinde Konya Ovası’nın tamamı damla sulamaya muhtemelen geçmiş olacak. Bu çok önemli! Çünkü tarımda yapılacak yüzde 15’lik bir tasarruf, konutlarda kullanılan suyun neredeyse tamamına karşılık geliyor.

Sözün özü; çocuk dergilerinde bulunan bir soru vardır: İnek neden kuyruğunu sallar? Cevap: Kuyruk ineği sallayamayacağı için. İçerisinde bulunduğumuz iklimi ya da iklim değişimini değiştiremediğimize göre, kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. O bize uymuyorsa, zarar görmemek için patron sensin deyip onun kurallarına göre oyunu oynayacağız, hangi alanda su ile diyalog içerisindeysek o alanda tasarruf yapacağız!!!
Yazının Devamını Oku

Bir süre kar yok

1 Şubat 2008
Yurt genelinde yağışlar bugünden itibaren kesiliyor ve soğuklar batıdan başlayarak kırılıyor. Önümüzdeki günlerde Anadolu’da yine gece soğukları başlayacak. Batı bölgelerde şubatın 13-14’üne kadar kar görünmüyor. Bu hafta yurtta sıkıntılı günler vardı. Anadolu, mevsimin en ağır kar yağışıyla karşı karşıya kaldı. Binlerce köy yolu kapandı, havaalanları çalışmadı, çığlar düştü, araçlar yollarda mahsur kaldı ve maalesef çok fazla can kaybı oldu. Özellikle çığ riski halen devam ediyor. Çığ eski kar yüzeyi üzerine gelen fazla miktarda yeni karın tutunamamasından dolayı oluşur. Kar taneciklerinin içerisinde su hazneleri var ve yerde biriktikten sonra bu haznelerden su yavaş yavaş yerçekimi etkisiyle toprağa sızar. Görmüşsünüzdür, kar yağdıktan 2-3 gün sonra kar kalitesini kaybeder, eritilmiş şeker kıvamında sertleşir. Doğu’da da yerde bu şekilde kalitesini kaybetmiş kar bulunuyordu, üzerine gelen yeni kar ise çok fazla birikince tutunma problemi yaşandı ve çığlar oluştu.

Yurt genelinde ise yağışlar bugünden itibaren kesiliyor ve soğuklar da batıdan başlayarak kırılıyor. Ama önümüzdeki günlerde Anadolu’da yine gece soğukları başlayacak. Batı bölgelerde kar oluşturabilecek bir soğuk şubat 13-14’üne kadar görünmüyor. Anadolu’da da kuvvetli bir soğuk yok ama normal sıcaklıkları zaten her yağışın kar şeklinde yere inmesine olanak tanıdığı için kar yağışları yine görülebilir.

Bu hafta içerisinde Doğu’da bu afetler yaşanırken Batı’da ne oluyordu? Batı için televizyonlarda "beklenen kar gelmedi" yayınları vardı. Ben tam bu noktada 2 soru sormak istiyorum; 1- Hangi beklenen kar? 2- Kimin beklediği kar?

Biz yayınlarımızda sürekli ağır kar yağışının orta ve doğu bölgelerde görüleceğini ve Marmara’da kar yağışı beklense de çok etkili olmayacağını söylüyorduk. Ama pazar gününden itibaren televizyonlarda, gazetelerde, internet sitelerinde sürekli bir afet geliyor havası esiyordu, saatler veriliyordu, yok saat 06-08 arası kar fırtınası, yok 23.00’e ertelendi, sonra kar öğleden sonra başlayınca tahmini havaya bakıp yapmıyormuş havası vermek için 16.00’da başlayacak dendi. Ama zaten yağış 13.00 sularında bölgesel olarak başlamıştı ve bültenlerimizde verdiğimiz gibi çok kuvvetli değildi. Basın organları bu tahminleri nereden aldılar bilmiyorum ama yanlışta ısrar ediliyordu. Tahminin tutmaması gayet normal bir şeydir, dünyanın her yerinde tahminlerde sapmalar olur. Önemli olan tahmindeki sapmayı en kısa sürede tespit etmek ve değişikliği gördüğünüz anda insanları en yeni ve doğru tahmine göre tekrar bilgilendirmektir. Saatleri değiştirerek olmaz, ki zaten saat değişikliğine ihtiyaç olmadığı, karın zayıf olacağı bir gün öncesinden belliydi. Neyse tahmin sapabilir, tekrarlıyorum bu dünyanın her yerinde böyledir, kesin tahmin yoktur. Buradan hareketle anlatacağım şey aslında AKOM’a bakış...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı açıklama yaparken sorulan sorular sürekli yanlış tahminler üzerineydi. Tamam AKOM’a gelen tahminlerde hatalar ya da sapmalar vardı ama bakın AKOM gibi bir merkezin görevi nedir? Eline gelen kötü hava koşulları bilgilerinin bir adım ötesinde tedbirleri almak, afet oluşmadan risk halindeyken olayı yönetmektir. Başkan, bu kadar insanın uyku uyumadan olası bir tehlikeye karşı İstanbulluları koruyacak şekilde tetikte beklediğini, alınan tedbirleri, uygulanan metotları, vatandaşların yapmaları gerekenleri aktarırken gelen sorular; Beklenen kar niye yağmadı? Gereksiz infial neden oluşturulurdu? Başkan niye boşuna uykusuz kaldı? Ve benzeri sorular... AKOM’un görevi afetlere karşı vatandaşını korumaya almaktı, onu da yaptı. Hem düşünsenize tahminlerdeki sapma pozitif yönde değil de, negatif yönde olsaydı. Tahminler saptı, demek sapabiliyor, o zaman beklenenden daha zayıf değil de aşırı kar da yağabilirdi, o zaman ne olacaktı? Biz hálá eski kafadayız, kriz yönetmek gerektiğini düşünüyoruz! Hayır bu sefer olası krizin riski yönetildi. Risk yönetimini iyi yapalım ki krizi yumuşak atlatalım. Sürekli şikayet ediyoruz ama bu sefer Sezar’ın hakkı Sezará! Ben Başkan’a hassasiyetinden dolayı teşekkür ediyorum...
Yazının Devamını Oku

İki soğuk dalga üst üste

25 Ocak 2008
Bir süredir baharı yaşayan batı bölgelerde sıcaklıklar düştü. Doğuda ise dondurucu gece soğukları havanın kapatması, kar yağışlarının etkili olması ile kırılacak diyeceğim ama sıcaklıklar eksi 25’ten eksi 15 dereceye yükseliyor. Yani yine soğuk, yine soğuk, yine soğuk! Doğu bölgelerde cumartesi günü de yağışların sürmesi bekleniyor, pazar günü ise Marmara ve İç Anadolu’da tekrar yağış görülecek ve bu yağışlar Marmara’da karla karışık yağmur, İç Anadolu’da kar şeklinde olacak. Bu arada pazartesi tekrar sert bir soğuk dalga geliyor ama yağış durumu pek belli değil, bültenlerimizi takip edersiniz artık :)

*

İstanbul-Maslak’ı biliyorsunuz, kendi kendime buralara bu kadar plazalar, gökdelenler dikiliyor, her geçen gün de artmaya devam ediyor ama "bölgenin güneşlenmesi ve hava sirkülasyonu düşünülüyor mu?" diye aklımdan geçirdim ve aklımdan geçirmemle gülümsemem bir oldu, çünkü bu kadar binaları dikiyorken ve buralarda çalışacak binlerce insan hangi yolu kullanacak diye düşünen yokken hava sirkülasyonu kimin umurunda olur dedim. Bir de dikkat ettiniz mi, bir ádet gelişti bir süredir, binalar yükseldikçe genişliyor. Örneğin ilk 5-6 kat bir genişlikte, farz edelim 500 metrekare, sonraki katlar 100-200 metrekare daha büyük. Plazalar yükseldikçe bu semtimizin adı Manhattan ile özdeşleştiriliyor. Allah aşkına Manhattan’a benzetiyoruz ama adamlar gökdelenleri nasıl yapıyorlar? Bölgenin havasını, rüzgarını, suyunu düşünüyorlar mı? Manhattan’da belli bir yükseklikten sonra katlar küçültülmek zorunda. Yolların güneşlenmesi ve hava sirkülasyonu engellenmesin, şehrin iklim yapısı değişmesin ve temiz hava şehirde sürekli dolaşsın, yollar havalansın diye. Öte yandan adamlar otobanların kenarlarına ses duvarları örüyorlar, şehir içerisine gürültü girmesin diye, bizde ise en lüks devasa siteler otoban kenarlarına yapılıyor ve el-kol-bacak ne varsa yakan fiyatlardan satılıyor.

Dünyanın ünlü şehirlerine bakın; Prag, Roma, Londra, Tokyo, New York, Los Angeles, Kahire, Johannesburg. Bu şehirleri şöyle bir gözünüzün önüne getirdiğinizde size bir şeyler çağrıştırıyordur, zengin-fakir hepsinin bir mimari kimliği var. Bizde yeni olsun, yakın eski olsun binalarımızda bize ait bir çizgi yok. İngiliz şusu, Amerikan busu, Fransız osu! Neyse bu benim işim değil, sadece ülkemin mensubu olarak üzüntümü bildirip geçerim ama havamız ne oluyor sorusunu sorarım. Ülkemizde, meteorolojinin sadece yarın hava ne olacakmış sorusunun cevabını veren bir bilim dalı olmadığı, coğrafya üzerinde yapılan işlemlerin tamamında danışılacak bir bilim dalı olduğu ne zaman öğrenilecek çok merak ediyorum.

*

Emniyete bir önerim var. Hatırlıyor musunuz bir ara herkes aracında ceset torbası taşıyacak diye trajikomik bir konu konuşuluyordu. Benim önerim yine tüm arabada taşınacak bir şey ama makul, arabalarda portatif bir ayracın bulundurulması! Şöyle; biliyorsunuz bir yolda kaza oluyor, aksi yönde trafik tıkanıyor. Neden? Çünkü kaza seyretmeyi seviyoruz. Bir olay olduğunda polis nasıl bir şerit ile olay mahallini çepe çevre çevreliyor, içeri girilmesin diye. Aynen çember şeklinde olmasa da polisin güvenlik şeridi gibi üzerinde kaza olduğu yazılı, aksi yön ile kazanın yapıldığı şerit arasına çekilecek branda türünden bir ayraç araçlarda bulundurulabilir. Çünkü ne kadar kazanın seyredilmemesi konusunda uyarılsak da millet olarak biz bu tadı seviyoruz, seyredenlere sayıp sövüyoruz, sonra da kaza alanına geldiğimizde seyredenler sebebiyle o kadar saat bekleyen biz değilmişiz gibi yavaşlayıp kim haklı-kim haksız hakemliği yapıyoruz. Farkında değiliz ama sıkışık trafikte eksozlardan çıkan partiküller hem bizi zehirliyor, hem de küresel ısınmaya destek veriyor.
Yazının Devamını Oku

Yağış yok ama doğu donuyor

17 Ocak 2008
Bu hafta sonu da yurdun büyük kısmı açık ve güneşli ama İç Anadolu’nun doğusu ile özellikle Doğu Anadolu için durum farklı. Bu bölgelerimizde dondurucu gece soğukları var. Doğu Anadolu’da bölgesel olarak sıcaklık -30 derecenin altına inebiliyor. Tabii gündüz güneş görülse de, sıcaklık artsa da -30’dan ne kadar yükselebilir ki? -10 ya da -15 derecelere yükseliyor, bu da en yüksek değer. Gece dışarı çıkmamanızı öneriyoruz.

Bir süredir bahsettiğim uzun vadeli tahmini bu hafta sonunda da tekrarlıyorum; ayın 23-24’üne kadar batıda kar yok ama bu tarihlerden itibaren sürpriz. Yo yoo, yanlış anlamayın, bilgi vermiyor değilim, hava bir sürpriz yapabilir. Soğuk bir dalga görünüyor ama haydi hayırlısı:)

Biraz biraz içimiz rahatlamaya başladı değil mi? Hava durumlarımızda ve birçok kaynakta barajlardaki su seviyelerinin arttığını görüyoruz. Başkent hariç su sıkıntısı yaşayan birçok bölgede barajlarda su seviyesi gözle görülür biçimde arttı. Çünkü Başkent’te su seviyesi hálá yüzde 1 bile değil, yetkililer ölü hacimden su kullanıldığını söylüyorlar. Ölü hacim ne, diyeceksiniz. Kabaca otomobillerde benzin bittiğinde, kırmızı ışık yandıktan sonra kullanılan yakıtın bulunduğu yedek depo gibi bir şey düşünebilirsiniz. Neyse İstanbul’da barajlar çıktı yüzde 30’lara, Bursa’da yüzde 35’lere. Sizce yırttık mı paçayı? Bu kadar yazdıktan sonra ve bu konuyu yine yazı konusu yaptığıma göre tahmin ettiğiniz gibi; evet, yırtmadık!

Bakın bugün size "Bu kadar yağdı ama bundan sonrası için suyumuzun durumunu olasılıklara bırakmayalım, şimdiye kadar yağdı, ya şimdiden sonra yağmazsa? şeklinde "Ağustos böcekliğini değil, karınca olmayı tercih edin" manasında önerilerde bulunmayacağım. Durumumuzun iyi olmadığını, aslında kuraklığın yerini alacak bir sistem içerisinde olmadığımızı istatistiki ve reel bilgilerle anlatacağım.

Şimdi, İstanbul’u ele alalım. Geçen yıl bu zamanlar barajlarımızdaki doluluk oranı yüzde 60’lardaydı ki, hatırlarsınız bahar gibi bir kış geçirdik. Şu an barajlarımızın durumu ne? Geldik kışın ortasına ve hayli fazla yağış almamıza nazaran şu an yüzde 30’larda, yani yarı yarıya. "Yahu dur, içimizi karattın, daha nisan-mayıs yağmurları var" diyecekler vardır, orada bir dakika diyorum, çünkü yine yanlış meteoroloji! Pek sayın hocam Prof. Kadıoğlu bize üniversitedeyken, "Yanlış meteoroloji" başlığı altında bir ders vermişti. Yanlış bilinenlerin içinde ısı ile sıcaklığın karıştırılması, ormanların yağmur getirmesi gibi konular vardı. Bakın içi su dolu bir küçük çaydanlıkla bir koca kazanı aynı kapasitede iki ocağın üzerine koyun ve 20 dakika ocak yansın. Küçük çaydanlığın da, kazanın da ısısı aynı değil mi? Çünkü ocaklar aynı miktarda ve aynı sürelerde yanıyor (Bu ısı, ısılar aynı). Çaydanlığa parmağınızı sokamazsınız, yanar. Ama kazandaki su ile bırakın yanmayı, banyo yapmaya kalksanız donarsınız (bu da sıcaklık, sıcaklıklar farklı). Yine ormanların yağış getirmesi - çekmesi meselesi. Ormanlar yağış getirmez, yağışlı olan bölgelerde ormanlar oluşur. İşte bilinen bu tür yanlış meteorolojilerin biri de "nisan yağmurları" üzerine. Çocukluğumuzdan beri bize öğretilir; Türkiye’mizde 4 mevsim birden yaşanır diye, e durum böyleyse çıkıp nasıl koca ülkenin tamamı için bu "nisan yağmurları" genellemesi yapılabilir? Bakın kırkikindi yağışları... Bana kırk gün üst üste ikindi saatlerinde İstanbul’da kim yağış görmüş, ya da kaç yıl üst üste görmüş söyleyebilir mi? Bu ülkenin doğusu var, batısı var, güneyi var, kuzeyi var. Dört mevsim diyoruz, aynı olabilir mi? Bakın istatistiki bilgiler batı bölgelerimizde yağışların daha çok kış aylarında yağdığını gösteriyor. Baharda ise iç ve doğu bölgeler daha yağış alıyor ve eriyen karlar ile bu yağmurlar birleşince sıklıkla seller meydana geliyor. Kışın kalan kısmında bir bu kadar daha yağış alırsak nisan ve mayısta barajlarımızdaki su seviyesi geçen yılın nisan-mayısıyla kafa kafaya gelecek. Ardından klasik bahar ve yaz aylarını yaşarsak 2007’den farkımız kalmaz. Bu nedenle olmayan bir şeye bel bağlamayalım. Suyunu Boşa Harcama demeye devam edip, TEMA’nın her yerde hatırlattığı tasarruf uygulamalarına devam edelim. Biz önümüzü kış tutalım, bırakalım yaz gelsin, baharda bol bol yağış alalım...
Yazının Devamını Oku

Doğu donuyor

11 Ocak 2008
Bugünden itibaren batı bölgelerde sıcaklık değerleri yükseliyor. Ama yanlış anlaşılmasın sıcaklık yalnızca birkaç derece artıyor. Bu ısınmanın doğuya yansıması birkaç gün sonra olacak ama geceye değil. Gece sıcaklık değerleri Doğu Anadolu’da eksi 30, İç Anadolu’da eksi 18 derecelerde. Bu dondurucu soğuklar maalesef donma vakalarını da beraberinde getiriyor. İkinci hatırlatma kalp hastalarına; sıcak kadar soğuk da kalp üzerine olumsuz etki oluşturuyor, efor gerektirici hareketlerden uzak durun diyoruz. Bu arada batı bölgeler kar yağışını gördü, ikincisini istiyor ama modeller aynı şeyi söylemiyor. Eğer bir değişim olmaz ise batı bölgelerde ayın 21-22’sine kadar kar yok, yağış değil, kar yok!

Bugünlerde elementler arasında en popüleri radon gazı! Bilim çevreleri bugünlerde bu konuyu çok tartışıyor. Birçoğumuz gün içerisinde fazlaca radon gazına maruz kalıyoruz.

Bu radon gazı, atmosferin yere yakın yerlerinde bulunur, çünkü toprak ve kayaçlardan sızarak havaya karışıyor. Belki bir çoğumuz günümüzün büyük kısmını binalarda geçiriyoruz. Toprak içinden yükselerek bina temellerine, oradan da boru sistemleri havalandırması yetersiz binaların zemin katlarında birikiyor. Oradan da binaya yayılıyor.

Bu gazın sağlığa zararı 1980’lerin sonlarında iyice kabul edilmeye başlandı. Radon gazı yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde uzun yıllar bulunan kişilerde akciğer kanseri riski büyük ölçülerde artıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde sigara kullanmayan ama akciğer kanserine yakalanan kişiler üzerinde araştırma yapılmış. Bu insanlar evlerini çok fazla havalandırmayan ve uzun süre evlerinde kapalı oturan insanlarmış.

Buna ek olarak, akciğer kanserinden yaşamını yitirenlerin yüzde 14’ünün bina içi radon gazına maruz kalanlardan olduğu görülmüş.

Şimdi bu gaz nerelerde var, nerelerde yok? Bunun tespiti zor ama bu gazdan korunmak için yapabilecekleriniz var. Bina içerisinden gelen havanın evinizde kalmasına izin vermeyin, evlerinizi havalandırın. Bu şekilde radon gazı konsantrasyonunu çok düşük seviyelere çekebilirsiniz. ABD’de radon gazı aspiratörleri satılmakta ve 24 saat çalışır durumda tutularak radon gazı tahliyesi yapmakta.

Ahşap yapılar bizler gibi nefes aldığı için radon gazını tahliye edebiliyor. Bakın yapılan araştırmalarda yaklaşık olarak radon gazı miktarı beton binalarda 250 bekarel, ahşap evlerde 10 bekarel, ahşap Japon evlerinde ise yaklaşık 3 bekarel ölçülmüş. Bu, beton binalarda radon gazı, ahşap evlere göre 25 kat fazla olduğu anlamına geliyor. Tabii bu değerler, evlerin üzerinde bulunduğu zeminin yapısına göre değişiyor ama bu değerler ölçülmüş.

Şimdiden sonra, hele büyük şehirlerde ahşap evlere geçmek muhakkak zor ama en azından bu gazın varlığını bilelim, evlerinizi havalandıralım, eğer yapabiliyorsak radon gazı tahliye aspiratörü bulalım ve zaten her yönden sağlıksız ortamlar ve gıdalarla yaşarken bir de radon gazından zarar görmeyelim.
Yazının Devamını Oku