Bünyamin Gezer

Common sense

28 Mart 2014
COMMON Sense” UEFA Hakem Kurulu üyesi Jaap Uilenberg hakemlerimize ders vermeye başladığı andan itibaren hakemlerimize dolayısı ile futbolumuzun içine giren sihirli kelime.

Bir çok sözlük anlamı var; sağduyu, akla uygun kararlar verme yeteneği, günlük yaşamda iyi yargılama gücü gibi... Ama en dikkat çekicisi “Verdiği yargılardan her zaman doğruluk beklenmez.” Uilenberg, özellikle yukarıda belirttiğim kelime anlamlarının en dikkat çekicisini hakemlere öğretmeye çalıştı. Verilen kararları futbolcular başta olmak üzere kulübedeki teknik heyetin, tribünde ve televizyonlarda izleyenlerin, yani kamuoyunun da kabul etmesi gerektiği konusunda Türk hakemlerini daima uyardı. Dakika ve skorun maç yönetimindeki önemine hep dikkat çekti. Bu hafta Süper Lig’de iki önemli maç oynandı. Beşiktaş-Akhisar ve Gaziantep-Fenerbahçe maçları...Tesadüf ki müsabakaların hakemlerinin ikisi de FIFA kokartlı ve pozisyonlar olduğunda skorlar 3-0. Hem Beşiktaş, hem Fenerbahçe galip ve maçların son dakikaları. Futbol 90 dakika desek de sonuçların değişmesi veya beraberlik yakalanması bile neredeyse imkansız. Akhisar kalecisi Emrah gole giden rakibini ceza sahası dışına çıkarak düşürüyor Hakem Bülent Yıldırım dakika ve skoru düşünüyor, faul kararı vermiyor. Faulü verse net kırmızı kart çıkacak. Kaleci Emrah bir sonraki hafta oynanacak Rizespor maçında oynayamayacak. Hakem, izah edemeyeceği bu pozisyondan sonra iyi götürdüğü müsabakayı kötü bitiriyor. Diğer pozisyonda ise Binya’nın Webo’ya elle bir teması var ve Webo yerde kalıyor, faul kararı dahi tartışılır. Hele bir de Caner’in Gaziantepsporlu Mustafa’ya ceza sahası içindeki temasına devam demişken, Hakem Halis Özkahya Binya’nın hareketine faulü çalıyor ve ikinci sarı karttan atıyor. Atmasa ne olur kimse pozisyonu konuşmaz yorumlamaz bile. İki farklı pozisyonda da hakemler kendi hatalarından dolayı yok yere eleştiri aldı. “Common sense”yi iyi anlamış olsalar, Kaleci Emrah dakika skor ne olursa olsun atılır, Binya ise sahada kalırdı. Eminim, Uilenberg nisan ayındaki seminerde bu pozisyonları görünce çok sinirlenecek ve hakemlerine “Öğrettiğim bu muydu!” diyecek.

KANLI FORMA

SORU:
Bir oyuncunun formasına kan bulaştı ise bu forma ile maça devam edebilir mi?
CEVAP:
Futbol Oyun Kuralları Kitabı Kural-5 (Hakem) sayfa 73’te bu konuya açıklık getirilmiştir. “Bir yaradan dolayı kanaması olan bir oyuncu, oyun alanını terk etmelidir. Hakem, kanamanın durduğundan emin olana kadar geri dönemez. Üzerinde kan olan giysiyi oyuncunun giymesine izin verilmez.
SORU:

Yazının Devamını Oku

3 puandan çok daha fazlası

25 Mart 2014
İKİ takım da rahat... Fenerbahçe, Galatasaray’ın evinde sürpriz bir şekilde Kayseri’ye yenilmesi ile iyice morallenmiş...

Gaziantep son 3 maçını kazanmış... Düşme hattından elini ayağını neredeyse çekmiş... İki takımın da puan kaybetme lüksü var. Ama Gaziantepspor’u tanıyamadım. O mücadelesi üst düzey takım gitmiş, yerine sanki başka bir takım gelmiş. Yenseler puanlarını 38 yapacaklar, hedefleri UEFA Avrupa Ligi olacak.
Fenerbahçe öyle mi? Kalecisinden tutun da forvet hattına kadar herkes şampiyonluğa inanmış. Mücadele var. Takımdaşlık var. Ciddiyet var. En önemlisi çok iyi forvetleri var. Gerçi, Binya ile Stankevicius’a ayrı paragraf açmak lazım... Ama kötü oynayan defansa karşı özellikle Emenike’nin hem güçlü oluşu hem de bireysel yetenekleri maçı Fenerbahçe’nin rahat kazanamsını sağladı.

SOW’U DA KAZANDILAR

YANAL’ı kutlamak gerek... Hem takımı iyi motive etti. Hem de geçen haftaki kötü oyununa rağmen Sow’u kazandı. Sow da attığı golden sonra teşekkürün en güzelini sevincini hocasıyla paylaşarak etti. Hakem Halis Özkahya, rahat bir maç yönetti. Fenerbahçe’nin son 5 maçından sonra hakem için bir şeyler yazacaktım ki, Binya’ya o kart çıktı... Halis, orada hatalıydı. Yine de bu maçta hakemin fazla konuşulacağı bir pozisyon yoktu.
Yalnız şu soruyu sormak lazım. 32’de Caner’in Mustafa’ya kolla müdahalesine penaltı vermiyorsan, aynı maçta Binya’nın Webo’ya yaptığı harekete neden faul çalıyorsun? İki hareket de aynı değil mi? Halis, Uilenberg sana böyle mi öğretti?

KALE EMİN ELLERDE

VOLKAN’ın yokluğunda Mert kalesinde çok fazla pozisyon görmese de Mustafa’nın attığı iki güzel şuta aynı güzellikte kurtarışlarla cevap verdi. Kalenin emin ellerde olduğunu gösterdi. F.Bahçe, çok önemli sayılabilecek Gaziantep deplasmanını da rahat geçerek, şampiyonluk şansını perçinledi. Bitime 8 hafta kala, en yakın rakibiyle aradaki puan farkını 10’a (Trabzon maçından 3 puan gelirse) çıkarmak önemli bir başarı...

Yazının Devamını Oku

Sadece cesur olun!

21 Mart 2014
TÜRK hakemleri ile ilgili futbol kamuoyunda bir algı var. Hakemler cesur değil.

Büyük takım-küçük takım (bu tabir için özür diliyorum ama maalesef öyle) ayrımı yapıyorlar. Benzer pozisyonlarda farklı kararlar verip, farklı yorumlar yapıyorlar. Bu algı çok da hatalı değil. Eğer Gençlerbirliği-Sivasspor maçında Sivassporlu Kadir’in Antalya-Kasımpaşa maçında Kasımpaşalı Babel’in hakeme olan müdahalelerine kırmızı kart çıkıyor ve oyuncular atılıyorsa, bu hareketlerden daha ağırını Fenerbahçe-Erciyes maçında Gökhan Gönül yapıyor hakemi iki eliyle kolundan çekiyor ve formasından asılıyor, sadece sarı kart görüyorsa hakemlerin de bu algıyı değiştirmeleri biraz zor gözüküyor. Evet, hakemler konusunda bu düşünce oturmuş ancak bunun değişmesini sağlayacak, hakemden daha cesur ve adil olması gereken kurum MHK’dır. Nasıl yapacak diye sorarsanız, büyük takımların aleyhine hata yapan hakemi kaç hafta dinlendiriyorsa, küçük takımın maçında yapılan hata için vereceği dinlendirme süresi aynı olacak. Ancak bu şekilde hakemler takım ayırt etmeksizin yapacakları hatalarda ne ile karşılaşacaklarını öğrenirler. Ben, bu veya şu kararı verirsem MHK ne yapar diye düşünmezler.
Bu anlattığım tespitle ilgili o kadar çok örnek var ki, bu sezon MHK’nın yaptığı atamaları anlatmaya kalksam gazetemin tüm spor sayfasını ayırsalar yine de yetmez. Sizlere hafızamızda henüz taze olan bir iki örnek vereyim:
ß Beşiktaş-Bursaspor maçında ilave yardımcı hakem Murat Özcan, Ersan Gülüm’ü, Elazığspor-F.Bahçe maçında yardımcı hakem Kemal Yılmaz, Christian Baroni’yi hemen hemen bütün kamuoyunun da kabul ettiği gibi haksız bir şekilde oyundan attırdı. O müsabakalarından sonra bir daha maç alamadılar. Ama iş büyük takım oyuncusu lehine gelişiyorsa işleyiş farklı oluyor. Bütün kamuoyu F.Bahçe-Kasımpaşa maçında Alves’in Adem Büyük’e yaptığı harekete kırmızı kart derken ve pozisyon yardımcı hakem Aleks Taşçıoğlu’nun hemen önünde gelişiyor ve Aleks, hakeme bu durumu bildirmemesine rağmen maçlarına gitmeye devam ediyor.
î Antalyaspor-Rizespor maçında, ilave yardımcı hakem Volkan Bayarslan’ın hemen önünde iki pozisyon gelişti. Birinde top kale çizgisini geçti, aut tespiti yapılmadı ve Rizespor gol yedi, diğerinde Rizesporlu oyuncu ceza sahasında biçildi, penaltı verilmedi. Bayarslan’a ceza yok! Bu hafta G.Saray-Kayserispor maçında görevli. O zaman Sivasspor-F.Bahçe maçında Kadir’in elle oynamasına penaltı verdiremeyen Murat Türker’in neden halen maçı yok.
Uilenberg, bu hafta Rizespor-BJK maçında Ali Palabıyık’ı özel olarak izledi, beğendi. Herkes Mustafa Pektemek, penaltı gerektirecek bir hareket yapmadı derken o Motta’nın Ali Adnan’a belinden sarılmasına penaltı dedi. İkinci penaltıyı tartışmaya bile gerek görmedi. Ali’nin böyle stresli bir müsabakadan sonra Beşiktaşlı yöneticiler hakkında olumsuz açıklama yapmışken, ve de bu hafta tam desteğe ihtiyacı varken, kamuoyuna da maç verilip, hakemim haklı mesajı iletilebilecekken, Ali’nin maçı yok. Daha çok örnek vereceğim diyorum ama benim de yazacak yerim yok!

FİKRET ORMAN HAKSIZ MI?

KATILDIĞI bir televizyon programında Beşiktaş Başkanı Fikret Orman kıyaslamayı; Oğuzhan ve Melo arasında yaptı. Açıklamasında özetle Oğuzhan’ın lig boyunca 7 defa, Melo’nun ise 3 defa sarı kart görmesini eleştirdi. Her zaman istatistiksel veriler doğru olmasa da şu gerçekleri de görmek lazım. Oğuzhan, 25 lig maçının 15’inde ilk 11’de sahaya çıkmış, 2’sinde sonradan oyuna girmiş; toplam 17 maçta takımında yer almıştır. Melo, takımının 23 maçında ilk 11’de yer almış. Yani 6 maç fazla oynamış.

Yazının Devamını Oku

1 dakikalık sevinç

17 Mart 2014
HEM şampiyonluğu hem de düşme hattını yakından ilgilendiren bir maçtı.

Ama yine de maçın favorisi Fenerbahçe’ydi. Her ne kadar Erciyesspor son haftalarda çıkış yapsa da evinde 18 maçtır yenilmeyen bir rakibi vardı. Maça Erciyes iyi başlamış gibi gözükse de, Fenerbahçe’nin şampiyonluğa inanmış kadrosu başta kaleci Volkan olmak üzere Erciyes’in gol silahlarına izin vermedi.
32. dakikada Dirk Kuyt haftaların acısını çıkartırcasına müthiş bir vuruş yaptı ve Kayseri Erciyes’in kilidini açtı. İkinci yarı da Erciyes her ne kadar penaltı golüyle beraberliği yakalasa da bu sevinç bir dakika sürdü. Zaten bu dakikadan sonra da maç bitti.

SARIYLA GEÇİŞTİRDİ

OYUN Fenerbahçe forvetleriyle Erciyes’in başarılı kalecisi Gökhan arasında geçti. Esasında maç bu dakikada bitti dedim ama maçın 44. dakikasında Mangane, Fenerbahçeli Emre’ye yaptığı hareketi hakem değerlendirebilse Erciyes 10 kişi kalacak. Belki de o dakika da bitecekti.
Karşılaşmanın orta hakemi Çağatay Şahan iyi niyetliydi. Ama Kayseri Erciyessporlu Mangane’nin pozisyonunu süzememesi kendisini rahatsız etmiş olmalı ki Emre Belözoğlu’nun Yasin’e yaptığı hareketi sarı kartla geçiştirdi.

GÖKHAN ATILMALIYDI

HELE bir pozisyon vardı ki, mücadelenin önüne geçebilirdi. Fenerbahçe’nin tecrübeli sağ beki Gökhan, rakibine penaltı yaptı yapmasına... Ama penaltı sonrası hem hakemin kolunu çekmesi hem de formadan asılmasına Çağatay Şahan’ın sarı kart çıkarması affedilir gibi değildi. Son olarak 90 dakikaya, sarı lacivertli ekibin golcüsü Moussa Sow’un karşı karşıya kaçırdığı gollerden sonra göz yaşı dökmesi damga vurdu.

Yazının Devamını Oku

Aydınus olayı

12 Mart 2014
GALATASARAY-Akhisar maçı oynandı, akıllarda hakemin küfür olayı kaldı. Fırat acaba Melo’ya mı, yoksa başka birine mi küfretmişti?

Olay daha tazeydi. Kimse Fırat’ın maçta yaşadığı hadiseyi yorumlamamıştı. Geçmişte Ali Rıza Çakmak’ın, Oktay Derelioğlu’na ettiği küfür sonrası hakemliğinin bitirildiği gibi ‘Fırat’ın da hakemliği bitirilsin’ dememişti. MHK Başkanı Zekeriya Alp, tam da o esnada Hürriyet’e yaptığı açıklamada, “Nereden çıkartıyorsunuz küfür olayını? Bunları dile getirenler ahlaksız” diyordu.
Tıpkı, Donk olayında olduğu gibi aceleci, heyecanlıydı. Yine hakemini yanlış yapsa bile koruma kaygısındaydı. “Kural hatası yok. İki topla maç tekrar oynanmaz” dedi. Kasımpaşa-Beşiktaş maçı Federasyon tarafından tekrar edildi. Alp, akşam “Küfür yok” dedi. Sabah, hakem Fırat Aydınus’tan, “Küfür Melo’ya değil, yardımcı hakemimeydi” diye açıklama geldi. İyi de, olmadı Sayın Alp... Pazar akşamı neler söyledin, şimdi o sözlerin altında ezildin. Cuma günü, “Hakemlere psikolog lazım” diye yazdım. Hakemin psikolojisinin bozulduğunu gösteren bu durumla karşılaştın.

SADECE TRABZON YENİLMEDİ

- TRABZONSPOR-Fenerbahçe maçı oynanacağı zaman ‘4 ihtimalli maç’ olarak düşünmüştüm. Galibiyet, mağlubiyet ve beraberlik varken maç sonunda, üzülerek dördüncü ihtimalle karşılaştım. Evet, dördüncü ihtimalin düşüncesi bile kötü... Ama sebep belli; 3 Temmuz sürecinin Türkiye’de son derece kötü yönetilmesi. Yargıtay’dan çıkan son karar sonrasında yapılan sağduyudan uzak açıklamalar... Ve taraftar gerginliğinin sahaya yansıması... Asla taraftarın yaptığını kabul etmem mümkün değil. Zararı F.Bahçe’ye değil, kendi takımlarına verdiler. Sonuç olarak kazanan Fenerbahçe gibi gözükse de, sadece Trabzon değil, Türk futbolu ve onu bu hale getirenler kaybetti.

ÇAKIROĞLU VE ANONS...

- TRABZONSPOR İkinci Başkanı Sebahattin Çakıroğlu açıklamalarında; Hakemin 15-20 saniye daha maçı oynatıp, devreyi bitirebileceğini söylüyordu. Bu esnada kendilerinin de taraftarı sakinleştirebilmek için çaba sarf edebileceğinden bahsetti. Maç bana göre, o taraftar psikolojisinde oynanamazdı. Ama Çakıroğlu’nun haklı bir tarafı da var... Şunu hemen belirteyim; Hakem asla yanlış bir zamanlama ile maçı tatil etmedi. Bir şans verme yetkisi de, yoktu. Tatil ettiği dakikadan itibaren oynatması da mümkün değildi.
2008’de TFF tarafından kaldırılan anons uygulaması olsaydı; Hakem 1. anonsu yaptırırdı. Bu anons taraftar için yeterli olmazsa, soyunma odasına gider ve ilgililerle maçın devam ettirilebilmesi için ne yapılması gerektiğini konuşurdu. Yaklaşık 10 dakika soyunma odasında da beklerdi ve bu esnada 2 numaralı anons da yapılmış olurdu. Çakıroğlu’nun dediği gibi 10 dakikalık zaman içerisinde taraftarı sakinleştirme şansı da o şartlarda belki bulunabilirdi. En azından denenirdi. Anons uygulamasının geri getirilmesi, hem hakemin işini kolaylaştırır hem de standardı sağlar.

Yazının Devamını Oku

Trabzonspor'u yaktılar

11 Mart 2014
GÜZEL bir futbol gecesi izler miyiz diye az da olsa içimde bir his vardı ama Trabzonspor taraftarını anlamak güç...

Yöneticin, futbolcun, teknik heyetin bu maçı bekliyor. Avrupa’da artık yoksun. Ligde istediğin yerde değilsin. Belki de yendiğin zaman şampiyon olmuş gibi sevineceğin bir rakibin gelmiş sahana... Lider... Yenersen, belki şampiyonluktan edeceksin. Moralini bozacaksın.
En azından kaptanın Onur’un ve Trabzonlu oyuncuların yalvarmasına, hakem Bülent Yıldırım’ın oynatmak için her türlü çabasına biraz hak verecektin...

Öfkeyle kalkan...

NE oldu şimdi? Sevmediğin Fenerbahçe’ye mi zarar verdin? Yoksa kendi takımına mı? 34 puan almışsın, 27’si sahanda... Daha ligde çok maçın var. Ama şimdi sahan kapanacak. Hükmen mağlup olacaksın. Atalarımız güzel söylemiş. Bu gece, o da oldu; ‘Öfkeyle kalktın, zararla oturdun’.Hakem Yıldırım, maçı oynatmak için elinden geleni yaptı. Maçı en doğru zamanda tatil etti. Çünkü maçın oynanacak durumu kalmadı. Tatil kararında tamamen haklıydı.

Anons geri dönsün

2008 yılında Türkiye Futbol Federasyonu tarafından kaldırılan bir anons metni vardı. Hakem, sahada olaylar varsa birinci anonsu saha içinde yaptırır. Oyuna devam ederdi. Yine olaylar devam ederse, soyunma odasına gider, ikinci anonsu yaptırır, 10 dakika beklerdi. Takım yöneticileri dahil herkesle maçın oynatılabilmesi için görüşürdü.
Ve seyirci de, izleyen herkes de, maçın tatil olabileceği ihtimalini düşünmeye başlardı. Hakem tekrar sahaya çıkardı. Eğer olaylar yine devam ediyorsa, soyunma odasına girer, maçı tatil ederdi. Bu uygulama, hakemlerin elini rahatlatır. Herkese mesaj verir ve kanımca tekrar getirilmesi gerekir.

Yazının Devamını Oku

Ay Yıldız Anadolu'ya

7 Mart 2014
Neden yıllardır A Milli Takımımız maçlarının genelini İstanbul’da Saracoğlu’nda, İnönü’de veya TT Arena’da oynar diye düşünür dururum.

Öyle ya stat kiminse takımımızı destekleme görevi o takımın taraftarına aittir. Çoğunluk onlardadır. Maçın başında atmosfer harika, destek tamdır. Ya maç kötü gidiyorsa. ya Milli Takım mağlup durumdaysa? O zaman klasik taraftar profilimiz ortaya çıkar, suçlu aranır. Bulunması ise kolaydır: Ezeli rakiplerinin o müsabakada oynayan oyuncuları! Zaman destek zamanı olmaktan çıkar. Onlara hakaret etmek, moralini bozmak bir hak olmaya başlar. Çünkü kötü futbolun, mağlubiyetin sorumlusu onlardır!
Hep hayalimdir Milli Takımımızın kendine ait İngiltere’nin Wembley’i gibi bir stadı olsun. Taraftar sadece A Milli Takımı’mız için gelsin. Milli formalar giyilsin, bayraklarımızla süslensin. Lakin bir gerçek var: Şu an bu imkâna sahip değiliz. Önümüzde artık katılmamız şart olan 2016 Avrupa Şampiyonası, kimine göre zor kimine göre kolay bir grubumuz var. Grubumuzda oynayacağımız çok önemli maçlar öncesi İsveç’le hazırlık maçı oynadık. Bir stattaki atmosfere baktım, bir de Abdullah Avcı döneminde Gana ile yaptığımız özel maçı hatırladım. Sizler de hatırlayacaksınız yaklaşık bin kişiye oynadığımız maçı. Ama Ankara öyle miydi? Tüm Anadolu illeri gibi Milli Takımımızı bağrına basmış, stadı tamamen doldurmuştu. Tribün şovlarıyla birlikte desteği 10 numaraydı. O halde şimdi hem Fatih Hoca’nın hem de TFF Yönetimi’nin düşünme zamanı. Maçlarımızı nerede oynayalım diye bana soracak olursanız maçlarımız dikkatle seçilecek Anadolu kentlerinde oynanmalı.

Hakemin psikolog ihtiyacı var

SON zamanlarda hakemler baskılara direnemiyor, açıklamalardan etkileniyor diye bir kanı var ki ben de bu görüşlere katılıyor, yapılan yorumlara eski bir hakem olarak üzülerek saygı duyuyorum. Bu baskıyı, etkilenmeyi hakemin üzerinden atacak, azaltacak kurum ise başta TFF olmak üzere MHK’dir. Hem yapacağı adil atamalar hem hakemlerle ilgili federasyonun alacağı kararlar, hakemlerin psikolojik olarak maçlara hazır çıkması çok önemli. Psikoloji demişken, Oğuz Sarvan’ın MHK Başkanlığı döneminde doktorasını spor psikolojisi üzerine yapmış, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde görevli Serdar Terekli Hoca ile anlaşılmıştı. Serdar Hoca, hakemlerin baskılara direnebilmesi için zaman zaman dersler verir, seminerlere katılırdı. Yine hakemlerle bire bir konuşmalar yapar, varsa anlatamadıkları sorunlarını dinler, uygun bir dille MHK’nın bilgisine sunardı. Hakemin çok kötü yönettiği maç sonrası hangi psikoloji içerisinde olduğunu, maçlara tekrar hazır mı değil mi diyerek analizini yapar, yine MHK’ya iletimde bulunurdu. Bir nevi hakemle MHK arasında köprü olurdu.
Aldığım duyuma göre Serdar Hoca’nın görevine tasarruf tedbirleri nedeniyle son verilmiş. Bir hakemin ligde yönettiği bir müsabakadan daha az bir ücretle çalışan bir görevli için inanılması zor. Öyle ya Futbol Federasyonu’nun oldukça büyük bir bütçesi var. Eğer başka bir sebep ve ya memnuniyetsizlik varsa onu bilmem. Ancak bildiğim bir şey var, hakemlerin de bu görevi yerine getirebilecek kapasite bir hocaya ihtiyacı var. Keşke Trabzonspor-Fenerbahçe maçına hazırlanırken hakem Bülent Yıldırım’ın yanında böyle bir hoca olsaydı.

Yazının Devamını Oku

Hakem kararıyla!

2 Mart 2014
FENERBAHÇE, ligin ikinci devresinde sadece Konya maçına ideal kadrosuyla çıkabildi.

Sakat ve cezalılar nedeniyle bir türlü kadro istikrarını sağlayamadılar. Dün de sarı lacivertliler, Alves ve Webo’nun sakat, Cristian’ın cezalı olduğu maçta Gençlerbirliği karşısına nispeten ideal bir 11’i yakalayarak çıktı.
Yanal’ın öğrencileri, son maçlarda sahaya yansıtamadıkları 4-3-3 sistemini en azından maçın başında bu kadroyla oynadı. Mehmet Özdilek’in takımında ise, ‘Puan, puandır’ felsefesi hakimdi. Orta saha ve defansta kalabalık savunma anlayışı ile rakibin çabuk adamlarının defansın arkasına kaçmasına izin vermeme peşindelerdi.

POZİSYON YOKTU

ŞU var ki; maçın başında Sow boş kaleye golü yapabilse, Gençlerbirliği’nin bu oyun anlayışı maçın başında iflas edecekti. Yine de Fenerbahçe pozisyon buldu, ama nasıl? Kaleye yakın bölgelerden kullanılan serbest atışlar, ceza sahasına doğru kullanılan uzun taçlar ve kornerlerle... Ama çok net, yüzde 100’lük gol pozisyonları var mıydı? Hayır.
İkinci yarıya daha hızlı başladı Fenerbahçe... Sow ve Emenike’nin topu kaleye gönderemediği pozisyonlar, Kuyt ve Caner’le yakalanan tehlikeler vardı. Ama kilidi açan kanaatime göre Kulusic’in omzuna çarpmasına rağmen ‘penaltı’ kararı verilen pozisyondu.

CÜNEYT’E YAKIŞMADI

FENERBAHÇE, ilk penaltı golüyle öne geçti. Daha sonraki dakikalarda açılan Gençlerbirliği’ne Alper’in mükemmel hareketlerine bu kez ‘gerçekten’ penaltı yaparak son veren Kulusic fren oldu... Ve Fenerbahçe ikinci gole ulaştı. Bundan sonrası ev sahibi için rahattı. Hakeme gelince, ilk yarıda Gosso’nun o kadar fazla faulü vardı ki, kart görmeden devreyi bitirmesi Cüneyt’e yakışmadı.

Yazının Devamını Oku